Hasan Ukdem
Hasan Ukdem Sana hangi şiiri okuyayım?

Sana hangi şiiri okuyayım?

Söyle ey sevgilim / Bu gece sana hangi şiiri okuyayım? / Her hece, her mısra kalbini bulur mu? / Türkçenin piri Yavuz Bülent Bakiler ‘den / Şaşırdım Kaldım İşte olur mu? şiir okumak! Dosta, arkadaşa ya da sevgiliye… Şu her şeyin maddi bir karşılık bulmadan bir değer arz etmediği zamanda. Mesela yakın zamanda geçen sevgililer gününü düşünün; kim sevgilisine şiir okudu, bugünün hediyesi olarak ve sevgili bunu kabul etti mi? Ben çevremde böyle bir şey duymadım. Sevgi kalbin işi, şiir de öyle öyle ama maddi bir değer ifade etmediği için karşılığı yok sevgilide!

Divandan mı istersin / Yoksa ikinci yeni şairlerinden mi? / Dolaşırım yedi iklim dört bucağı / Turgut Uyar'dan alır gelirim sana / O muhteşem şiiri, Göğe Bakma Durağı. Oysa şair bir millet olduğumuzu kolaylıkla söyleyebiliriz. Geniş bir şiir hafızamız var. Divan şiiri, garip akımı, ikinci yeni gibi adlandırabileceğimiz şiir damarları var edebiyatımızda. Ama gencimiz, yaşlımız özel günler için şiir okumayı ya da şiir bir kitabını günün hediyesi olarak düşünmeyiz pek. İstisnalar kaideyi bozmaz elbette.

Şiir çok bizde / Taşı toprağı duygudur memleketimin / Dilersen başka bir tane daha bulurum / Mesela ilk aklıma gelen Attila İlhan'dan / Şu müthiş şiir, Ben Sana Mecburum. Âşık olunca, askere gidince, gurbete düşünce şiir yazan, şiir okuyan bir millettik daha düne kadar. Ancak şimdilerde sosyal medyada paylaşım enflasyonuna kurban ettiğimiz şiir sevgili için bile bir değer ifade etmiyor. Zira sevgiler fiziksel bile değil artık, her şey maddi, her şey menfaate dayanmış halde.

İstersen bir gece olsun / Mısraların dilinde ıssız ve yalnız / Düşsün içine yalnızlığın yıldırımları / Necip Fazıl arşınlarken karanlıklarda / Dökeyim siyah gözlerine Kaldırımlar'ı. Bayraklaştırılmış birkaç şairin dışında koca koca okullardan mezun olanlar dahi ne şair ismi sayabilir ne de şiirlerini bilir.

Hangi şiiri istersin, söyle! / Her biri bir uzun hikâye / Her biri bir hicranı anlatan roman / Hani o Bahattin Karakoç'un takviminde / Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman. Şu vaade bakar mısınız? Ihlamurlar Çiçek açtığı zaman geleceğim nasıl güzel bir söyleyiş. İnsan böyle bir randevu veren adamı bir ömür beklemez mi?

İşte Bir büyük aşkın şiiri daha / Örtülü, mahcup ve efsunlu dizelerle / Dökülür içimize tatlı mı tatlı bir eza / Sezai Karakoç'un Mülkiye'de yazdığı / O şaheser Mona Roza. Ya şu Mona Roza şiiri? Baştan sona okudunuz mu hiç? Üstelik bu şiiri Sezai Karakoç daha genç bir şairken yazıyor. Sadece şiir gücüne bakmamalı, o yaşta bir gencin aşkındaki samimiyete ve edebe özellikle dikkat etmeli.

Bir de Acılar Denizi'ne bakalım istersen / Şairin sevdiğini hiç kimseye bırakmadığı / O buram buram sevda tüten şiiri / Elbette Ümit Yaşar'dan bahsediyorum / Ve elbette şiir de Ayten şiiri. Bir de böyle sevgilisinin ismini şiirine kazıyanlar var. Ne kadar zarif düşüyor değil mi? Günümüzde banklara, ağaçlara, tarihi yapılara sevgilinin ismini yazanları gördükçe.

Dedim ya mümbittir şiirin toprağı / Sürelim atımızı aşkın enginlerine / Senin elinde olsun istersen gem'i / Yahya Kemal'in ölümü anlattı sandığımız, / Aşk şiiridir aslında Sessiz Gemi. Bir de böyle aşkını söylerken sembollerin arkasına gizleyenler var. Ulu orta ondan bahsetmeyi kendine çok gören.

At dedik, aklıma araba geldi şimdi / Hani o Ulukışla yolunda ilerleyen / Yara yara yağmurları, karları / Faruk Nafiz'in Seyhoğlu'na yandığı / Satılmış'ın Han Duvarları. Şiir yelpazemiz çok geniş gerçekten de. Sevdamız, hasretimiz, sevincimiz, yasımız hep düşmüş mısralara, kimi kalbine yazmış, kimi han duvarlarına.

Ya da unut hepsini / Yepyeni bir şiir yazayım sana / Ne çıkarsa şu gamlı uhdemden / En güzel şiirim sensin benim / Senli dizeler okuyayım Hasan Ukdem ‘den. Evet şiir bitmez bizde, biterse oturur yenisini yazarız. Ama bunun bir karşılığı olmalı değil mi? Şiire karşılık verenlerin ülkesi uzun ömürlü olur ancak. Yoksa madde mutlaka erir bir yerde.

Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi