Ben şimdi kimi okuyacağım? II
Engin Ardıç seçimin arifesinde vefat etti. Seçim döneminde sağlığı el verdiği sürece kendine has üslubuyla çok sayıda hicivli yazı kaleme almıştı. Emin olun yine bilmem kaçlı masa ve Kemal Kılıçdaroğlu’yla dalgasını geçerdi. Demek ki nasip değilmiş. Seçim günü onca yoğunluğunun arasında, ilk oranlar belli olurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat cenazesine katılması bile Ardıç’ı sevmeyenleri çatlatmaya yetti. Engin Ardıç’ın unutulacağını söyleyenler daha ilk günden gereken cevabı almış oldular.
Engin Ardıç, yeteneğinin çok az kısmını kullanmış bir yazardı. 40’lı,50’li yıllarda yazmış olsa çok daha üretken olabilecek bir isimdi. Basının vasatlığı içerisinde kendisini kenara çekip daha basit konularda kalem oynattı. Ardıç entelektüel bilgisinin hakkını vermemiştir. Hani Sergen Yalçın’la ilgili koşsa, tembel olmasa çok rahat Avrupa’da oynar deniyordu ya Ardıç, bu özelliğiyle Yalçın’a benzemektedir. Kısmen basit konularda yazılan yazılar, kitaplar daha fazla ilgi görürken, belli bir alanda yoğunluğu fazla olan eserler ancak meraklılarının ilgisini çekiyor. Engin Ardıç, bu gerçekle genç yaşında yüzleşmişti. TV’de yorumculuk yaptığı dönemde bir anda halkın gözünde popüler bir isim olmuştu. Hâlbuki ekran öncesinde 20 yıldan fazla bir yazarlık deneyimi vardı. Çok sayıda kitabı yayınlanmıştı. TV’ye çıkasıya kadar ne iş yaptığını soran izleyicilerine kasap çıraklığı, köftecilik yaptığını söylüyormuş(!)
Özel kanalların ilk döneminde büyük bir şöhrete ulaşmıştı. TV yorumculuğunu bıraktıktan sonra neredeyse hiç ekrana çıkmadı. Köşe yazılarıyla gündemi değerlendirdi. Engin Ardıç’ta her entelektüelde olduğu gibi bir üsten bakma, az da olsa kibir vardı. Birçok şeyi gençliğinde gördüğünden 20 yıldan fazla bir süre daha kapalı bir hayat yaşadı. Engin Ardıç’ın anıları çok kıymetliydi. Fakat oturup anılarını yazmasını beklemekte fazla iyimserlik olurdu. Burada yayınevlerinin suçu büyük. Engin Ardıç bir şekilde ikna edilip, nehir söyleşi tarzında anıları aktarılabilirdi. Liseden hocası Tahir Alangu’nun vesileyle dönemin önemli yazarlarıyla arkadaşlık yapma fırsatı yakalamıştı. Edebiyat dünyası, basınımızın dünü, gezip gördüğü yerler, ilgi duyduğu sanat türleri farklı başlıklarla seri olarak yayınlanabilirdi, maalesef olmadı. Engin Ardıç’ın zengin bir kütüphanesi, önemli bir film arşivi vardı. Eski para koleksiyonunun da çok değerli olduğu biliniyordu. Umarız bu değerli birikim boşa gitmez. Cumhurbaşkanlığı Külliye Kütüphanesi gibi bir yere bağışlanıp sergilenebilir.
80’li yılların sonu, 90’ların başında çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan yazılarından oluşan kitaplarının bile yeni baskıları yapılmamıştı. Büyük ihtimalle kendisi istememişti. Sahaflardan birkaç kitabını bulmuştum. Üslubunun etkisiyle yıllar önce kaleme aldığı yazıları bile güncelliğini yitirmesine rağmen merakla okunuyordu. Sabah Gazetesi ile aynı yayın grubuna bağlı Turkuvaz Kitap’ın Engin Ardıç’ın eski kitaplarını gözden geçirerek yeni baskılarını yapması gerekiyor. O kitaplara girmeyen yazılarından yapılacak seçkiyle 90’lı yıllardan günümüze kadar yazıları da seri olarak kitaplaştırılmalı. Engin Ardıç’ın unutulmayacak bir yazar olduğu düşmanlarına gösterilmeli. Okurları da arşiv niteliği taşıyan bu kitaplara elbette ilgi gösterecektir. Engin Ardıç’ın notlarının incelenmesi, ailesi ve arkadaşları ile yapılacak söyleşilerle birlikte müstakil bir Engin Ardıç kitabı da ortaya konulmalı. Turkuvaz grubunun Engin Ardıç’ın okuyucuların beklentisini karşılaması gerekiyor.
Birçok insanın hayallerini süsleyen şeyleri geride bırakalı çok olmuştu. Engin Ardıç son yıllarda vasatlıktan, sürekli yanlış anlaşılmaktan yorulmuştu. Umursamazlığı da biraz bundandı. Bir yazısında şöyle demişti; “Türkiye’de bir yazı yazılır, sonra ‘Onu demek istemedim, şunu demek istedim’ diye bir yazı daha yazılır. Onu da yaptık ama para etmedi. Kendi karanlıklarında boğulsunlar. Orson Welles şöyle demişti: ‘Bütün hayatım boyunca enerjimin ve yeteneklerimin ancak yüzde 2’sini kullanabildim. Geri kalan yüzde 98 küçük insanlarla itişmekle geçti.’ Gün akşamlıdır, elbet bizde ölürüz. Meydan bunlara kalmasın yeter.”
Geride kalan seçimde meydanı Engin Ardıç’ın bahsettiği zihniyete bırakmadık. Türkiye’nin nereden nereye geldiğini unutmayacağız. Engin Ardıç’ın yazı ve kitapları da inşallah gelecek kuşaklara miras kalacaktır. Ailesi ve Turkuvaz Yayınları en kısa sürede gereken adımları atıp, okuyucuya müjdeyi vermeli…