Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş İslam Âlemi ve Bayramlar

İslam Âlemi ve Bayramlar

İslam âlemi olarak ramazan bayramına buruk girdik. Hala Siyonist İsrail’in Gazze’ye dönük saldırıları devam ediyor. Binlerce Filistinli kardeşimiz şehit. Binlercesi yaralı. Siyonist İsrail, açlığı bir silah olarak kullanıyor. İki milyarlık İslam dünyası bu kanamayı durduramadı. Sudan’da iç savaş sürüyor. Suriye devrimi gün geçtikçe kurumlarıyla oturuyor. Ne yazık ki, Siyonist İsrail’in başta Gazze olmak üzere, Lübnan ve Suriye’ye dönük saldırıları devam ediyor. İslam âleminden tık yok. Sanki ölü toprağı serpildi, üzerlerine. Acılı, sancılı ve savaş ortamı coğrafyalarda yaşayan Müslümanlar, barış ve güven içerisinde bayramlarını geçiremiyor. Bu sebeple paylaşımcı hayırsever milletimiz yine yollarda. Sadece 800 bin kilometrekarelik toprak parçasında yaşayanların dertlerine ortak olmakla kalmıyor, İslam kardeşliği sınır tanımaz inancı ile çoktan sınırları aştı.

Ramazan ayını tüm güzellikleriyle geride bıraktık. Yoğun bir ibadetle geçen bu ay, inşallah bizim iyi bir Müslüman olmamıza katkı sağladı. Bir görevi tamamlamanın sevinciyle bayram yapıyoruz. Bayram; sevinç, neşe ve ferah demektir. Umarım, neşemiz kaçmaz. Şöyle bir ağız tadıyla bayram yapabileceğimiz günler gelecektir, hep birlikte. Çünkü bayram, tek başına kutlanmaz, ümmetle birlikte yaşanır. Eğer ümmet kan kaybediyorsa nasıl bayram yapacaksınız? Çünkü Müslümanlar bir bedenin azalarına benzetilmiştir. Azalardan birisi ağrı ve sancı çekiyorsa, vücut da ağrı ve sancı çeker. Sancı içinde olan bir bedenin keyfi çoktan kaçmıştır. Yapılması gereken en kısa zamanda hastalığı tedavi ettirmektir. Gazze’de bir yanımız ağrıyor, Lübnan’da başka bir yerimiz. Buralarda sancı durmadıkça biz rahatlık yoktur. Önce yöneticiler planında sonra da halklar planında sıkıntı içerisinde bulunan mazlum milletlerle dayanışma içinde olmalıyız. İslam coğrafyalarından zalimlerin elleri ve sömürü hortumları kesilmelidir. Bu da ancak ümmetin birliği ve cesareti ile sağlanacaktır.

Nasıl ki ramazan ayı bereket ayı olmuşsa, bayramlar da bir başka berekettir. Bayramlar sadece bireysel anlamda kişinin huzur ve mutluluk duyduğu zaman dilimi değildir. Aynı zamanda bayramların sosyal, toplumsal ve ekonomik boyutları da vardır. Örneğin, bayramlarda çarşıda pazarda alış-veriş için yoğun hareketlilik yaşanır. Yine bayramlarda evlerimizde, sokağımızda, çarşımızda başka bir hareketlilik ön plana çıkar. Yemekler ve tatlılar yapılır, evler temizlenir, dışarıdan gelecek misafirler için de maddi-manevi hazırlıklar yapılır. Bu sosyal açıdan önemli bir şey. Bayramlarda özellikle huzurevlerindeki gözü yaşlı anne-babalar, evlatlarının yolunu dört gözle beklerler. Ayrıca toplumda maddi durumu iyi olmayan kişiler, kimsesizler, hastanede yatan hastalar, şehit çocukları, yetimler ve öksüzler de bayramda hatırlanmayı beklerler. Mutlaka bu beklentilere cevap vermemiz gerekir.

Bayramlar tatil günleri değil, ziyaret günleridir. Sanki Ramazan veya Kurban bayramı tatile çıkma zamanı olarak algılanıyor. Son dönemlerde deniz sahillerinde, beş yıldızlı otellerin salonlarında, tatil köylerinde, dini atmosferden uzak ve insanlardan kopuk bir şekilde bayramı geçirme gibi düşünceler yaygınlaştı. Bu bir yozlaşma, dünyevileşme, sekülerleşmedir. Herkes 7’den 70’e evlerinde olmalıdır. Özellikle genç nesil, büyükleriyle birlikte bayramın manevi havasını ve coşkusunu solumalıdır. Çocuklarımız ve gençlerimiz bayram sevincini her yönüyle yaşamalıdır. Anne-baba, hala, teyze, dayı, amca başta olmak üzere tüm büyükler ziyaret edilmeli, elleri öpülmelidir. Büyüklerimiz de küçüklere şefkat ve sevgi ile karşılık vermelidir. Hatta mümkünse onları hediyelerle karşılamalıdır. Bunlar unutulmayacak anılardır. Böylelikle toplumsal birlik korunmuş olur. Bayram ziyaretleri sayesinde çocuklarımıza ve gençlerimize büyüklerimiz tarafından inancımız, değerlerimiz ve bizi biz yapan örf ve adetlerimiz aktarılmıştır olur. Bu onları kültürel yabancılaşamadan koruyacak, milletin varlığımızın devamını sağlayacaktır.

Bayramlar, sosyal boyutu olan günlerdir. Ailede, iş yerinde, köyde kentte küsler varsa, toplumun hatırı sayılır aksakalları tarafından önayak olup barıştırılmalıdır. Müslümanın Müslümana üç günden fazla küs durması caiz değildir. Bu günler kardeşliğin zirve yaptığı günlerdir. Küslük ise, kardeşliğin baş düşmanıdır. Birliğimizin ve dirliğimizin önündeki engeldir. Kur’an’da da Yüce Allah bütün mü’minleri toptan barışa talip olmaya çağırmaktadır. Bayramların iyileştirici ve dönüştürücü etkisi vardır. Toplumları dağınıklıktan kurtarır. Bu açıdan toplumdaki birlikteliği sağlamada, yardımlaşma ve dayanışmayı güçlendirmede bayramlarımız iyi bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Bu yönüyle de değerlendirilmelidir.

Ramazan bayramının huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle. Bayramınız mübarek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi