Lokman Koyuncuoğlu’nun sözlerine binaen
21 Mart Salı akşamı Gazetemizin genel yayın yönetmeni Lokman Koyuncuoğlu, Aydınlar ocağında medya konulu bir konferans verdi. Lokman Bey’i dinlerken günümüzde nerelere geldiğimizi, konforlu bir dünyada ne kadar fıtratımızın dışında yaşadığımızı bir kez daha anladım. Milli duruşumuzu, öz kültürümüzü nasıl erozyona uğrattığımızı yeniden gördüm. Lokman Koyuncuoğlu; Baykar’ın uzay proje ve uygulamalarının savunma sanayimiz için önemini, yerli bir medya dili geliştirmemizin gerektiğini ve aile yapımızın bu sosyal medyadan etkilenmesini en aza indirecek önlemlerin ve disiplinlerin geliştirilmesinin altını çizdiği konuşmasında da belirttiği gibi batı hegemonyasında gelişen ve büyüyen teknolojinin bir yerinden tutup bizim de var olma çabamızın, dünyada zulüm görmekte olan Müslüman halkların geleceği için de çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu noktada sadece teknolojik alanda değil, milli eğitim müfredatından tutun da sosyal hayatımıza kadar birçok alanda yapmamız gereken çok şey var.
Çocuklarımızın eğitiminde, gençlerimizin yönlendirilmesinde üzerimize düşen sorumluluğun öncelikle farkına varmalıyız. Dünyanın koca bir köy olduğunu görüyoruz artık. Sabah kahvaltısını Paris’te yapıp, öğlen yemeğini Nev York’ta yiyen bir imkânı kullanan insanlarımızın varlığını biliyoruz. Bunlar birer imkân, ancak bunun ötesinde Paris’e, Nev York’a dahil olmaya değil bizim öz kültürümüzü ve kimliğimizi de götürerek sadece etkilenen değil, etkileyen bir profilimizi de imar etmeliyiz. Kendi dilimizi, kendi kelimelerimizi, kendi giyim kuşamımızı, kendi yemeklerimizi ve kendimiz olmamızı sağlayan inanç ve adetlerimizi gittiğimiz yerlere götürebilme kabiliyetine de sahip olmamız gerekiyor. Yüz hatta iki yüz yıldır hep başka dünyaların peşinde koşarak yaşıyoruz. Ancak bu ham hayalin bizi getirdiği noktada hiç de mutlu olamadık. Üstelik aile huzurumuzu, ferdi itibarımızı ve ahlakımızı ciddi ölçülerde kaybettik. Akrabalık ilişkilerimiz mesafelere, arkadaşlıklarımız menfaatlere, sevgilerimiz yalanlara, umutlarımız karadeliklere aktı gitti. Büyüyen egolarımızla kocaman ve karanlığın ve yalnızlığın ağlarına takıldık kaldık.
Oysa gıptayla baktığımız toplumların eğreti kültürleri, kurgu tarihleri ve hayalin hayali gelecek tasavvurları birkaç yüzyıllık bir geçmişten beslenirken bizim kültür ve medeniyetimiz bin yıllardan beslenmekteydi, hatta İslam tarihi, insan tarihi kadar kadimken, Türk tarihi de dünkü çocuk nitelemesinden çok ötededir. Zaferlerimiz, kahramanlarımız, kurduğumuz devletler, inşa ettiğimiz medeniyet bizim işlenmemiş maden dağları gibi içimizde dururken ellerin tepelerinden medet ummanın peşinde taban eskitiyoruz. Yine o atalarımızın deyimi ile zararın neresinden dönersek, kardır. Lokman Bey’inde belirttiği gibi bazı güzel adımlarında atıldığını, ölü toprağını üzerimizden atma noktasına geldiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Karabağ’da ve Suriye’de olanlar bize güven aşılarken, dünyaya da Türk’ün neler yapabileceği hakkında bir gösterge oldu diye düşünüyoruz. Korku ile yaşanmaz, her zaman ite bulaşmamak için çalı dolaşılmaz. Komşunun evindeki yangını söndürme gayretine düşmeyenler, o ateşin kendi evine de düştüğünü görmeleri kaçınılmazdır.
Peygamber Efendimiz Ebu Bekir’e o kutlu mağarada “korkma” derken bütün ümmetine, bütün zamanları kast ederek demiştir. Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşında o korkma’yı mısralarında yankılandırarak yeni bir ivme kazandırdı. Şimdilerde ise bize yeniden korkma diyecek bir ruha ihtiyacımız var. Baykar bunu eylemleriyle söylüyor, Türk Ordusu çeşitli operasyonlarıyla tekrar tekrar söylüyor. Mühim olan bizlerin bu gayretlere inanmamız ve sonuna kadar destek vermemizdir. Olan ve ortaya konan hiçbir şeyi yok saymadan ama kendimiz olmaktan da taviz vermeden, birkaç yüzyıldır batının harap ettiği dünyayı ve insanlığı yeniden imar ve ihya etmek için yeniden ayağa kalkalım artık.
Sevgiyle kalın.
BİR IRMAĞIZ BİZ
Sılamız cennettir, atamız Âdem
Cennetten çıkmadır harsımız bizim
Vahiyden beslenir dilimiz madem
Beşere seslenir kürsümüz bizim
Sevgiyle çoğalır, aşkla yaşarız
Mazlumun sesine şevkle koşarız
Zalimin zulmünü hakla aşarız
Arza şekil verir örsümüz bizim
Destanlara yazdık kurtla gezmeyi
Fatih'ten öğrendik dağda yüzmeyi
Ceddimiz gösterdi düşman ezmeyi
İmanla bilenir hırsımız bizim
Uzun sürmez gayrı sessiz kalmamız
Uzak değil artık hep bir olmamız
Her gün anlatılır kızıl elmamız
Ecdattan evlada dersimiz bizim
Bu ırmak sonsuza yönelir akar
Bir beden olur da aleme bakar
Aynı ülkü ile ayağa kalkar
Bolu'muz, Konya'mız, Kars'ımız bizim
Bayrağı taşımak kutsaldır serde
Korkmayız zalimden, düşmeyiz derde
Bir tek kişi bile olsak bir yerde
Oraya çekilir forsumuz bizim