“Türkiye laiktir laik kalacak”
Müslümanların sinir uçlarına dokunmak için, dini hayattan tecrit eden müşrik güruh, Müslümanların kurumlarının önünde veya önünden geçerken yüksek sesle “Türkiye laiktir laik kalacak” safsatasını höykürürler. Buna “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını da ilave etmeyi ihmal etmezler. En son örneğini SP’nin 81 yaşındaki kafası mağşuş sözüm ona bilge(!) lideri, Saadet partisi genel merkezi binasının önünde ağzını yaya yaya “6’lı masanın” cumhurbaşkanı adayı olarak, İslam’ın ezelî düşmanı CHP’nin liderini ilan ettiği gün, dışardaki güruh da bu sloganları atıyordu.
İsteyen istediğine inanabilir. “De ki, hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin” (18/Kehf.29) ayeti gereğince inanıp inanmama, kulun tercihine bırakılmıştır. Kişinin cehenneme gitme özgürlüğü de vardır. İnanmayan İslam düşmanı kâfirlere sözümüz yoktur. Onlar cibilliyetlerinin gereğini yapmaktadırlar. Eşşeğe, bülbül gibi ses çıkar deseniz, çıkarabilir mi? O yine anıracaktır. Çünkü cibilliyeti bunu gerektirir.
Bizi üzen, Merhum Erbakan hocamızın davasının temsilcileri olduklarını söyleyenlerin, çağdaş şirk inancı olan laikliğe gönül vermiş ve tedavi edilemez bir İslam düşmanı olan CHP’nin kuyruğunun altında kene olmaya razı olmaları… Kotaracakları milletvekilliğinin hesabını yaparak dünyevî çıkar uğruna davalarını satmaları… Hem de Merhum Erbakan hocamızın kurduğu Milli Nizam, Milli Selamet ve Refah partileri, “Laiklik karşıtı ve İslam yanlısı söylem ve eylemleriyle odak olma” suçlamasıyla Anayasa Mahkemesince kapatıldıktan sonra en son kurduğu Saadet Partisi genel merkezinin önünde, Milli Görüş karargâhının avlusunda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz, Türkiye laiktir laik kalacak” naralarını içlerine sindirerek.
Bütün bunlar tesadüfen atılmış sloganlar mıdır sizce? Saf numarası yapmayın. Sizin gözünüzün içine bakarak ve parmaklarını da sallayarak size yapılmış hakaret ve tehdittir bu… Sol’un namusu mu olur? Hem sizi kullanır hem de sizin ilkelerinize saldırır, aşağılar. Siz de kalkar başörtüsüne “bir metre bez” diyen ve fırsatını bulsa İslam’ı bir bardak suda boğmaktan hiç çekinmeyecek olan küfrün önde gidenine “Mücahit” diyerek akıl tutulması yaşarsınız.
Ama anlaşılıyor ki siz, artık çakma ve sahte Milli Görüşçülerdensiniz. Sadece Erbakan hocayı kullanıyor, onun üzerinden nemalanıyorsunuz. Ama yemezler.
Sizi de bir tarafa bırakıyorum. Kendi bâtıllarınız üzerinde tepinin. Fakat geçmiş alışkanlıklarından ve davaya bağlılıklarından dolayı size oy vermiş veya verecek olan namazlı-niyazlı taraftarlarınıza diyecek birkaç çift sözüm var.
Efendiler! Önce siz kimin kuşusunuz bir tercih yapın. Hani bir kuş kilisenin damındaki haç’a pisler. Bunu gören kilisenin papazı da; “Ey kuş! Sen kimin kuşusun? Hıristiyan kuşu mu Müslüman kuşu mu? Hıristiyan kuşuysan haç’ı niye kirlettin? Müslüman kuşuysan kilisede işin ne?” der.
Ben de “safınızı seçin diyor” ve soruyorum, “Müslümansanız ezelî İslam düşmanı partiyle işiniz ne? Dini devletten kovan, Allah’ı hayata müdahale ettirmeyen, İslam’ı özel hayata, vicdanlara ve mezarlığa hapseden laikliği sahiplenen ve iman esası haline getirenlerle iş tutmanız, onları iktidara taşımak için payanda olmanız, sizin imanınızı kemirir.
Gelin “Türkiye laiktir laik kalacak” inancının tahlilini yapalım: Öncelikle şunu bilin ki insanlar artık elleriyle yaptıkları putlara kurbanlar keserek tapmıyorlar. Bu, ilkel bir şirktir. Bugünkü şirk, “İLKESEL”dir. Artık “İLKELER” putlaştırılıyor. Allah’ın ilkelerine, karşı ilkeler icat ederek Allah’a ortaklar koşuluyor. Allah bazı işlere karıştırılıp, bazı işlere karıştırılmıyor. İşte Tevhid ehli Müslüman “Allah’ı her işine karıştırandır.” Çağdaş müşrik de “Allah’ı bazı işlerine karıştırıp bazı işlerine karıştırmayandır.” Müşrikin anlayışında Allah hayata müdahale etmez.
Laiklik; “Atatürk laikliği, Fransa laikliği, Amerika laikliği…” gibi değişik adlandırmalar yapılarak masumlaştırılamaz. Bütün türevleriyle laik anlayışın ortak paydası, dini devlet işlerinden ayırmaktır. Bu ilke de “Din işi ayrı dünya işi ayrı, din ayrı siyaset ayrı, dini ve Allah’ı bu işlere karıştırma” şeklinde sloganlar halinde millete dayatılmıştır. Şartlandırma yoluyla şuur altına yerleştirilmiştir. Bugün dinî alt yapısı olmayan gelenekçi Müslümanlar da Kemalistler de sosyalistler de deistler de ateistler de aynı sloganları kullanırlar.
İşte bütün türevleriyle laiklik, en masum tanımıyla “Din işlerini, devlet işlerinden ayırmaktır.” Yani dinin başını gövdesinden koparmaktır. Bu da Allah’ı, devlet işlerine yani parlamentoya, kışlaya, mahkemeye ve bakanlıklara müdahale ettirmemektir. Dini sadece namaz, oruç, hac, zekât, sadaka ve tespihten ibaret hale getirmektir. Bazı muhafazakâr siyasetçiler de dâhil yakın geçmişe kadar hemen her kesim “Senin namazına, orucuna, haccına, zekâtına engel olan mı var? Camiye gittin de polis mi engel oldu, jandarma mı yolunu kesti?” Nakaratını durmadan tekrar ettiler. Demirel, seçim öncesi miting meydanlarında, milletin önünde Kur’an-ı Kerim’i öpüp arkasından da bu klişeleşmiş tekerlemeyi söylemeden edemezdi. Kırk yıl bu milleti böyle kandırdı.
Öyleyse kimse kusura bakmasın, bir kimse, dini devletten ayıran laikliği kabul ederek Allah’ı hayata müdahale ettirmiyorsa “Ben de Müslümanım” demeye hakkı yoktur. Çağdaş anlamda bunun adı “İlkesel şirk”tir. Yoksa Mekke müşrikleri de, kırka yakın ayette beyan edildiği üzere “Yerin göğün rabbi kim? Yedi kat semanın, arşın rabbi kim? Yaratan, öldüren, gökten yağmur yağdıran, yerden nebat bitiren kim?” diye sorulan sorulara “Allah’tır” diyerek kozmik anlamda Allah’ın varlığını kabul ediyorlardı. Ama onlar Allah’ı hayata müdahale ettirmiyorlardı. “Allah’ın kitabına ve Rasûlü’ne gelin” denildiğinde “Biz atamızın yolundan ayrılmayız” diyorlardı. Bugünün laik müşrikleri farklı bir şey mi söylüyor?
Haliyle Müslüman fert; “ben laikim” diyorsa iman iddiasından vazgeçiyor demektir. Çünkü Müslüman, laik olamaz, laikse Müslüman kalamaz. Müslüman şeriatçı olmak zorundadır. Niye mi? Hayat kitabımız bu konuda şöyle buyurur da ondan: “(Ey ümmetler!) Her birinize bir şeriat ve bir yol verdik.” (5/Maide:48); “Sonra seni iş hususunda bir şeriat üzere kıldık. Ona uy ve bilmeyenlerin arzularına uyma.” (45/Casiye:18). Bu ayetler, Allah tarafından gönderilen Şeriata uymamızı emreder. “Ben Müslümanlardanım” diyen bir Mü’min de pazarlıksız ve şartsız olarak bu gönderilen Şeriata inanır ve uyar. İmanını, laiklik küfrüyle iptal etmez. Sapla samanı, hakla batılı karıştırarak Müslümanlık tafrası atamaz.
İşte bütün bu gerçeklerden dolayı Erdoğan düşmanlığını kin, kinini de din haline getirme inadından dolayı müşrik liderlerin yanında yanaşma olmaya razı olarak “Türkiye laiktir laik kalacak” böğürmesinin parti genel merkezinin önünde yapılmasına teşne olmak, bir zillettir. Kırk yıl laiklik karşıtı olan bir siyasi geleneğe bu zilleti uygun görenler utansın. Saadet’in Haymana grubu gibi dik duruş gösterip bu zillete karşı tavır sergileyerek istifa edenlere selam olsun. Bu duruş, diğer partililere de örnek olsun.
Yazıma Osman Özdemir’in şu güzel mısralarıyla son veriyorum:
"Sanırım artık geldi akl-ı selime zeval,
Saadet beratıyla mücahid oldu Kemal,
Cidden akıl almıyor, kuzu kurda oldu râm,
Demek böyle alınır Erbakan'dan intikam."