Tuhaf zamanlar
Olmamızı isteğin şeyi reddediyoruz
Neysek oyuz Bob Marley
Tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Kendini dayatan, hayatımızın her alanına abanan ve bizi biz yapan değerlerimizi kurutan bir ayrık otu gibi batı kültürü karşısında suda bir saman çöpü misali akıp gidiyoruz. Ve ahlaksızlığına, adaletsizliğine, insani olan ne varsa öğütmesine aldırmadan, çocuğumuzu çoluğumuzu, karımızı kızımızı, ruhumuzu bedenimizi onun değirmenine taşıyıp duruyoruz. Kendimiz olmanın dışında her şey olmaya ses çıkarmıyoruz. Dilimizi, dinimizi, kavramlarımızı, değer yargılarımızı, adabı muaşeretimizi muasır medeniyete dâhil olmak için feda ediyoruz. Günün sonunda elimizde ne kalacak kimse bilmiyor.
Geçmişe hor bakıyor, ceddimize hakaret ediyor, gelenek ve göreneklerimizi hiçe sayıyoruz. Din âlimlerimiz sararmış sayfalarda, şairlerimiz kapağı açılmamış kitaplarda, dedemiz, babamız eski fotoğraflarda öylece duruyorlar. Masalcılarımız ölmüş, hikâye anlatan kimse kalmamış, destanlarımız hamaset olarak algılanır olmuş ve bizler bambaşka bir kültürün peşinde koşmaktan kendimizi alamaz olmuşuz. Onlar gibi yemek yemekte, onlar gibi tatil yapmakta, onlar gibi iş hayatı geliştirmekte ısrar ediyoruz. Bu da bizi yoruyor ve dejenere ediyor. “Neysek oyuz” diyemiyoruz.
İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük Yahya Kemal Beyatlı
Herkes her şeyden şikâyet ediyor. Anneyi babayı, muhtarı belediyeyi, doktoru hastaneyi ve en kolay da devleti suçluyor, kendini bambaşka bir yerde konumlandırıyor insanlar. Bir program öncesi iki arkadaş konuşuyorlar: birisi “Nasılsın? Epeydir görüşmüyoruz, neler yapıyorsun?” diğeri cevap veriyor: “Valla usandım ülkenin bu halinden, bazı şeyleri görmemek için emekli oldum.” Baktım bu cümleyi kuran adamın yüzüne altmış yaşı çoktan gelmiş, belki bir iki yıl içinde zorunlu emekli edilecek. Ama öyle bir yere koymuş ki kendini, insan kötü, hayat bozuk düzen, devlet acemiler tarafından yürütülüyor gözünde. Pekiyi insan nasıl iyileşir, hayat nasıl düzelir, devlet nasıl iyi ilerler diye sorsan cevap hazır, okların yönü belli; Batı. Yüz yılı aşkındır bizi bir kalıba sıkıştırmaya çalışan bu cihet, bizi tam bir kalıba koyamadı ama işte bu kafayı ortaya çıkardı. Şikâyet etmek, suçlamak kolay, ne öneriyorsun onu söyle!
Şekere alışmış akrebi öldürmezsen
Şekerden zehir yapacaktır
Çocukların için bunu iyi bil Sezai Karakoç
İşte bu şeker günümüzde haz olarak karşımıza çıkıyor ve bizler bu haz ağırlıklı hayatı bir türlü ehlileştiremiyoruz. Bu sadece bizi, sadece çocuklarımızı, sadece toplumumuzu değil, bütün insanlığı zehirliyor. İnsanın yalnızlaştırılması onu birey hücresine kapatılmasıyla başlıyor. Bu da onun nefsiyle baş başa kalmasına yol açıyor. Hazcılık da tam burada ortaya çıkıyor. Biz bu koru içimizden söküp atmakla mükellefiz. O yüzden kendi kaynaklarımıza dönmek zorundayız.
Şark bu, güzelliği de burada. Tembel, değişmekten hoşlanmaz, geleneklerinde adeta mumyalanmış bir dünya, fakat bir şeyi, çok büyük bir şeyi keşfetmiş. Belki vaktinden çok evvel bulduğu için kendine zararı dokunmuş.
Nedir o?
Kendini ve bütün âlemi tek bir varlık halinde görebilmenin sırrını. Belki de gelecek ıstıraplarını hissettiği için bu panzehri bulmuş. Ama unutmayalım ki dünya ancak bu noktadan kurtulur.Ahmet Hamdi Tanpınar / Huzur romanından
Tuhaf zamanlardan çıkabilmenin reçetesi de burada gizli sanırım. Dünyayı talan edilmekten, insanı telef olmaktan kurtaracak şey, “âlemi tek bir varlık halinde görebilmek” maharetini göstermekten geçer, çünkü yarım yarım ve menfaati önceleyen bakışlarda hep sömürmek ve parçalamak fikri bizi buralara kadar getirdi. Dünyayı yağmalamak üzerine programlanmışlara karşı, huzurun, iyiliğin ve paylaşmanın dilini geliştirmemiz kaçınılmazdır. Dünya bir inkılap bekliyor ve bunu gerçekleştirecek olan da hakikatle bağ kurabilme yeteneği olanlardır. Sevgiyi, merhameti ve huzuru sağlamak için de savaşmak gerekebilir. İşte bunu görmek ve ona göre bir tavır geliştirmek görevimizdir.
Tembellikten kurtulmak, kolaycılıktan kaçınmak ve akılla kalbi bir kalıba döküp sağlam bir medeniyet kurmak zamanı çoktan gelmiştir. Zulümle abat olunmaz. Batı medeniyetinin de sonu gelmekte. Bu gelecek nesillerimize, dünyanın dört bir yanında zulüm gören mazlumlara ve bizi dünyaya halife kılan Allah’a borcumuzdur. Ve bu kolay bir şey değildir. Önce nefsimizden başlamalıyız büyük temizliğe. Sonra en yakınlarımızdan başlayarak bir birlik oluşturmalıyız. Dilimiz sevgi, kalbimiz merhamet, bakışımız güzel olmalı.
Sevgiyle kalın.