Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Yeni Normal: Sürekli İstikrarsızlık

Yeni Normal: Sürekli İstikrarsızlık

Tüm ülkelerin içinde bulundukları ve yaşadıkları sorunları, kendi lehlerine sonuçlar doğuracak şekilde çözmeye yönelik politikaları uygulamaya koyma çabaları, gayet beklenen ve doğal bir durumdur. Yine her ülkenin, sahip olduğu fırsatlardan maksimum şekilde faydalanmaya ve eksik taraflarını yokmuş gibi göstermeye çalışmaları da, yine normal bir yaklaşımdır. Hal böyle iken, belli bir süreçten sonra ülkelerin çıkarları kesişmeye başladığında; tehditler, şantajlar, terör unsurlarını destekleyen adımlarla, demokrasi, insan hakları ve evrensel hukuk kuralları bile göz ardı edilmektedir. Üstelik bu tür gayri yasal uygulamaların ve herkesin her zaman söylediği en genel doğruların dahi üzerini çizen ülkelerin, tüm dünyaya kendilerini yüzyıllarca örnek olarak tanıtan ekonomik ve insani bakımdan gelişmiş batı ülkeleri olduğunu görünce, ülkeleri istikrarlı bir geleceğin beklediğini düşünmek en hafif ifadeyle, ümitten öteye geçmeyen bir beklentidir.

Biden ABD’sinin desteklediği israil’in, Gazze’de büyük oranda kadın, çocuk ve sivil halk üzerinde yaptığı katliamların Trump geldikten sonra sonlanacağını ümit eden dünyanın çok büyük kesimi, ne yazık ki yine yanıldı. Trump, Rusya – Ukrayna Savaşının durdurulması için gösterdiği çabayı ve başarıyı Gazze konusunda gösteremediği gibi, Gazze halkının topraklarından sökülüp atılarak tatil beldesi yapılacağı gibi; hukuki, siyasi, ahlaki ve insani açılardan hiçbir tutarı olmayan bir yola girmeye çalıştı. Dünyadan gelen yoğun tepkilere rağmen Trump, bu konuyu kendi ifadesiyle şimdilik beklemeye aldığını açıkladı. Gazze konusunda tarafların yaptığı karşılıklı esir takası anlaşması sonucu sakin bir sürece girildiğinin zannedildiği sırada, sahur vakti israilin ABD’nin desteğini alarak çocuk, kadın ve sivil halkın bombalanması, bu zamana kadar barışın sağlanması adına tüm girişimleri boşa çıkardı. Özellikle baş kuklacı ABD ile piyonu israilin, söylem ve eylemlerine bakıldığında mesnetsiz ve dayanaksız faşist çıkarların peşine takılarak, başta Orta Doğu merkezli olmak üzere Suriye, Irak, İran ve Türkiye üzerindeki hesaplarının devam ettiği açıkça ortadadır. Hiçbir hukuka sığmayan siyasi ve askeri girişimlerin sözde demokrasi ve insan hakları savunucusu batılı ülkeler tarafından yapılması da, ayrı bir trajedidir. Ayrıca dış ticaret açığı verdiği Çin başta olmak üzere Kanada ve Meksika ile, Rusya tehdidine karşı yıllarca korumasına rağmen hiçbir fedakarlığa katlanmadığını ve artık AB ülkelerinin kendi savunmalarını sağlamak için başlarının çaresine bakmalarının zamanının geldiğini belirterek NATO’dan çıkmakla tehdit eden Trump, iktisadın gerçeklerine ters ve adeta alay edercesine uygulamaya koymaya çalıştığı korumacı, sert ve agresif politikalar nedeniyle, orta ve uzun dönemde hem ABD hem de dünya ekonomisini stagnasyona (durgunluk) sürükleyeceği net bir şekilde görülmektedir. Tüketicilerin ve firmaların her zaman sırasıyla maksimum fayda ve maksimum kazanç peşinde koştuğunu anlatmak için kullanılan homoeconomicus (rasyonel insan) varsayımı, ülkelerin çıkarları söz konusu olduğunda da geçerlidir. Trumpın aldığı uçuk kararların etkisiyle zarara uğrayan Çin, Kanada, Meksika ve AB ülkeleri, sahip oldukları avantajları tabi ki ABD’ye karşı kullanmaktan çekinmeyeceklerdir. Konunun dikkat çeken diğer bir yanı ise, birçok ülkenin şimdilik de olsa yüksek perdeden geri adım atmayacaklarını, dünya kamuoyuna açıklamalarıdır. Sonuçta küresel ekonominin yavaşlama sürecine girmesi ve tüm ekonomilerin olumsuz etkilenmesi, özellikle Gazze halkına yönelik tekrar başlatılan katliamın devam etmesinin; siyasi, iktisadi ve sosyal etkilerinin geri dönülemez kırılganlıklara yol açacağı da, kaçınılmaz bir gerçektir. İnsan haklarını hiçe sayarak yapılan katliamlar, tek taraflı kazanç elde etmek için iktisat biliminin yasalarına zıt uygulamalar yanında sürekli silahlanarak barışın sağlanacağına inanmak, sadece hayaldir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi