Su sorunumuz ve bizler
Kurak bir kışın ardından nispeten yağışlı bir baharı yaşıyoruz. Kışın gelmeyen yağış geldi, kışın olmayan soğuklar oldu. Değişen şehir gibi, değişen insanlar gibi mevsimler de bir tuhaf oldu günümüzde. Betonlaşan bir şehirde neredeyse ayağımızı basacağımız bir adımlık toprak kalmadı. Barajların doluluk oranları son yılların en alt limitine kadar düştü, göllerin suları çekilirken gökten beklediğimiz yağış oranları azdan da az hale geldi ve insanoğlunun pervasızlaşan yaşantısı bütün coğrafyalarda doz artırarak devam ediyor. Daha yeni bir ramazandan çıktığımız şu günlerde. Kavgalar, cinayetler ve trafik kazaları birbiri ardınca geliyor. Sıraladığım bu olayların birbiri ile bir bağı olduğunu düşünüyorum. İnsanın azgınlığı, pervasızlığı şehirleri konfor alanlarına çevirmek için betonlaştırırken, mevsimlerin, iklimlerin de düzenini bozduğuna inanıyorum. Buna bilimsel kanıtlar da bulabilirim, manevi gerekçeler de gösterebilirim. Ancak bunun bir polemiğe dönüşmesi kaygımdan dolayı o sulara girmeyeceğim.
Konya Büyük Şehir Belediyesi, şehrin çeşitli yerlerine su harcamaları konusunda tasarruf çağrısında bulunan billboardlar astı. Gerekli ve mutlaka yapılması elzem bir uygulama olduğunun altını çizelim. Yukarıdaki paragrafta sözünü ettiğim konuları tekrar hatırlatarak bu konunun sadece su tasarrufu yaparak çözülemeyeceğini de söylemek zorundayım. Başta belediyelerimiz olmak üzere bugüne kadar neler yaptığımıza ve nasıl yaşadığımıza bir bakmamız ve de üzerinde uzun uzun düşünmemiz gerekiyor. Belediyelerimizin neler yapması, nasıl tedbirler alması konusunu öncelikle yazmak istiyorum. Geniş çaplı bir mimari çalışmanın hemen başlatılarak, şehrimizin daha fazla betonlaşmasını önleme tedbirlerinin, uzmanlarıyla görüşülerek başlatılması gerekli öncelikle. Sonra belediyelerimizin Konya’mızı çimlendirerek ve çiçeklendirerek göze gerçekten güzellikler sunan çalışmalarının bir daha gözden geçirilerek, çok su isteyen çimlerin ve çiçeklerin türlerini daha az suyla yetinen bitkilerle değiştirilmesi de elzem görünüyor. Bunun yanı sıra ağaçlandırmayı da bu bilinçle çoğaltmak yine yararlı bir eylem olarak görünüyorum. Tabi ki bu satırları yazan kişi olarak bu konularda derin bilgilerimin olmadığını biliyorum; o yüzden diyorum ki bu konuda uzman kişilerden fikir ve hizmet alınması gerekliliğini vurguluyorum.
Bu dünya, bu ülke, bu şehir bizim o yüzden gelecek nesillere güzel bir yaşama alanı bırakmamız kaçınılmaz. Bugün biz zevkimiz için harcarsak, yarın bizim evlatlarımız ihtiyacı olanı bile bulmakta zorlanacak. İşte tam da bundan dolayıdır ki vatandaşlar olarak bizler hem tasarruf konusunda titizleneceğiz hem de bu konuda neler yapabilirizin peşine düşeceğiz. Bunun başka seçeneği yok. Dünya hem hacim olarak hem rezervleri bakımından sonsuz değil. Bunu ilkokul seviyesindeki bilgilerimizden bile bilebiliriz. Üstelik zaman olarak da dünyanın bir ömrü var. İşte bu ömrünü iyi tamamlaması için yeryüzünde akıl sahibi tek canlı olan insana çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Üstelik insanın bu dünyanın bitiminde kurulacak mizanda hesap vereceğine inanan Müslümanlar olarak bugünkü yaşamın arzularında yok olması düşünülemez.
Her şeyin dozunda güzel olduğunu unutmayalım haddi aşan her şey insanın zarar hanesine yazılır. Elbette dünyanın güzelliklerini içimizde hissedecek, hayatımıza alacağız. Çiçeklerin açışı, baharın gelişi, yağmurlardan sonra toprağın tütsüsü bizim içindir ve asla küçük şeyler değildir. İnsanca duygularımızı, sevgilerimizi, sevinçlerimizi ve hatta aşkımızı sonuna kadar yaşamalıyız. Dünyayı bunca güzelliklerle donatan Rabbimiz bunlardan uzak durmamızı istemez. O’nun istediği haddi aşmadan, helal dairesinde kalarak dünyadan faydalanmamızdır. Zira nimete uzak kalmak da onun yaratıcısına nankörlüktür. Hayat güzeldir, çünkü yaratan güzeldir. Bu güzelliklerle bağımızı doğru noktadan yenilememiz gerekiyor hepsi bu.
Sevgiyle kalın.
Baharın Müjdesi
Yapraklarla birlikte yeşerdi
Nisanın avuçlarında bir umut
Yeniden yüreğim sana aşerdi
Öylece koştum gökte bulut bulut
Belki gönlüm gönlüne düşerdi!
Adını cıvıldadı bahar kuşları
İçime tılsımlı bir cemre düştü
Coşturdum dağları taşları
Yeryüzü bayrama dönüştü
Erittim en soğuk kışları
Sevmek başlı başına ayin oldu
Senin için şükrettim Rabbime
Ayrılık vuslata tayin oldu
Bir sürur doldu kalbime
Gözyaşı gözümde hain oldu
Gölgen dedim gülün gölgesine
Sesin karıştı suların akışına
Göçmen kuşlar döndü aşkın beldesine
Çiçek aradım benzeyen bakışına
Gülüşün düştü düşümün hissesine
Böyle geldi bana bu yıl bahar
Dokunmadım düşünden seni derdim
Sokuldun ta kalbime kadar
Canımı müjde diye verdim
Dedim madem dilinde o var