Mehmet Toker
Mehmet Toker TikTokTak, Beyin Sarsıntısı Yaşayalım mı?

TikTokTak, Beyin Sarsıntısı Yaşayalım mı?

Daha önceki  "Tehlikenin Farkında mısınız?",  "Bu Gidiş Nereye?",  "Sanal Alem, Sosyal Medya Kimin Tetikçisi?", "Dijital Pandeminin Farkında mıyız?" başlıklı yazılarımda da konuya dikkat çekmeye çalışmıştım. Ancak her geçen gün saldırılara ve saçmalıklara muhatap oluyoruz.
 
2016 yılında Çin'den dünyaya yayılan TikTok isimli video paylaşım uygulaması, ergenlik çağındaki gençlerimizi ciddi anlamda esir almış durumda. Öyle bir esaret ki dünya üzerinde farklı ülkelerde yaşayan, farklı kültür ve inançlara sahip, milyonlarca genci küresel bir zombi ordusu haline getirebiliyor. İşin tuhafı bu absürd  hareketler, zaman içerisinde küresel bir kaos meydana getirme gücüne ve potansiyeline sahip bir harekâta dönüşebiliyor.
 
Bu kadar yoğun gündem arasında Türkiye kamuoyunun dikkatini çekmemiş olabilir. Ajanslara düşen bir haber, gençlerin hangi derecede yönlendirebilir, etkilenebilir, mantıklı düşünmeden ne derecede uzaklaştırılabilir, köleleştirilebilir olduklarını da göstermesi açısından dikkat çekici idi. Ancak işin tuhaf tarafı muhataplarının pek dikkatini çekmedi. TikTok'ta başlatılan "öğretmenini tokatla!" challenge'dan etkilendiği ifade edilen 18 yaşındaki bir lise öğrencisinin, 64 yaşındaki engelli öğretmenini dakikalarca döverek hastanelik ettiği görüldü.
 
"Bize ne ABD'den?" diyebilirsiniz. Ancak Türkiye'de sosyalist geçinen taifenin, hatta sosyal demokrat liderlerin bile Amerika'nın yetiştirmesi ve Amerika'nın neredeyse paralı askeri olmasını göz önüne alırsak, Amerika'da pişen yarın bir gün bu ülkeye de düşer. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda Facebook CEO'su Mark Zuckerberg' in öncüsü olduğu ve ALS hastalığına dikkat çekmek ve bütçe oluşturmak için "başından aşağıya bir kova buzlu su dök" challenge'ı bütün dünyada trend/akım haline gelmişti. Belki o uygulama atılan taşın ürkütülen kurbağaya değip değmemesini gözardı edersek; pozitif olumlu bir akım gibi de kabul edilebilir. Lakin TikTok uygulamalarının olumlu kabul edilebilecek hiçbir yanı;  ahlak, eğitim, ve de ülkelerin toplumsal güvenliği açısından olumlu bir tarafı yok. Eylül ayında Amerika'daki okullarda TikTok'un "tuvalet işgali" meydan okuması vardı. Bu meydan okuma ve akım sonucunda Amerika'daki ve Avrupa'daki binlerce okulun tuvaletlerindeki kabinler, sifonlar, lavabolar, musluklar, aynalar paramparça edildi. Ekim ayındaki "okul personeline tokat at!"  çağrısı az önce yukarıda ifade ettiğimiz ve haber bültenlerine yansıyan 18 yaşındaki bir öğrencinin, 64 yaşındaki engelli öğretmenini hastanelik etmesine kadar gitti. Gençler bu davranışları beğeni almak, şöhret olmak ya da en basitinden, kendi aralarında gülüp eğlenip vakit geçirmek düşünceleri ile yapıyorlar. Veya bu şekildeki algı yönetimine kapılarak bu uygulamaların gönüllü kölesi haline geliyorlar. Peki önümüzdeki beş ay için TikTok'un gençlere yapmış olduğu çağrıların ne olduğundan acaba haberimiz var mı? Kasım ayı için: "arkadaşının kız arkadaşını öp!", Aralık ayı için: "okul koridorunda memelerini veya cinsel organını teşhir et!", Ocak ayı için: "birisinin memesini dürt!", Şubat ayı için: "okul tabelalarına zarar ver!", Mart ayı için: "okul kantinine zarar ver!" bu isteklerin neredeyse tamamında cinsel taciz, fiziksel taciz, kamu malına zarar, toplum ahlakına aykırı davranışlar, üçüncü kişilere zorbalık vb. toplumsal huzuru kaçıracak davranışlar söz konusu.
 
Peki Çin merkezli bu uygulamanın Nisan, Mayıs, Haziran ayları için gençlere: "kamu binalarını işgal edin!", "hastanelerdeki tıbbi cihazlara zarar verin!", "askeri vb. güvenlik bölgelerinde infiale sebep olacak eylemler yapın!" ya da "Mavi Balina" oyunundaki isteklere benzer, "en az 3 kişi beraberce intihar edin!", "anne babanızı öldürün!" vb. çağrılar yapmayacağına dair ve bu çağrıların ergenlik döneminde duygularının, aklının önüne geçtiği gençler üzerinde küresel bir etki yapmayacağına dair kimin ne garantisi var? Bu noktada hem yöneticilerin, hem ailelerin, hem de eğitimcilerin alması gereken tedbirler ve ortaya koyması gereken farklı mücadele yöntemlerinin olması gerekiyor. Geçtiğimiz aylardaki bir TikTok uygulaması olan "kafa kırma" ve "beyin sarsıntısı" meydan okumalarında birçok çocuğun/gencin hastanelik olduğunu, hatta mühendislik okuyan gençlerin bile ağır, sert bir cismi havaya atıp altına durarak kafasına düştüğü anın videosunu çektiği görüntüler var.
 
Anadolu'da bir grubun aptallığını ve ahmaklığını anlatmak için söylenilen bir ifade var: "En akıllısı taşı havaya atıyor altına başını tutuyor" şeklinde. Tam TikTok bağımlılarını anlatıyor. Gençlerin beğeni alabilmek, izlenilebilmek için havaya attıkları tost makinesi, 5-6 kilogram ağırlığındaki buz kalıbı, ütü, eski nesil video oynatıcısı vb. nesneleri havaya atıp altına durarak "kafa kırma" veya "beyin sarsıntısı" videosu çekmesi gençliğin nasıl ahmaklaştırıldığının basit bir göstergesi. Artık eğitimcilerimiz en fazla matematik, fizik, kimya, tarih, coğrafya neti çıkarmanın, en fazla tıp, mühendislik, hukuk, vb. bölümleri kazandırmanın başarı olmadığının, bunların sadece öğretim olduğunun asıl eğitimin insanda olumlu davranışlar geliştiren ahlaki ve manevi eğitim olduğunun farkında ve bilincinde olmalı. Yoksa iyi öğrenim görmüş ancak beğeni almak için havaya fırlattığı 5 kiloluk demir-döküm tost makinesinin altına kafasını uzatan ahmaklar yetiştirdiğimiz müddetçe eğitim istenilen ve arzu edilen hedefi gerçekleştirememiş demektir.
 
Çocuğunun eline, arkadaşlarından geri kalmasın, onlara özenmesin, eziklik yaşamasın veya en masum haliyle "aradığımızda ulaşılabilelim" diye verdiğimiz akıllı cep telefonlarının çocuklarımızın aklını alarak onları akılsız birer ahmak durumuna düşürecek yönleri olduğunu da bilip, gözetim ve kontrol altında tutmamız gerekiyor. Çocuklarımızın kendi elimizle küresel sömürgeci sistemin bir kölesi haline gelmemesi için büyük dikkat ve hassasiyet gerekiyor.
 
Yöneticilerimizin ise; kişilerin özgürlüğünün diğer kişilerin özgürlük sınırlarına kadar olduğu anlayışını geliştirme adına, gerekirse TikTok vb. uygulamaları yasaklaması sıkı bir şekilde denetlemesi ya da akılcı akıllı paylaşım ve uygulamalarla sınırlandırması gerekiyor. Yoksa yarın bir gün enseye şaplağı yediğimizde veya yolda yürürken kafamıza tüplü tv attıklarında çok geç olabilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi