Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Deprem değil, sosyal medya öldürür

Deprem değil, sosyal medya öldürür

Ülke gündemini sosyal medyadan ibaret sanmak, sosyal medyada birilerinin sesi fazla çıkıyor diye onları haklı görme hastalığından kurtulamıyoruz. Hâl böyle olunca da önümüze gelen her şey siyasi bir şekilde değerlendiriliyor, kutuplaşıyoruz lakırdısı bitmiyor. İstanbul’da yaşanılan depremde de aynısı oldu. İşin tuhaf tarafı sosyal medya figürlerinin ne diyeceğini tahmin ettiğimizden şaşırtıcı bir tarafları da kalmadı.

Bazıları İstanbul’da yaşanılan depremde istediğini elde edemedi. İnsan kafasına bir şeyi dondurdu mu artık bütün yaşanılanları onun çerçevesinde değerlendirmeye başlıyor. Bazılarının zihinleri Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ak Parti nefretiyle öyle bir bulanmış ki, hükümet zorda kalsın diye İstanbul’da milyonlarca kişinin ölmemesine üzülür hâle geldiler. Bu öyle tahmin falan değil. Geçtiğimiz yıllarda seçim döneminde “bu hükümetin gitmesi için ülkenin ya savaşa girmesi gerekiyor ya da büyük bir doğal afet” diyen yine bunlardı.

Depremden sonra da uzman yorumlarını bile işlerine gelir şekilde değerlendirmeye başladılar. Bugüne kadar deprem konusunda neredeyse bütün tahminleri tutan Şener Üşümezsoy, bundan daha büyük deprem olmaz diyor fakat şizofreni seviyesine gelenler ikna olmuyor. Çünkü onların istediği yandık, bittik, kül olduk edebiyatı… Bu nokta da imdatlarına üstat olarak gördükleri Celal Şengör yetişiyor(!) Şengör tam istedikleri gibi daha büyük deprem olacak, İstanbul’u boşaltın falan diyor. Bilimsel veriymiş, analizmiş bunlar önemsiz detaylar. Kitleye istediğini söyle yeter.

Sosyal medya saçmalıkları ciddiye alacak olunursa işin sonu gelmez. Çünkü orada bu depremin Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının unutulması, gündemin değiştirilmesi için bizzat hükümet tarafından üretildiğini söyleyen aklı evveller de var. Deprem Marmara Denizi’nde gemi üzerinden yapay bir şekilde üretilmiş. Oranı da milimetrik ayarlanmış. İnsanlar hem çok korkacak hem de can ve mala herhangi bir zarar gelmeyecek. Gülmeyin sosyal medyada utanmadan bunu dile getirende, inanan da çok. Ekrem İmamoğlu, yaklaşık altı yıllık başkanlık döneminde kentsel dönüşüm için ne yapmış sorusunu sorarak boş yere kendinizi yormayın. Çünkü karşınızda “İmamoğlu her şeyi yapacaktı ama hükümet engel oldu” düşüncesinin bir tık dışına çıkamayan insanlar var. İmamoğlu’nun vaatleri, bugüne kadar yaptıkları, aradaki devasa çelişkiler, rakamlar falan her şey boş. Onlar sosyal medyada kendi gibi düşünenlerin arasında mutlular. Tek suçları ise gerçek hayatı da oradan ibaret sanmaları. Bu yüzden her seferinde duvara tosluyorlar.

Gelelim esas meseleye. Belediye şöyle, ona inanan kitle böyle vb. söylemler doğru da olsa bunların bizi götüreceği bir yer yok. Laf kalabalığı, ben haklıyım sen haklısın kavgasıyla depreme karşı önlem alamayız. İstanbul’un çok acil bir kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Yüz binlerce binadan bahsediliyor. Bu noktada belediyelerden bir şey beklenmeyeceği görüldü. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye girmeli. Yasal anlamda sıkıntı varsa bir kanun çıkarılarak kentsel dönüşüm konusunda bütün yetki bakanlığa verilmeli. İstanbul’un en riskli bölgelerindeki, en riskli binalardan yola çıkılarak adım adım dönüşüme başlanmalı. Bütün binaların dönüşmesi şu kadar yıl sürer lafı bahane. Bu iş bir şekilde yapılacak. Bir yerden başlanıp yavaş yavaş ilerlenecek. Çok uzun sürecek diye hiç başlamamak bir bahane olamaz.

Hükümetin, bakanlıkların görevi ülkeye hizmet etmek. Vatandaşın bir kısmı bunu ısrarla görmüyor diye diğerlerini de mağdur etmek doğru olmaz. Elbette insan takdir edilmek ister. Takdir edildikçe daha iyi motive olup, iştahla çalışır. Fakat hayat sosyal medyadan ibaret değil. Orada olmayan, sabah, akşam yazıp çizmeyen milyonlarca insan var. Bu göz önünde bulundurularak adımlar atılmalı. Yaşlı insanlardan alınacak hayır duasının sosyal medyadaki binlerce beğeniden daha kıymetli olduğunu bilmem hatırlatmamıza gerek var mı? Deprem konusunda önlem almak için her hangi bir bahaneye sığınmak doğru değil. Bir an önce gerekli adımlar atılarak önlem alınmalı. Bu işin şakası yok…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi