Yeni Bir Başlangıç mı, Geç Kalmışlık mı?
Her insanın kendini sorguladığı , geçmişe dönüp baktığı, pişmanlıklar yaşadığı, keşke dediği anlar vardır. Gençlik yılları geride kalıp, bizi olgunluk yaşlarına bıraktığı vakit hayata başka pencereden bakmaya, başka gözlerle görmeye başlarız . Gençlik yıllarının aceleciliği, kariyer telaşı ve aile kurma koşturmacası yerini daha derin bir iç sorgulamaya bırakır. Aynaya baktığınızda artık sadece yüzünüzdeki çizgilere değil, geride kalan yılların bize ne kattığına da dikkat ederiz. Genel sağlık sorunları daha sık görülmeye başlayabilir. Bunların önüne geçmek için düzenli egzersiz yapmak sağlıklı beslenmek, uyku düzenine dikkat etmek, sağlık kontrollerine gitmek önemlidir.
Birçok kişi için 40 yaş, yolun yarısıdır. Ama bu yarı, aslında yeni bir başlangıcın da eşiğidir. Çünkü insan, belki de ilk kez gerçekten kendisiyle tanışır bu yaşlarda. Ne istediğini, ne istemediğini, kim olduğunu ve kim olmadığını daha net görmeye başlar. Önceden sırf başkaları mutlu olsun diye verilen kararlar, yerini daha özgür seçimlere bırakır.
Hayatın değerini daha çok anladığımız bir dönemdir 40’tan sonrası. Gerçek dostluklar, nitelikli sohbetler, az ama öz ilişkiler bu dönemin başrolünde olur. Daha sade ama daha anlamlı bir yaşam arayışı başlar.
Kimi insanlar için bu yaşlar “geç kalmışlık” hissini beraberinde getirebilir. “Yapmalıydım, gitmeliydim, başlamalıydım…” gibi cümleler zihni kurcalayabilir. Ama unutulmamalıdır ki hayat, takvimle değil cesaretle yaşanır. Ve hiçbir şey için geç değil; belki sadece daha fazla kendin olarak, daha bilinçli bir şekilde yaşamak için en doğru zaman şimdi başlamıştır.
Sonuç olarak 40 yaşından sonra hayat, bir son değil; daha çok bir fark ediştir. Gençliğin coşkusunu, olgunluğun bilgeliğiyle birleştirdiğimiz bir dönemdir. Ve eğer istersek, en güzel yıllarınızın perdesi tam da şimdi aralanabilir.