Ayağa kalk Türkiye
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir
Üstat Necip Fazıl, Sakarya Türküsü şiirinin bir beytinde böyle demiş; bu tarif tarih boyu insanlar arasındaki akışı da kapsarken, günümüzde bu olukların ne kadar netleştiğini, belirgin hale geldiğini görmemek körlük olur sanırım. Çılgın bir siyasetin pençesinde yönetilen ülkeler, modernizmin ve kapitalizmin elinde oyuncak hamuru gibi şekilden şekle giren şehirler ve bunun cenderesinde yaşamaya çalışan insanlık. Piramitleri yapan köleler kadar tutsak, atının üstünde diyardan diyara koşturan Cengizhan kadar hür ve pervasız üstelik.
Sahi nereye koşuyor bu insanlar, ayaklarında bu prangalarla? Sabahı belli olmayan gecelerin, akşamı meçhul günlerin içinde fani bir ömrü nereye kadar çarçur edecekler? Bir sabah kalktıklarında şehirlerini işgal edilmiş, ülkelerini talan olmuş bir manzara olarak görebilme ihtimallerini düşünmüyorlar mı? Dünyada silaha bu kadar yatırım yapılırken, tıbbı bile kendilerine silah edinmeye çalışan dünya azgınları çoğalırken bu ihtimalin çok uzak olduğunu mu sanıyorlar? Şu oluktan akan kiri görmek gerekmiyor mu? Peki, nur akması gereken oluğun zayıflığını fark etmiyorlar mı?
Irak bize çok mu uzak? Suriye yanı başımızda değil mi? Ya Ukrayna?
Ülkeler yakılıp yıkılırken, insanlar yerinden yurdundan, canından namusundan edilirken; bir depremin bile insan eliyle tetiklendiği iddiaları ayyuka çıkmışken, biz oturup altılı masanın adayını mı merak edip duracağız? Bizi yönetmeye aday olan partilerin, adamların incir çekirdeğine eziyet eden malayanileriyle mi oyalanacağız? PKKsı, YPGsi, FETÖsü pusuda beklerken biz neden ülkemizin, devletimizin yanında yer almıyor ya da alamıyoruz? Bu köşemde veya sosyal medyadaki hesaplarımda birlik beraberlik adına bir yazı yazdığımda dahi adı geçen örgütlerin yandaşları tarafından eleştirilir hale geldim. Bu sadece benim başıma gelen bir şey de değil üstelik benim gibi düşünen yazan arkadaşlarımın hepsi bu kirli oluğun akıntılarının saldırısına uğruyor.
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
Bizim tarihimiz bunlara karşı kazandığımız zaferlerle dolu. Bizim masallarımız bin bir başlı ejderhalara karşı üstünlük sağlamış kahramanlarla dolu. Ancak bunu başarabilmemiz için, birliğimizi beraberliğimizi yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Kelebek kanatları nasıl fırtınalara yön verebiliyorsa, kanarya kanatları da büyük seferberliğin rüzgârını oluşturabilir. Yeter ki biz üzerimizden şu ölü toprağını atalım. bu zor zamanlarda bir araya gelebilme kabiliyetini ve ferasetini bütün zamanlara yayalım önce. Sefer bizde başlarsa zaferi Allah nasip edecektir.
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber Kılavuz!
Kimin arkasından gideceğimizi bilir, neye inanacağımızı iyi tayin edebilirsek yol düzleşecek, yolculuk kolaylaşacak. Allah’ın ipine sarılmak, Peygamber’in kılavuzluğunu yeniden hatırlamak farz oldu artık. Şu yukarıda saydığım örgüt sempatizanlarının kendi liderlerine ve kıytırık davalarına gösterdikleri sahiplenmeyi biz neden bu yüce davamız için göstermeyelim? Kiri silmek için nurun daha çok çalışması ve parlaması lazım. Öyleyse mabetlerimiz dolmalı, evlerimiz Kur’an’ın ahlakı ve ahkâmıyla dirilmelidir. Gençliğimizi çakal sürülerinin eline vermemeli, kadınlarımızı kendi sınırları içinde korumalı, erkeklerimizi faizin bataklığından alıp helal alın teri ile arındırmalıdır.
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
Evet, yol onun, varlık onun gerisi masiva… Masivada çok oyalandık ve yüz üstü çok süründük. Artık ayağa kalkma vakti geldi. Bunun için emeğimizi, çabamızı, canımızı, başımızı ortaya koyma vakti geldi. Biz yüzlerce yıl bu dünyaya hükmetmiş bir milletin devamıyız. Biz dünyaya nizam vermiş bir ecdadın evladı, ahfadıyız. Biz Müslüman Türk milletiyiz. Zulümle abat olunmaz, olamayacaklar. Bizim çabamız kendi pozisyonumuzu belirlemek. Biz sadece bu dünyaya inanmıyoruz. Din gününün sahibine ve o günün geleceğine, o mizanın kurulacağına inanıyoruz. Burada gelecek nesillerimizi kurtarmak ve orada Rabbimizin önünde başımızın eğilmemesini sağlamak için, ayağa kalkmamız için bu gayreti göstermeliyiz.
Bu gayretin içinde adaletimiz, merhametimiz ve insan sevgimizde yer alacaktır. Zira dediğimiz gibi zulümle abat olunmaz. Zulmederek değil, fethederek ilerlememiz gerekiyor. Bunun niyesi, nasılı hem şanlı tarihimizde hem de dini birikimimizde mevcuttur. Aklıselim ile her şey mümkün kılınabilir.
Sevgiyle kalın.