Ne Zaman Uyanacağız veya Utanacağız?
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze’de bir soykırım ve katliam yaşanıyor. Müslümanların bir numaralı gündemi bu konu olması gerekirken maalesef artık üçüncü sayfa haberleri seviyesine düşürülmüş durumda. Müslüman Alimler Birliği on maddelik bir cihad fetvası yayınladı ama birçok Müslüman ülkede haber olarak bile görülmedi. Kısaca İslam alemi olarak tam bir lakaytlık, umursamazlık ve vurdumduymazlık içerisindeyiz.
Türkiye’de bir numaralı günden İBB’deki yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık. Belirli bir kesim inatla ve ısrarla hırsızlığı ve yolsuzluğu savunmaya devam ediyor. Türkiye’yi hırsızlıkla mücadele ediyor, hırsızları cezalandırıyor diye ABD’sinden İngiltere’sine, AB’sinden Yunanistan’ına kadar şikâyet ederek, Türkiye’nin iç işlerine müdahaleye davet ediyorlar. Hırsızlığın ve yolsuzluğun savunulması tam bir akıl tutulması tam bir ahlaksızlık örneğidir.
Dünya gündeminde ise ABD’ye ikinci defa başkan seçilen bir akıl özürlünün, dünyayı ekonomik, siyasal, askeri kaosa sürükleyebilecek saçmalıkları var. Ticaret savaşları, gümrük vergileri ve neticesinde ortaya çıkabilecek ABD’deki resesyon veya ABD ile ticareti olan ülkelerdeki enflasyon söylentileri dünya gündemini işgal etmiş durumda.
Bütün bu akçeli işlerin arasında, bir milletin topyekûn yok edilmesi, çocukların, kadınların cesetlerinin dahi bulunamayacak şekilde bombalanması, aşevlerinin, mülteci kamplarının, fırınların, su depolarının vurulması, ne yazık ki gündeme çok cılız geliyor. Avrupa’da İzlanda, İrlanda, İsveç, Norveç gibi ülkelerdeki protesto gösterileri rutinleşmiş durumda. İstenilen etkiyi maalesef göstermiyor. Siyonist İsrail terör örgütü, dünyanın gözü önünde bir halkı yok ediyor. Ateşkes anlaşmasını tek taraflı olarak bozup ABD destekli katliamlara başladığından bu yana sanki Müslüman ülkeler bu durumu kanıksamış, normalleştirmiş gözüküyor. Ateşkes dönemindeki yardımlar, Gazze’yi yeniden imar faaliyetleri, yaraları sarma hassasiyetleri de sanki yerini bir umutsuzluğa bırakmış gibi. Müslüman siyasi oluşumlardan kınama bile gelmiyor artık. Geçen yıllarda İslam İşbirliği Teşkilatı toplanır, İsrail’i kınar, ziyafetlerini yapar ve dağılırlardı. Şimdi sadece toplanıp, yiyip içip dağılıyorlar.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği İçtihat ve Fetva Komisyonunun, İslam ümmetine yönelik dinî sorumlulukları hatırlattığı fetva önemli. Ancak uygulanabilirliği büyük bir soru işareti. Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Şeyh Ali Karadağî, X hesabından yaptığı paylaşımda fetvanın önemli maddelerini şöyle sıraladı: "1-Filistin topraklarındaki Siyonist işgale karşı silahlı cihad, gücü yeten her Müslüman için farzdır.” Amenna farzdır. Buna inanıyoruz ancak Müslümanlar üzerlerine farz olan namaz, oruç, hac, zekât gibi farzları yerine getirmiyorlar. Bir Ramazan ayını daha bir hafta önce geride bıraktık. Caddelerimizde, çarşılarımızda Ramazan ve oruç var mıydı, yok muydu? Cuma ve Bayram namazı hariç camilerimizin durumu nedir? Zekâtı hakkıyla veren zenginlerin oranı % kaç?
“2-Arap ve İslam ülkelerinin, işgale karşı derhâl askerî müdahalede bulunmaları dinî bir zorunluluktur.” Arap ve İslam ülkeleri, ABD izin verirse bu zorunluluğu yerine getirebilirler. İzin çıkmazsa tuvalete bile gidemezler.
“3-Siyonist işgalci rejim; kara, deniz, hava, su yolları, boğazlar ve Arap-İslam ülkelerine ait hava sahaları da dâhil olmak üzere her yönden abluka altına alınmalıdır.” Daha sınır komşusu olan Mısır, insani yardım için sınır kapılarını açmıyor. Lübnan ve Suriye kendi derdine düşmüş durumda…
“4-Filistin direnişi; askerî, malî, siyasî ve hukukî açıdan desteklenmelidir. Bu, dinî bir vecibedir.” Bu madde uygulanabilir ama ne zaman? Ne zaman ki, kendilerine emanet edilen belediyelerden milyar dolarları iç eden, rüşvet ve yolsuzluğun dibini sıyıran hırsızları desteklemeyi, hırsızların salıverilmesi ve ülkeye cumhurbaşkanı olması ile sonlandırırsak o zaman… Yoksa bize ne Filistin direnişini desteklemekten…
“5-Ümmeti savunmak ve saldırıları durdurmak amacıyla, İslam ülkeleri arasında askerî bir ittifak kurulması acil bir dinî yükümlülüktür.” Bu maddeyi okuyunca aklıma nedense Merhum Seyyid Kutub’un şu sözü geldi: "Şu gördüğünüz Arap ordularının varlığı, İslam’ı ve Müslümanları korumak ve onları savunmak için değildir. Tam aksine bu ordular sizi, çocuklarınızı ve kadınlarınızı öldürmek için var olmuşlardır. Yahudi ve kafirlere tek kurşun dahi sıkmazlar."
“6-Siyonist rejimle her türlü normalleşme ilişkisi haramdır.”
“7-İşgalci rejime petrol, gaz ve benzeri enerji kaynakları temin etmek haramdır.”
“8-Bazı Arap ülkelerinin işgalci rejimle imzaladığı barış anlaşmaları yeniden gözden geçirilmelidir.”
“9-Gazze halkına destek amacıyla malî cihad farzdır. Sınır kapıları derhâl açılmalıdır.” Mali cihaddan kasıt boykot mu? Uluslararası ticaret ne olacak? Milyar dolarlar, eurolar… Daha Starbucks’ta White Chocolate Mokha içecektik… Hem kendi Türk Malı ürünlerimizi boykot ediyorduk. Yerli ve milli markalarla alışverişi durduruyorduk…
10-Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan Müslüman topluluklar, Trump ve hükümetine baskı yaparak saldırıların durdurulması ve barışın sağlanması yönündeki seçim vaatlerinin yerine getirilmesini talep etmelidir." Her maddeye ayrı bir ironi yazılır ama köşemizin sınırları belli.
Yayınlanan fetvanın maalesef uygulama alanı bulamayacak olmasından dolayı öyle anlaşılıyor ki Dünya Müslümanları, ekonomik, ticari, askeri, siyasi, kültürel olarak çok ciddi bir işgal altında. Öncelikle Müslüman toplumların gönül, kalp ve zihinlerinin işgalden kurtarılması gerekir. Yoksa ne sağanak gibi yağan bombalar uyanmamıza, ne de gökyüzüne savrulan parçalanmış cesetler utanmamıza vesile olacaktır… Gaflet uykusunun faturası çok ağır ödenir...!