Mehmet Toker

Mehmet Toker

Tağşiş Sadece Gıdada mı?

Tağşiş Sadece Gıdada mı?

Tarım Bakanlığı yaptığı denetimlerde; mamullerinde hile, aldatma yapan firmaları ifşa ediyor, açıklıyor. Köfteye eşek eti, at eti, sucuğa domuz eti, %100 dana eti demesine rağmen içerisine kanatlı derisi, kırıntıları, sakadat katanlar, balın içine glikoz şurubu karıştıranlar, hatta yarım yağlı tereyağı piyasaya sürenler, tereyağının içine nebati bitkisel yağ, margarin karıştıranlar, zeytin yağını aspir yağı ile bulandırıp, ayçiçek yağı ile sulandıranlar, baharatın içine odun talaşı koyanlar vb.. listeler uzayıp gidiyor. Tarım Bakanlığı, insanları aldatanları çarşaf çarşaf listelerle ilan ediyor... Gıdada çok ciddi bir tağşiş, hile, aldatma, karıştırma olduğunu görüyoruz. Öfkelenerek, üzülerek şahit oluyoruz. Hatta dehşete kapılıyoruz.

Ülkemizdeki tağşiş, keşke sadece gıdayla sınırlı olmuş olsaydı. İnsanları aldatmanın boyutu sucukla, köfteyle, balla, baharatla sınırla değil. Bugün ülkemizde maalesef tağşiş yapılmış insanlar dolaşıyor. Piyasada içerisine cani, katil karıştırılmış doktorlar dolaşıyor. 140.000 TL için yeni doğan bebeklere gözünü kırpmadan kıyan, içerisine katil ve cani kaçmış/karış(tırıl)mış doktorlar olduğunu gördük.

Kalbine, makam mevkii hırsı karıştığı için insanlığından çıkmış politikacılar gördük. Seçim öncesi müslümanmış gibi yapan/görünen, seçimden sonra gavurları mumla aratan, "hedefe giden yolda her türlü riya, münafıklık mübahtır!" anlayışı içerisinde hareket eden siyasetçiler gördük.

Aklına pozitivizm, sekülerizm, oryantalizm karıştırılmış ilahiyatçı akademisyenler gördük. Kıblesi Kabe olması gerekirken, istikametini batının başkentlerine çevirmiş ilahiyatçılar var piyasada. İçine pozitivizm ve materyalizm karıştığı için Kur'an'ın projektörü ile çağı yorumlaması, çağa bakması gerekirken; batılı(l)aşmış projektörüyle Kur'an'a bakan ilahiyatçı akademisyenler ekranlarda, kürsülerde arz-ı endâm ediyor.

Yine zihin dünyasına oryantalizm, modernizm karıştığından dolayı, hadis-i şerifleri ve sünneti toptan inkar eden, değersizleştiren hadis akademisyenleri gördük. Asırlardır süregelen hadis külliyatımızı kemal-i edeple süzüp, değerlendirip, yorumlayıp, kaynaklık değerini daha da artırmaları, Kur'an-sünnet bütünlüğü noktasında çalışma yapmaları gerekirken; sünneti İslam'ın dışına itmeye çalışan, Kur'an'dan koparmaya çalışan, içerisine şarkiyatçılık karıştırılmış, saflığını kaybetmiş hadis inkarcıları gördük.

Kalbine, ruhuna, zihnine; materyalizm, kapitalizm para hırsı, dünya hırsı karış(tırıl)mış olduğundan dolayı insan hayatını parayla ölçen, yaptığı inşaatın demirinden, çimentosundan çalan, deniz kumu kullanan ve en ufak bir sarsıntıda yaptığı binalar kağıt kuleler gibi yıkılıp binlerce insanın ölümüne sebep olan, müteahhitler, mimarlar, inşaat mühendisleri gördük.

Tağşiş sadece gıdalarla sınırlı değil. İçerisine müteahhitlik özlemi karış(tırıl)mış mücahitler gördük. Dava için yola çıkanların, davayı yoldan çıkardıklarını gördük. İnancına feminizm karıştırılmış mücahide bacıların, farz ile tarzı karıştırdıklarını gördük. Tesettür modası adı altında, tesettürü teşhircilikle karıştırdıklarını gördük. Kadının eşitliği söylemi ile yola çıkıp, feminizm sosuyla bulayıp, kadının ilahlaştırıldığını ve kadının beyanının hukukun üstünde olduğu anlayışına dönüştüğünü gördük.

"Bir lokma, bir hırka" ve "nefis terbiyesi" söylemiyle hakikat yolunda yola çıkan tarikat ehlinin, kalbine dünya sevgisi, nefsani arzular, haset, fesat, lüks araba sevdası, lüks hayatlar, korumalar karıştığında; şatafatın en zirvesine çıkan şeyhlerin, dervişlerin, seydâların, dünyaya karıştıklarını ve dünyayı karıştırdıklarını gördük. Tarikat diye yola çıkanların yolu karıştırıp, yoldan çıktığını gördük. "Dünyadan el etek çektiğini iddia edenlerin, kalbine dünya malı, dünya hırsı karıştı(rıldı)ğında dünyanın elini eteğini öper hale geldiğini gördük.

Toplumun en sağlam yapı taşı ailenin içine, özenti, lüks ve batılı bir takım ideolojiler karıştırılıp aile olmaktan çıkarıldığını, ailede olması gereken sevgi-saygı bağlarının yerine menfaat ve rekabetin yerleştirildiğini gördük.

Kurumlara karışan hırs, fesat, haset, şahsi menfaat duygularının kurum içi dayanışmayı bozduğunu ve kurumları refakatçi yapısından rekabetçi bir anlayışa dönüştürdüğünü gördük. Kalbine, haset ve fesadın karıştığı etkisiz yetkililerin, kurumundan uzayan dalları desteklemek yerine onları kırdığını, mevsimsiz budadığını gördük.

Eğitimize, batı hayranlığı karıştırıldığı için ecdadına, tarihine, vatanına, milletine düşman, eziklik psikolojisine sahip nesiller yetiştiğini gördük. Tarih bilgisine masal karıştırıldığı için tarihi şahsiyetlerde tağşiş yapıldığını, kahramanların hain, hainlerin kahraman diye pazarlandığını gördük.

İnsanın kalbine, gönlüne şeytan, batıl inanç karıştığında nasıl vahşileşebildiğini gördük. Kalbine sadist ve satanist duygu ve inançlar karıştırılmış şahısların, kız çocuklarını, genç kızları nasıl vahşice katlettiklerini gördük.

Ruh dünyasına, aklına, düşünce dünyasına bir an önce zengin olma, köşeyi dönme, daha lüks bir hayat yaşamak düşüncesi karış(tırıl)anların el emeği, göz nuru, alın teriyle çalışan insanları süslü sözlerle kandırıp, dolandırdıklarını, ellerindeki avuçlarındaki birikimlerini gözlerini kırmadan çaldıklarını gördük.

Bir yerde, mamullerde tağşiş, hile, aldatma varsa orada insan bozulmuştur. Ambalajı/görünüşü insan olanların içinden şeytanımsı bir varlık çıktığı bir dönemde yaşıyoruz. İnsan gibi görünenlerin şeytanla karışık bir varlığa dönüştüğü/dönüştürüldüğü asra şahitlik ediyoruz. İnsan da, neticede çeşitli terkiplerden oluşan bir varlık. İnsanın bozulmaması için yanlış duygu, düşünce ve inancın bu terkibe karışmaması gerekiyor. Temiz bir fıtratla dünyaya gelmiş insanın bozulmadan, toplumun ruh sağlığına zararlı hale gelmeden, insanca yaşayabilmesi için fıtratını, saflığını koruması gerekiyor. Dünyevileşmemesi, kapitalistleşmemesi, materyalistleşmemesi,satanistleşmemesi, siyonistleşmemesi lazım. İnsanın aklına ve gönlüne; tamah, açgözlülük, haset, fesat ve şeytan karıştıktan sonra insan insanlıktan çıkıyor. Yaşamış olduğumuz şu dönemde en büyük tağşiş maalesef insanlarda.

Tarım bakanlığı paketli gıdalarda tağşiş yapan firmaları ifşa ediyor. Bozulmuş, insanlığımızı, tağşiş yapılmış toplumumuzu ifşa etmek de bize kaldı. Şayet insanlık, insanlığından çıkmış, bozulmuş olmasaydı bir avuç siyonist, dünyanın gözü önünde, bir yılı aşkın süredir soykırım ve katliam yapabilir miydi? Müslümanların kalbine, gönlüne, haset, fesat, dünya hırsı, şöhret, makam, mal, servet taassubu karış(tırıl)mamış olsaydı; İslam, Müslümanlar ve insanlık böyle mi olurdu?

Asıl tağşiş, maalesef toplum olarak biz Müslümanlarda. Gerisi lâf-ı güzaf...

Kalbine makam, para, şöhret hırsı karıştığından dolayı, devletini, milletini, milli ve manevi değerlerini

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi