Mehmet Toker
Mehmet Toker Hırsızlığı Savunmak Tarafgirlikle Açıklanabilir mi?

Hırsızlığı Savunmak Tarafgirlikle Açıklanabilir mi?

Günümüzde işlenen bazı suçların insanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi olanları vardır. Hırsızlık suçunun da ilk dönem toplumlarında var olup olmadığı, varsa nasıl karşılandığı ve cezalandırıldığı hakkında sağlam bilgiler bulunmamakla beraber, mülkiyet anlayışının gelişmesiyle beraber insanın fıtratındaki kıskançlık duygusunun tetiklemesiyle, ictimai düzeni ihlâl eden bir suç olarak ortaya çıktığı ve cezalandırılması cihetine gidildiği söylenebilir.

Genel kanaate göre toplum yaşamının gelişmesiyle, hırsızlığın bütün toplumlarda suç olarak görüldüğü, fakat hangi tür fiillerin hırsızlık sayılacağı ve ne tür bir müeyyide ile cezalandırılacağı hususunun toplumlara ve dönemlere göre değişiklik gösterdiği kabul edilmektedir.

Hırsızlık, kaynaklarda bir eşya veya malın sahibinden izinsiz olarak alınması ve alan kişinin kendi mülkiyetine geçirmesi olarak tarif edilmekle beraber; gelişmiş toplumlarda emek, mesai, fikir, hak hırsızlığı ve kamusal hırsızlık gibi türlerinden bahsetmek mümkündür. Mesela, diğer insanların belirli bir yarışma veya sınavla sahip olmuş olduğu haklara rüşvet, torpil, iltimas, irtikap gibi gayrimeşru yollarla sahip olmak da bir hak ve emek hırsızlığıdır. Bir kimsenin kitabındaki fikir ve görüşlerini müsaadesi olmadan almak, kopyalamak, paylaşmak da aynı şekilde fikir ve emek hırsızlığıdır. Tarihi bilinen en eski medeniyet ve topluluklarda hırsızlık, suç olarak kabul edilmiş ve toplumlara göre farklı müeyyidelerle cezalandırılmıştır. Ahd-i Atîk’te yer alan on emirden biri “çalmayacaksın”dır. (Çıkış, 20/15). Hırsızlara verilen genel ceza çalınan malın misliyle ödetilmesidir. (Çıkış, 22/1-5). Eğer çalan kişinin malı yoksa köle olarak satılır. (Çıkış, 22/3). Hırsızın, çaldığı malı tazmin edememesi durumunda köleleştirilmesi, Yahudilik öncesi Mısır medeniyetinde ve bazı uzak doğu medeniyetlerinde de görülen bir cezalandırma türüdür.

İnsanlığın, hırsızlık suçunun ve hırsızın cezalandırılması konusundaki bunca yıllık birikimi maalesef modern diye görülen günümüz gençliğinde dumura uğramış gibi gözükmektedir. 18 Mart tarihinde 1990 yılında yapılan bir hak ve emek hırsızlığının tesbit ve tescil edilmesi, çaldığı hak ve yetkilerin iptali, akabinde hak ve emek hırsızı şahsın ve içerisinde bulunduğu yapının organize kamu malı hırsızlığı, yolsuzluk, rüşvet, irtikap, kişisel verilerin çalınması, nitelikli dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırmak suçunu da işlediği tesbit olunduktan sonraki süreçte hırsızların cezalandırılması söz konusu olduğunda maalesef toplumun bir kesiminin hırsızları ve hırsızlığı savunması düşündürücü bir durumdur. "Benim hırsızım çalıyorsa iyidir!" anlayışı gayri ahlaki bir anlayıştır. Kendilerine emanet edilen kamu kurumlarının sermayelerini çalarak kendi şahsi/şirket hesaplarına aktardıkları, yapılmayan işleri yapmış gibi gösterip parasını aldıkları ve hem işin yapılmaması hem parasının alınması suretiyle kamuyu iki defa zarara uğrattıkları şahitli, delilli, ispatlı iken; hırsızlarla aynı ideolojik görüşe veya ortak düşmana/nefrete sahip -aynı zamanda kendileride bu kırsızlar tarafından soyulan- kişilerin hırsızlığı ve hırsızları savunması tam bir akıl tutulması ve idrak yoksunluğudur.

Bu durumu sadece tarafgirlikle veya ortak nefretle açıklamak da isabetli bir yaklaşım olmayabilir. Bu noktada, sosyal, görsel veya basılı medya tarafından tarafgirlerin bilinçli bir manipülasyonu ve algı yönetimi söz konusudur. Toplumsal manipülasyonun farklı çeşitleri vardır: 1- Suçluluk tetiklemesi: Başka biri yüzünden başınıza olumsuz bir şey geldiğini ima edebilirler veya kendinizi suçlu hissetmeniz için güvensizlik duygusuna oynayabilirler. Sizinde suçlu veya hırsız sayılabileceğinizi söylerler. Buna kurbanı oynamak da dahildir. "Benim diplomam iptal edildiği gibi sizin tapularınız ve diplomalarınız da iptal edilebilir." cümlesi suçluluk tetiklemesi dediğimiz manipülasyonun en bariz örneğidir. 2- Zorla yardım alma: Sizden bir şey elde etmek veya ilerlemek için kasten sizin ilgilinizi talep ederler. Sûni mağdura merhamet talebinde bulunurlar. Reel adaleti engellemek için sokak çağrısı yapmak, sokağı terörize ederek ilgiyi dağıtmak veya kaos ortamı oluşturmak gibi. 3- Hile: Gerçeği yanlış tanıtarak veya gizleyerek dürüst olmamak. Hırsızlığın gizlenip siyasi rekabetin sebep gösterilmesi bu manipülasyonun net göstergesidir. 4- Mağdur toplumun kendinden şüphe etmesini sağlamaya çalışma: Aynı suçu işlememiş olmanıza rağmen asgari müştereği azami suç gibi sunarak sağlıklı düşünmeniz engellenebilir. Sizi şüpheye düşürmek ve kendinizi sorgulamanız adına adımlar atabilirler. 5-Etki ajanlığı: Profesyonel ajanlar veya profesyonel ajanlar tarafından satın alınmış tetikçi ajanlar tarafından yapılan yazılı, sözlü ve fiili provakasyonlar da toplumsal manipülasyonun bir başka boyutudur. Saraçhane'de yakalanan Mossad ajanı örneğinde olduğu gibi.

Gençlerin, yolsuzluk, rüşvet, irtikap, nitelikli dolandırıcılık ve hırsızlığı savunmak için kendi polisiyle çatışması, vandallık yapması sadece tarafgirlik neticesi değildir. Organize bir algı yönetiminin ve manipülasyonun sonucudur. Üniversitelerin gençlerimizi bilgi sahibi yapmadan fikir sahibi yapmaya kalkması onları manipülasyonlar ve algı yönetimi karşısında kurşun askere çevirmektedir. Düşünmeyen emir komuta ile çalışan mankurtlar üretmektedir. Çözüm mü? Önce bilgi ve bilim. Sonra adalet ve hakkaniyet. Sonra da ahlak ve maneviyat. Yoksa bu hamur daha çok su götürür...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi