Gazze’den Yükselen Feryat
Siyonist İsrail, Gazze halkını iki seçenekten birisine zorluyor: Ya öz vatanınızı terk edin ya da ölümü…
Bütün acılara, bütün yıkımlara, bütün kayıplara rağmen kahraman Gazze halkı kanlarının son damlasına kadar öz vatanlarında kalacaklarını haykırıyor.
İşgalciler ise bu kararlılık karşısında tarihin en zalimane savaş makinalarını kullanıyor. ABD’den aldıkları bombalar, Müslümanların cesetlerini gökyüzüne savuruyor. Ne acı ki, ne acı.. Bir daha bizim halimizi görün ey sağır kesilen dünya Müslümanları dercesine…
Soykırım nedenlerinden birisi insanları aç, susuz ve ilaçsız bırakmak. Her türlü ihtiyaçtan mahrum etmek.. Bunların hepsi Gazze’de, dünyanın gözü önünde tekrarlanıyor, hala..
İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) bağlı 57 Müslüman ülke bir çuval un bile sokamıyor, Gazze’ye, ne acı ki, ne acı!..
Gazze’den gelen haberlere göre akaryakıt ve un stokları da tükendi.. Derme çatma fırınlar da kapandı.
Gökten yağan bombalar yetmiyormuş gibi, şimdi de Gazze halkı açlığa mahkum edildi.. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen Nebi’nin çığlığı.. Kardeşi açken tok yatan Müslümanların durumu ne olacak, şimdi? Bunun dini hükmü nedir? Herkes bunun cevabını çok iyi biliyor, ama ses yok.
İsrail’in işlediği bu insanlık suçu tek başına değil, birçok ortağı olan bir suç. Bütün bu zulüm karşısında tepkisiz ve suskun kalan Müslümanlar açısından ise durum bir utanç lekesi..
Herkes oyunda oynaşta.. Olaya fiili yaptırımda bulunmayan entel ve dantellerimiz Resulullah (a.s) Efendimiz nasıl Mekke’yi terk etti, tekrar gücünü toparlayıp dönmek için tarzında gerekçeler üretme peşinde..
Gazzeli bir kardeşimiz hem içinde bulundukları durumu ve hem de ümmetin acizliğini anlatmak sadedinde şu acı mesajı paylaşıyor:
“Birkaç saat içinde Gazze silinecek…
Bizi ancak cennette bulacaksınız.
Elveda, ey tarihin tanıdığı en zalim ümmet…”
Evet kardeşim, bu ümmet hakkında her şeyi söylemekte haklısın.. Bizler suskunluğu tercih etmekle dolaylı olarak zalimlerle aynı safta buluştuk, ne yazık ki…
Dünya Müslüman âlimler birliği, bütün bu olanlar karşısında canhıraş bir çığlıkla bir defa daha İslam âlemine seslendi. Gazze fetvasını yayınladı. Bu fetvada şu önemli noktaların altını çizdi, ümmetimize bir defa daha sorumluluklarını hatırlattı:
“İslam ülkelerinin, İsrail'e karşı derhâl askerî müdahalede bulunmaları dinî bir zorunluluktur, dedi. Türkiye ta savaşın başından beri bir barış gücü kuralım ve konumlandıralım demesine rağmen maalesef kardeşlerinden onay alamadı.
Siyonist işgalci rejim; kara, deniz, hava, suyolları, boğazlar ve İslam ülkelerine ait hava sahaları da dâhil olmak üzere her yönden abluka altına alınmalıdır. Keşke!..
İşgalci rejime petrol, gaz ve benzeri enerji kaynakları temin etmek haramdır. Maalesef temin eden Müslüman ülkeler var.
Filistin direnişi; askerî, malî, siyasî ve hukukî açıdan desteklenmelidir. Bu, dinî bir vecibedir.
Ümmeti savunmak ve saldırıları durdurmak amacıyla, İslam ülkeleri arasında askerî bir ittifak kurulması acil bir dinî yükümlülüktür.
Siyonist rejimle her türlü normalleşme ilişkisi haramdır.
Bazı Arap ülkelerinin işgalci rejimle imzaladığı barış anlaşmaları yeniden gözden geçirilmelidir.
Gazze halkına destek amacıyla malî cihad farzdır. Sınır kapıları derhâl açılmalıdır.
ABD'de yaşayan Müslüman topluluklar, Trump ve hükümetine baskı yaparak saldırıların durdurulması ve barışın sağlanması yönündeki seçim vaatlerinin yerine getirilmesini talep etmelidir.”
Söylenmesi gereken her şey söylendi.
Şimdi eylem zamanı, bu alınan kararları yerine getirme zamanı..
Eğer Siyonistlerin bu ateşi durdurulmazsa, bu ateş bir ateş topu gibi yuvarlanmaya devam edecek..
Yarınlar çok geç olabilir.
Ey Müslüman dünya, ey dünyanın vicdanlı insanları!.
Ne zaman diye sorulmamalıdır.
Haydi, hemen şimdi.
Durduralım bu Siyonistleri. Zalimler mahkemelerde yaptıklarının hesabını versin.. Versin de hiçbir zalim bir daha böyle bir zulme yeltenmesin.
Yoksa, unutulan soykırım, tekrarlanır.