Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal İktidar ve muhalefet: ülkeler için şans mı?

İktidar ve muhalefet: ülkeler için şans mı?

Demokratik ülkelerde seçme hakkına sahip vatandaşların, özgür bir şekilde kendilerini yönetecek partileri ve vekilleri seçmeleri olağan bir realitedir. Seçimle işbaşına gelen yürütme organı konumundaki hükümetler, anayasada belirtilen süreler içinde ülkeleri yönetme hakkını elde etmektedirler. İhtilaller, savaşlar, doğal afetler, toplumun tamamına yakınını etkisi altına alan iç siyasi ve toplumsal karışıklıklar gibi demokrasinin ortadan kaldırıldığı şartlar dışında, ülkelerin anayasalarında belirtilen süreler dahilinde hükümetler kendi misyon, vizyon ve dünya görüşleri çerçevesinde yasalara uygun olması kaydıyla, bütçe kaynaklarını istedikleri gibi kullanma özgürlüğüne sahiptirler. Anadolu’da “Borcun zamanı çabuk gelir” diye bilinen söz, seçimlerin zamanının da çabuk geldiği şeklinde uyarlanabilir. Bundan dolayı yapılan ilk seçimde hükümetin kararlarıyla yönetilen halk, özgür bir şekilde dört veya beş yılın hesabını oy vererek değerlendirir, memnunsa tekrar seçer değilse başka bir siyasi partiye yürütme organı görevini verir ve normal süreç bu şekilde işlemeye devam eder.

Siyasal süreç; seçmenler, siyasi partiler, bürokratlar ile baskı ve çıkar grupları olmak üzere dört aktörden meydana gelir ki, bunların içinde en önemlisi seçmenler ve sonrasında siyasi partiler gelmektedir. Çünkü demokrasinin işlediği süreçte dört faktör içinde olmazsa olmazı, seçmenlerdir. Ancak seçmenlerin varlığı halinde diğerleri bir anlam ifade edebilmektedir. İktisat biliminde sıklıkla kullanılan ve rasyonel (akıllı, faydacı) insan olarak tanımlanan homoeconomicus kavramı, siyasi partiler içinde geçerlidir. İktidar partisinin konumunu korumaya çalışması, ana muhalefet ve muhalefet partilerinin de yapılacak ilk seçimde iktidara gelmek istemesi, hayatın normal akışına uygun bir yaklaşımdır.

Siyasi partileri iktidar, ana muhalefet ve muhalefet olmak üzere üç başlık altında incelemek mümkündür. Oluşan genel kanının aksine ana muhalefet ve muhalefet partileri de, ülkenin her alanda gelişimi açısından en az iktidar partisi kadar önemlidir. Şiddete, hakarete ve kişisel haklara saldırı düzeyine indirgemeden ekonomik, siyasi, sosyal, toplumsal, hukuki, demokrasi, kültürel, düşünce özgürlüğü, insan hakları gibi konular başta olmak üzere, halkın yaşam kalitesini olumlu yönde etkiyecek iktidar partisinin yapması gerekip yapmadıkları, yapamadıkları veya yetersiz kaldığı tüm sorunları ve çözüm yollarını açık, net ve yalın olarak ortaya koyan yapıcı bir muhalefet, o ülke için en büyük şanstır. Bu bakımdan bakıldığında ülkemizin iktidar, ana muhalefet ve muhalefet partileri ile, görsel, yazılı ve sosyal medya olmak üzere hepsinin, sınıfta kaldığı ortadadır. Önemli önemsiz her bir konu hakkında ülkemiz, ortasından yarılmış karpuz misali tartışma ve hatta konuşma bile yapılamayacak derecede, ikiye ayrılmış durumdadır. Basit konularda bile kutuplaşan bir ülkenin sürdürülebilir iktisadi, siyasi ve toplumsal istikrar sürecini yakalaması, fasit daire denilen kısır döngüden yakasını kurtarması olanaksızdır. Üstelik aynı hataları tekrarlayarak başarıya ulaşılamayacağını ülke olarak uzun yıllar yaşayıp test etmemize rağmen (Siyasi Kutuplaşmalar, Ekonomik Boykot Çağrıları, Öğrenci Olayları, Etnik ve Mezhepse Hassasiyetlerin Kaşınması vb.), özellikle politikacıların ders almaması da, ayrı bir ironidir. Çünkü sonuçta zarar görecek olan sadece iktidar veya muhalefet partileri değil, seksen altı milyonun tamamıdır. Birkaç gündür devam eden öğrenci olayları ve siyasi çekişme dolayısıyla yaşanılan başlıca olumsuzluklar şunlardır: BİST TÜM Endeks değeri 1.9 trilyon lira düştü, CDS puanı 250’den 383 baz puana yükseldi, Gösterge faiz oranı %37.09’dan % 44.60’a yükseldi[1]. Sonuçta ekonomik ve sosyal refah açısından hepimiz kaybettik ve kaybediyoruz. Sözün bittiği yerdeyiz veya fıkra bu kadar.


[1] Mahfi Eğilmez, Sıkıntılı Bir Döneme Başlarken, https://www.mahfiegilmez.com/2025/03/skntl-bir-doneme-baslarken.html, ET:28.03.2025

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi