Ömer Tokgöz
Ömer Tokgöz Selçuklu Yadigarı Sırçalı Mescit

Selçuklu Yadigarı Sırçalı Mescit

Kadim şehir Konya’da dolaşmaya çıktığınızda size her bir sokak başında tarihi eserler mutlaka merhaba diyecektir. Sırçalı mescit şimdi yerinde yeller esen tarihi Fenni fırının 100 metre ilerisinde yer alıyor. 1926 yılında yapılan İsmet Paşa ilkokulunun bahçesinin arkasındaki sokakta bulunan şirin ve küçük bir ibadet yeridir. Selçuklulardan yadigâr kalan ve yedi asırdan beri Konya halkına hizmet veren butik bir mahalle mescididir.

Sırçalı mescit özellikle Karma ortaokula gittiğim 1975’li yıllarda ve Karatay lisesi 2.sınıfa kadar mahallemin mescidi olarak hafızamda yer etmişti. Ancak sanat tarihi bakımından ve mimari özellikleri yönünden yeni keşfettim. Bu amaçla hususi olarak Hoca Habib, Bab-ı Aksaray, Sırçalı ve Kuzgun Kavak mahallesi ile dört yol bölgesini birçok defa ziyaret ettim. Mimari yönden ve sanat tarihi yönünden çevrede yer alan tarihi çeşme, mescit ve çok az örneği kalan Konya evlerini detaylı inceledim.

Sırçalı mescit aynen Aziziye cami gibi ilk görüşte sizi kendine hayran kılan bir mimariye ve göze hoş gelen çinilere sahiptir. Özellikle son cemaat yerinde üçlü kubbe ve Ayet-el kürsü yazılı çini kaplamaları estetik ve hoş bir görüntü vermektedir. Konya insanı siyah ve mavinin iç içe geçtiği çinilere “sırça/sırçalı” ismini vermektedir. Cami, medrese ve türbeler gerçek ismiyle değil çinilerinin güzelliği nedeniyle halk arasında “sırçalı” şeklinde şöhret bulmaktadır.

mer-tokgoz-4-1.jpeg

Mescit daha önce Sırçalı mahallesinde iken bugün Aziziye mahallesi sınırları içine dahil edilmiştir. Bir ara çevresinde debbağlar/dericiler bulunduğu için Debbağhane Mescidi diye de bilinmektedir. Mihrabındaki muhteşem iki adet çini rozet madalyon/göbeklerin 1914 yılında Konya’daki bir konsolos tarafından Avrupa’ya kaçırıldığı bilinmektedir. (İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi,1997, Konya, Enes Kitap Sarayı, sf:523-526)

Yapım kitabesi olmayan yapı malzeme özellikleri ve yapım tekniğine dayanılarak 13.yy’ın ikinci yarısına yani hicri 656 / M. 1258'e tarihlenir. Sırçalı mescide ait hicri 904 yılı Zilkade ayı başında, miladi olarak ise Haziran 1498 yılında düzenlenmiş Arapça vakfiyesinde adı “es-Seyyid el-Hac Ahmed bin Abdullah el-arif bin-Demirci Hacı” mescidi olarak geçmektedir. Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı ise mescidin eski kayıtlarda Kubbeli mescit olarak anıldığını yazmıştır.

Sırçalı medrese tek kubbeli, kare planlı ve son cemaat yeri bulunan küçük bir mescittir. Mescidin küçük kubbesi tuğla ile örülmüştür. Önceleri çinilerle kaplı olduğu bilinmektedir. Mescidin mihrabı oldukça dikkat çekicidir. Mescide doğudaki giriş kapısından girilir. Önceleri tonoz kubbeli ve kemerli bir dehlizin bulunduğu bu bölüm, çini mozaiklerle süslü ve eyvan şeklindeydi. Günümüzde eyvan kemerinin iki yanında bulunan Selçuklu çinileri üzerinde Besmele-i Şerif ve Ayet-el-Kürsü yazılarının bazı kalıntıları görülür. Burası zaman içinde yok olmuştur.

Üç kemerli son cemaat yerinin kemerlerinde firuze ve koyu mor çinilerden kesme, Selçuklu sülüsü ile ayet kitabeleri ve pencere üstlerinde örgülü kûfi panolar bulunmaktadır. Ve altıgen yıldızlarla zenginleştirilmiştir. Mescidin çok ilgi çekici olan mihrabı Selçuklu dönemi siyah ve mavi nakışlı mozaik çinilerle süslenmiştir. Selçukluların çinicilik sanatının en güzel örneklerinden olan bu mihrabın nişini çevreleyen yan ve üst sövelerde sülüs yazı ile “Al-i İmran Suresi, ayet:18, 19 ve 26.cı” âyet-i kerimeleri okunmaktadır. Sırçalı Mescid mihrabının çini dolgulu kemer nişi üzerinde, sağında ve solunda “Maşallah” yazılıdır. (https://kisacames.blogspot.com/2016/02/konya-mescitleri.html)

Mescit yapım tekniği olarak doğu ve batı yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine inşa edilmiştir. Yapı kare planlı ve tek kubbeli kübik bir mescit ile doğu kanadından üç revaklı bir son cemaat mahalli ve kuzey-doğu taraftaki minareden oluşmaktadır. Mescidin kuzey doğu köşesindeki tuğla minaresi, düzgün kesme taş örgülü kare prizmal bir subasman üzerine oturmaktadır.

Birçok onarım görmüş yapının özellikle mihrabı çok önemlidir. Mihrapta kullanılan çini kompozisyonu ilerleyen dönemlerde benzer varyasyonlarla tekrar karşımıza çıkmaktadır. Sırçalı Mescit, üç kemerli son cemaat yeri, mozaik çini süslemeleri, kubbe geçişindeki Türk üçgenleri ve kubbenin dekoratif tuğla süslemeleri dikkat çekicidir.

Ön cepheye bakan ve hâlihazırda tümüyle yenilenmiş olan kemer alınlıklarında, beyaz alçı zemine turkuaz sırlı çini mozaikler dikkat çeker. Kıvrımlı dalların meydana getirdiği bitkisel bir kompozisyonun üzerine kobalt renkli çini mozaiklerle ve celî sülüs hatla Ayet’el-Kürsi yazılıdır. Kemer profillerini çeviren frizler ile kemer karınlarında patlıcan moru ve turkuaz sırlı çini levhalar ile sırlı tuğlalardan oluşan geometrik kompozisyonlar dikkati çeker. Son cemaat mahallinin batı duvarındaki pencereleri ile kapı açıklığının kemer köşelikleri ile alınlıklarında da turkuaz ve kobalt sırlı çini mozaiklerden oluşan girift geometrik kompozisyonlar ile örgülü kûfî taklidi bezemeler yer alır.

Kuzey-doğu köşesindeki sivri kemerli bir kapı açıklığıyla dahil olunan ibâdet mekânı, kare planlı ve çift cidarlı tuğla bir kubbe ile örtülüdür. Tuğla örgülü üçgen kuşağıyla oluşturulmuş onikigen kasnağa oturmaktadır. Kubbenin iç cidarındaki tuğla örgüleri, merkezde başlayarak kubbe eteğine kadar yayılarak genişleyen on köşeli yıldız formunda istiflenmiştir. Kubbe kilit taşına da alçı zemin üzerine turkuaz ve patlıcan moru sırlı kesme çini mozaiklerle döşenmiştir. Çevresi ise palmet-lotus kombinasyonlu bir bordür ile kuşatılmıştır. Tavan ortasında onaltı kollu yıldız kompozisyonun işlendiği çinili bir göbek bulunmaktadır.

İbâdet mekânının kıble duvarının ortasındaki çinili mihrabı, döneminin incelikli işçiliğini yansıtan anıtsal bir tasarımdır. Turkuaz ve kobalt renkli çini mozaiklerle oluşturulmuş içbükey profilli bir silme ile yanlardan ve üst taraftan mihrap nişi çevrelenmiştir. Mihrap nişini, aynı renk mozaiklerin meydana getirdiği kıvrımlı dal ve rûmî motifleriyle oluşturulmuş alçı zemin görülür. Bunun üzerine turkuaz ve kobalt renkli çini mozaikler kullanılarak sülüs hatla yazılmış ayetleriyle iç bükey profilli enli bir bordür kuşatır. Mihrap nişi, farklı geometrik kompozisyonlar içeren turkuaz ve kobalt renkli çini mozaiklerle kaplanmış yedi sıra mukarnas kavsaralıdır.

mer-tokgoz-4-2.jpeg

Mihrap kompozisyonunun içinde, simetrik olarak yerleştirildiği sülüs yazılı iki rozetin, 20. yüzyılın başında, 1914’lü yıllarda yerlerinden sökülerek yurtdışına satıldığı bilinmektedir. Bu madalyonların yerleri boş olup hâli hazırda kobalt renkle boyalıdır. Tarihçi yazar İbrahim Hakkı Konyalıya göre mabedin içinde 2,5- 3 asırlık kıymetli seccadeler vardı. Bunlarda çalınmıştır. Mihrabın doğu ve batı kanatlarında, kıble duvarı boyunca uzanan çini mozaik örgülü mütemâdi birer basamak sekisi yer alır.

Mescidin inşa kitâbesi yoktur; çini mozaik bezemelerine bakılarak, 13. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilir. Çini bezemelerde çividi renkler ve istelaktit yapraklarının her birisinde değişik desenler kullanılmıştır. Bunlarda üçer ve altışar şualı yaldızlar vardır. Mihrabı saran gül goncası, lale ve yapraklarla süslenmiş mavi zemin üzerinde koyu çividi bir renk bulunur. Köşelerindeki hendesi süslerle mihraba başka bir durum temin etmektedir. Kubbe askılarında istelaktit yoktur. İçindeki çinilerden dolayı bu mescide ve mahallesine verilen SIRÇALI ismi ise Konya halkının bu renk çini için kullandığı bir tabirdir.

1342 yılında esaslı bir suretle tamir edilen mabedin kubbe eteğine Hamdi zade meşhur hattat Mehmed Mahbub efendinin oğlu Vilayet mektubi kalemi katiplerinden Ahmed Agah güzel bir sülüs ile Ayet-el Kürsi yazılmıştır. Mabedi dört tarafından bir buçuk metre kadar yükseklikte alçıdan bir cüz rafı sarmaktadır. Mescidin hiçbir yerinde yapanı, yaptıranı ve yapıldığı tarihi gösteren hiçbir kitabe yoktur.

Kitabe olmaması durumunun ise binde bir olasılıkla istisna olacağı kanaatindeyim. Bazen mezar şahidelerine ve mimari eserlere iftihar meselesi olmasın diyerek veya tevazu ile yaptıran kişinin ismi yazılmamıştır. Ancak bir ayete işaret, bir hikmetli söz ve yapım tarihini yazmak ise genel teamüldür. Belki şu kanun kapsamında bir işlem yapılmış olabilir. 15 Haziran 1927 tarihli 1057 sayılı Türkiye Cumhûriyeti Dâhilinde Bulunan bi’l-Umûm Mebâni-i Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğrâ ve Medhiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun ile saltanat simgelerinin kamu binalarından kaldırılması yasalaştırılmıştı.

mer-tokgoz-4-3.jpeg

Bu kanun kapsamında ülke genelinde ve Konya'daki birçok tarihi eserden kitabeler ve tuğralar vandalizm örneği olarak maalesef kaldırılmıştır. Ferit paşa çeşmesi, Konya İdadi binası, Aziziye Camisi kitabesi ve tuğrası vb. ise kayıptır. Müzeye kaldırıldığı görülen birçoğunun akıbeti ise meçhul kalmıştır. 1944 yılında kitabelerin İnce Minareli medrese avlusunda, duvar kenarında atılı durumda ve perişan vaziyette olduğunu tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı bizzat gözlemleyip yazmıştır. (İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi,1997, Konya, Enes Kitap Sarayı, sf:1155-1156,1162)

Bu kitabeler ve tuğralardan sanatsal değeri olanlar ise 1927 yılında açılan Konya Asar-ı Atika müzesine gönderilmiştir. Yani Mevlâna dergâhı müzesi bahçe ve depolarına kaldırılmıştır. Bu yasa kapsamında Konya’da hangi kitabe ve eski Türkçe taşların kaldırıldığına dair tutanaklar açıklanır ise Sırçalı medresesi ve diğer tüm tarihi eserlerden hangi kitabelerin müzeye kaldırıldığı kamuoyu tarafından bilinmiş olur.

Sırçalı mescit aslında Sarı Hafız/Avniye medresesi ve Sırçalı çeşme ile bir bütün yapılar kompleksi idi. Mescit 858 yılında Konya'lı müderris Sarı Hafız Süleyman tarafından tadilattan geçirilmiştir. Medreseler 1924 yılında kaldırılmış ve medresenin arazisi Sarı Hafız soyundan gelen kişiler ve özel şahıs tarafından satın alınmıştır. Yerine apartman ve ev inşa edilmiştir. Medreseye bitişik olan Sarı hafız çeşmesi de apartman altına payanda yapılmıştır. Halen kör tapalı ve virane şekilde durmaktadır. Yol ve imar uygulaması nedeniyle geriye sadece Sırçalı mescit ve kenarında Sırçalı çeşme kalmıştır.

Sırçalı çeşmesi ise 1909 yılında birinci ulusal mimari ekolü kapsamında yapılmıştır. Önceden mescit duvarı ile bitişik olan çeşme bugün cami bahçesinin kenarında yer almaktadır. Yakın tarihe kadar yerinde olan kitabesi ise yerinde yoktur. Çeşmenin 1930’lı yıllardan ve 2000’li yıllarda çekilen fotoğraflarında kitabe var iken olmaması enteresandır.

mer-tokgoz-4-4.jpeg

Eski Türkçeye aşina olan uzman arkadaşlarımdan aldığım destekle çeşmenin hicri tarihle 1327 yılında ve miladi olarak 1909 yılında inşa edildiğini öğrendim. Çeşmenin yapımında Sille taşı kullanılmıştır. Anıt karakterli ve şahide modelinde tek cephelidir. Süsleme unsuru olarak musluk aynasının üzerinde büyükçe bir ay ve yıldız motifleri ile bunun iki yanında iki adet simetrik sütun yer almaktadır. Çeşmenin sırlı ve gizemli bir tarafı yoktur. Öyle olduğu yönündeki yerel medyada çıkmış haberler zır cahilliğin ve mimari ekolleri bilmemenin bir tezahürüdür. Bilgi sahibi olmadan tarihi eserler, kitabeler ve mimari eserler hakkında özellikle sosyal medyada klişe reels videoları üretilmesi de ayrı bir garabettir.

Sırçalı çeşmesinin kitabesinin akıbeti hakkında iki ihtimal var. Muhtemelen ya tahrip edildi ya çalındı. Halen çeşmenin adı ve yapım tarihi plaket olarak maalesef yer almıyor. Konya Büyükşehir Belediye başkanlığı tarafından hem bakım yapılması hem de açıklayıcı bilgilerin barkot olarak konulması gerekiyor. İmitasyonda olsa orijinal kitabesi yazılarak yerine konulmalıdır.

Hülasa-ı kelam yedi asırdan beri ibadet edilen Selçuklu yadigarı ve sempatik görünümlü Sırçalı mescidi ve Sırçalı çeşmesini bir nebze tanıtmaya çalıştım. Değerli kari en güzeli bir gün yolunuzu Fenni fırın tarafına düşürün ve Sırçalı mescidini yakından temaşa ediniz vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi