Hasan Ukdem
Hasan Ukdem Araplar'ın güvercinleri -2-

Araplar'ın güvercinleri -2-

Kuşların yedi ceddini sayarlardı / Eliflinin, bozlağın şeceresi çıkar / Cins cins bilirdi müdavimleri / Gökyüzünde asil kanatlar çırpardı /Araplar'ın güvercinleri Dede abi abi gibi mahallede çok kuşçu vardı. Onlardan ilk aklıma gelenler, Vadık Al’a, Karaların Hasan’a, Tutuplu Mehmet abi, Onacakların Yaşar abi ve daha pek çokları. Her ne kadar kuş merakım olmasa da onların ilginç sohbetleri, merakın doruğa çıktığı anlatıları ve heyecanları hoşuma giderdi. Uzun uzun kuşların özelliklerini, isimlerini ve hatta kuşların hangi silsileden geldiğini, annesini babasını sayışları en meraksız insanın bile merakını kışkırtırdı.

Çeşit çeşit isimleri vardı / Külümsu, ziftkara, sütbeyaz / Alımlı bir genç kız gibi her biri / Süzülür dururdu sonsuz semada / Araplar'ın güvercinleri babam da benim gibi kuş merakı olmayan bir adamdı. Ancak yıllar sonra bir gün bizde de kuş vardı dediğini duymuş, neden o kuşları elinde tutmadığını sormuştum; anlatmıştı. İlk zamanlar kuşlara merakım bayağı üst düzeydeydi, kümeste aşırı olmasa da yirmi, yirmi beş kuş bulunurdu. Muammer abini bilirsin, daha genç yaşta kalpten vefat etmişti dedi. Evet, çocukluğumdan hatırlıyordum hayal meyal Muammer abiyi. O da kuşa meraklıydı. Babam anlatmaya devam ediyordu. Bir gün Muammer köylerinden bana bir yavru zitkara cinsi bir kuş getirdi. Kuş büyüdükçe güzelleşti, havada sayısız taklalar atmaya bütün mahallenin ilgisini çekmeye başladı. Bir sabah sebze eksiklerimizi tamamlamak için hale gittim, geldim. Sebzeleri yerleştirdim sergiye ve gideyim kuşların yemini suyunu vereyim diyerek kümese vardım baktım ki bizim zitkara yok. Annen hayatta günlük işlerini yapıyordu. Dedim böyle böyle bizim zitkara yok kümeste sen gördün mü? Görmedim ama bir ara Muammer’i kümeste kuşlara baktığını gördüm sanki dedi. Eyvah dedim. Sonrasını ben de hatırlıyordum. Yan komşumuzu çağırdığını ve bütün kuşları göstererek al şunları götür, ben artık kuş muş istemiyorum demişti. Demek o yüzden vermiştin kuşları İbrahim abiye demiştim. Muammer abinin aylarca dükkâna gelmediğini de hatırladım.

Daha nice isimleri vardı / Unuttum çoğunu, çok anılarla / Getirmez postacı güvercinler haberi / Sustular mazinin sesiyle / Araplar'ın güvercinleri kuşçulardan bahsetmişken Çakıcı Veysel’den de bahsetmesem olmaz. Veysel benden birkaç yaş büyüktü. Çok hareketli, çok yaramaz, gözünü budaktan sakınmayan bir çocuktu. Gençliği de öyle oldu. Mahallenin kuşçuları onunla iyi geçinmeye özen gösterirler ve onun ters düşmek istemezlerdi. Eğer bir kuşu gözüne kestirirse, ne kadar korunaklı olursa olsun geceleyin o kuşun kümesine girer ve üstünden pek çıkartmadığı kahverengi montunun önünü ilikler ve bütün kümesi koynuna koyar, alır giderdi. Gözüne kestirdiği kuşu dışındaki kuşlar alışık oldukları eve birer ikişer dönerlerdi sonra. Yıllar sonra onun da genç yaşta siros hastalığından hastalanıp öldüğünü hatırladıkça içime buruk bir acı oturur.

Avlularda beklerdi kümesler / Gökten inen sakinlerini sessizce / Güzelleştirirlerdi kondukları yeri / Dem çeker, demlerlerdi asumanı / Araplar'ın güvercinleri hayatlı evler, hayatları kümesli evler, çatıları damları güvercinli evler ve o muhteşem Araplar Mahallesi… Şimdi artık ne avlu kaldı ne kümes / Göklerini de apartmanlar istila etti / Çoktan kazandı yeni dünya zaferi / Rüzgârda bir tüy gibi uçup gittiler / Araplar'ın güvercinleri hiçbiri yok artık. Heyula apartman, hapishane duvarları gibi çevrili siteler, hepsini bir canavar gibi yuttu, yok etti. Kuşların kanat sesleri, dem çekerken gökyüzünde oluşan bedava şölenler, kuşçuların yemci Mevlüt abiden veresiye aldıkları yem torbaları, hepsi ama hepsi birer hatıra bile değiller bugün Araplar’da yaşayan pek çokları için. Belki kenarda köşede kalmış eski komşularımızdan birkaç tanesi hatırlıyorlardır bütün bunları. Belki vardır yine ama ben görmüyorum kuşlu evleri, kuşçuluk yapan insanları. Ancak cami çatılarında, kubbelerinde gördüğüm güvercinlerin kendilerine özgü guğurdanmalarında duyabiliyorum o eski duyguları içimde. O yüzden Aziziye^nin Şerafettin Camisinin etrafında dolanırım bazen güvercinleri seyredeyim, o günleri, eski bakkal dükkanımızı, rahmetli babamı, eski komşularımızı yeniden hatırlayıp içimi onların duygularıyla sarıp sarmalayayım diye. Ölüp kaybettiklerimi, hayatın içinde yitirdiklerimi gönlümün bir köşesinde yaşatırken bir yandan da bu satırların arasında yaşasınlar diye yazıp duruyorum.

Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi