Yine Deprem Yine Şaşkınlık
Ülke olarak, 17 Ağustos 1999 tarihinde 7.4 büyüklüğündeki Gölcük merkezli depremden 26 yıl, 6 Şubat 2023 tarihindeki Kahramanmaraş, Elbistan ve Pazarcık merkezli depremden 26 ay sonra, İstanbul Silivri merkezi üslü olmak üzere 5.9 ve 6.2 büyüklüğünde yine ciddi büyüklükte bir depremle karşı karşıya kaldık. Büyüklük değerleri önemli sayıda can ve maddi kayıplar verecek düzeyde değilse de, son yirmi beş yılda 5 büyüklüğü civarında olmak üzere onlarca deprem yaşadık. Ülkemiz yüzölçümünün %84’ü ciddi düzeyde deprem riski altında iken, az riskli sayılabilecek kesim ise sadece %16’dır[1] verisi, belki istemesek ve hoşumuza gitmese de, 86 milyonun neredeyse tamamının deprem gerçeği ile karşı karşıya yaşamak zorunda kalındığını göstermektedir. Bu noktadan sonra en azından 17 Ağustos 1999’daki Gölcük merkezli yaşanan büyük depremden sonra sorulması gereken soru, bu vakitten sonra depreme karşı konutları, sanayi bölgelerini, yolları ve bilişimi geliştirmek için genel ve yerel yönetimlerle organizasyonu tesis ederek bir mastır plan hazırlanıp, nasıl güvenli duruma getiririz? olmalıydı. Hemen devamında ise eyleme geçilerek geçen 26 yıl içinde ekonomik güçleri doğrultusunda yerel yönetimler ve hükümetler siyasi farklılıkları bir yana bırakarak kendi maddi, teknik ve know how alanlarında ortak hareket etmeleri gerekirdi. Yerel yönetimler ve hükümetler, ülkemizin bekasını, 86 milyonun canını ve milyarlarca lira maliyetli maddi zarar ile ekonominin tamamen çökmesine yol açarak kaçıp kurtulma şansımızın olmadığı deprem felaketinde bile, maalesef ülkece birlikteliğin sağlanamadığı ortadadır.
Bunca yıldır genel ve yerel seçimlerde oy verip seçtiğimiz siyasetçilerimizin günü kurtaran, zamana oynayan, göstermelik açıklamaları ve dostlar alış verişte görsün türünden yaptıkları küçük çaplı konutlarla yılları boşa geçirdik. Bari yaşanılan son deprem, bu vakitten sonra hükümet ve yerel yönetimlerin ortak çalışmalar yapmasını sağlasın.
Sadece depremde değil her konuda öncelikle beyinlerde devrim yapılıp zafer kazanılmalı ki, sahada istenen sonuçlara ulaşılabilsin. İlk olarak deprem esnası, öncesi ve sonrasında yapılması gerekenler başta ilköğretimin birinci sınıfından itibaren olmak üzere tüm eğitim kurumlarını ve toplumun tamamını kapsayacak şekilde uygulamalı olarak siyasete ve popülizme alet edilmeden gösterilip anlatılarak, deprem bilinci kazandırılmalıdır. Sonrasında ise genel ve yerel yönetimler kol kola girerek, riskli bölgelerden başlamak üzere kentsel dönüşüm çalışmalarına vatandaşları da mağdur etmemek koşuluyla başlanılıp sonuçlandırılmalıdır. Ayrıca Marmara Bölgesinde İstanbul-Kocaeli-Sakarya-Düzce-Bursa gibi ülkemiz ekonomisinin büyük oranda yükünü çeken illerin yanı sıra İzmir, Ankara, Gaziantep, Manisa, Kahramanmaraş, Mersin, Antalya, Adana, Diyarbakır, Erzurum, Van ve Malatya gibi nispeten sanayi alanında gelişim gösteren yerlerin depremden en az derecede zarar görecek şekilde fabrika binaları ve alt yapıları güçlendirilmelidir. Yaklaşık 26 yıl boşa geçti, belki bir daha böyle boşa geçen zamanı bulmaya fırsatımız dahi olmayabilir. Korkmadan, cesaretle, 86 milyon ortak paydası altında birlikte başaralım, başarmamız lazım. Değilse ülkemiz için faturası, geri dönülemez şekilde ağır olacaktır.