Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Ben Ne Yapayım Kaderim Böyle

Ben Ne Yapayım Kaderim Böyle

İnsan, inanç seçimi (iman-küfür, hidayet-dalâlet vb.), ibadetlerini yerine getirip getirmeme ve ahlaki esaslara uygun davranıp davranmama konusunda özgür iradeye sahip bir varlık olarak yaratılmıştır. İnsana önceden bu fiilleri yerine getirecek potansiyel bir güç verilmiştir. Bu güç, iradeye etki eder. Ayrıca insan, İlahî bilgiye muhatap kılınmış ve bu bilgiyi yorumlayabilecek akıl gibi bir yeti ile de desteklenmiştir. Dolayısıyla insan, kendi istek ve iradesiyle bir şeyi yapıp yapmamak gücüne sahip kılınmıştır. İnsanın, cennet ve cehennemi, sevap ve günahı hak etmesi hür iradesine bağlı olarak gerçekleşir. İnsandan bir fiilin meydana gelmesi güç, istek ve irade üçgeniyle oluşmaktadır. Aynı boy ve aynı kiloda iki insan düşünelim. Bunlardan birisi halterci, diğeri de normal bir kişi olsun. Halterci olan kimse 70 kilo ağırlığında bir halteri kaldırdığı halde, sporcu olmayan diğer kimse belki de 70 kilo halteri yerinden bile oynatamaz. Niçin? Çünkü halterle uğraşan kimse sürekli idman yapa yapa kendisini geliştirmiş, diğeri ise idman yapmadığı için kendisini geliştirmediğinden dolayı 70 kilo ağırlığındaki halteri yerinden bile oynatamamaktadır. Bu neyi gösteriyor? İnsanın, potansiyel olarak yeteneklerini eğitmesi sonucunda amaçlarına ulaşacağını gösteriyor. İşte bunun gibi, aynı bilgi, aynı akıl yetisi ve aynı güce sahip olan iki insandan birisi nefsini eğiterek iradesini doğru yolda kullanırken, diğeri nefsini eğitmediği için iradesini yanlış yolda kullanabilmektedir. İradesini iyi yönde kullanan dünyada övgüye, ahirette de ödüle layık olacak, iradesini kötü yönde kullanan kimse dünyada yergiye, âhirette de cezaya çarptırılacaktır. Bunun anlamı, her iki insan, iradelerini iyi ya da kötü yönde kullanıp kullanmamalarına göre yapıp ettiklerinden sorumlu tutulacaklardır.

İnsanın bütün eylemlerinin yaratıcısı Yüce Allah’tır: “Allah her şeyin yaratıcısıdır” (En’âm, 6/102). İnsan iradeli fiillerde iman ve küfür, iyi ve kötü hangi eylemleri seçiyorsa, O, bu konuda kulunu özgür bırakmıştır, onun iradesine göre hareket eder. Bu alanda Yüce Allah’ın bilmesi, kuluna müdahale etmesi anlamına gelmez. O, insan, iman ve iyi olanı seçerse, ona yardım eder, küfür ve kötü olanı seçerse, onu yardımsız bırakır. Bu durumda fiili seçme ve tercih etme insandan, insanın seçtiği fiili yaratma da Yüce Allah’tandır. İşte insanın fiillerini seçme özgürlüğü olduğu için, insan yapıp ettiklerinden sorumlu tutulacaktır. Eğer imanı ve iyi olan erdemli davranışları seçmişse, mükâfat görecek, küfrü ve kötü olan eylemleri seçmişse cezalandırılacaktır. Bu manada kader, İlahi yasa çerçevesinde işlemektedir. Kur’an-ı Kerim’de kader-i muallak alanıyla ilgili, insanın özgür iradeye sahip, sorumlu ve yükümlü bir varlık olduğunu bildiren çok sayıda âyet vardır. Bu ayetlerden birisi şöyledir: “Şüphesiz biz insana doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör” (İnsân 76/3). Başka bir ayette de şöyle buyrulur: “Kim iyi bir iş yaparsa lehine, kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara asla zulmedici değildir” (Fussilet 41/46). Dolayısıyla bir kimse "Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir etmiş, ben ne yapayım?" diyerek günah işleyemeyeceği gibi, günah işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez. Küfür ve kötü eylemlerinin faturasını Yüce Allah’a yıkamaz. Her şeyin yaratıcısının Allah olması, bizim kötü ve yanlış işleri, sorumluluktan kaçarak Allah’a havale etmemizi gerektirmez. Bunun aksini yapmak, kaderi istismar etmektir. Çünkü Yüce Allah, kullarına karşı zulmedici değildir. Onlara asla zulmetmez, insan ancak küfür ve kötü ahlaki davranışları seçtiğinden dolayı kendisine zulmetmiş olur. Kaldı ki insanlar günlük işlerini ezeli kader programlarını okuyarak yürütmezler. Böyle bir güçleri de yoktur. Ne zaman başlarına bir felaket gelirse, o zaman kadere vurgu yaparlar.

Sonuç olarak, inancımızda kaza ve kadere güvenerek çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslâm'ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da bir ilâhî kanundur ve bir kaderdir. İnsanların, “ben ne yapayım, kaderim böyle” demesi doğru değildir. O halde insanlar, Allah'ın kulları olarak sorumluluklarını bilip doğru, iyi, güzel, hayırlı şeyler işleyip, yanlış, kötü, çirkin ve şer davranışlardan uzaklaşmalıdırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi