Romanlardan hayata
“Evet, mahcubiyet, neden derseniz bilmiyorum. Belki de yeryüzünde bu kadar acı varken, kendini mutlu hissetmenin verdiği suçluluk duygusu.”
Kırlangıç Çığlığı – Ahmet Ümit
Hayatı, yeryüzünde yaşayan diğer insanlarla aynı şartlarda yaşamadığımızı bilmemiz içten içe düşündürür bizi. Bizden daha iyi şartlarda yaşayanlarla, daha zor şartlarda yaşayanlar aklımıza düştüğünde nasıl düşünüyorsak, o bizim kişiliğimiz hakkında bir veri oluşturur. Eğer bir kıskançlık ya da büyüklenme duyguları doğuyorsa içimizde, o zaman oturup kendi hakkımızda bir iyileşme yolu belirlemeliyiz; çünkü bu, kötülüğün habercisidir. Yok, eğer şükür ve üzüntü hisleri uyanıyorsa içimizde o zaman insani düşüncelerimiz iyi yolda demektir ki bu, iki dünyada da iyidir.
“Birisi seni eleştirmeye kalktığında, dedi bana, şu dünyada her insanın senin sahip bulunduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hiç aklından çıkarma.”
Muhteşem Gatsby – F. Scott Fitzgerald
Öyle bir bakışımız var ki dünyaya, sanki her şey bizim mülkiyetimizde! Dünyanın sahibi biziz adeta! Kendi elimize batan kıymık, bir bombayla eli kopan insanın acısından daha büyük! Bizim bir öğün atlamamız, Afrika’da, şurada burada yiyecek bir şeyi olmayan insanların açlığından daha vahim! Emperyalist bakış açısı, mağdur olan, sömürülen ülke vatandaşlarının bile bakış açısı olmuş durumda günümüzde. Başkalarının yaşam alanı üzerinden bu kadar çok plan yapılan başka bir zaman diliminin tarihte yaşandığını hiç sanmıyorum. Ülkeleri işgal edilen, şehirleri yağmalanan, evleri yıkılan milyonlarca insan var bugün dünyamızda. Hepsi de başkalarının hırsı yüzünden böyle bir şeye maruz kalıyorlar.
“Şöyle dedi; ‘Çok korkuyorum’ ‘Neden?’ diye sordum. ‘Öyle mutluyum ki Doktor Resul. Böylesine büyük, müthiş bir mutluluk, insanı korkutuyor. Yine nedenini sordum, şöyle dedi: Senin bu kadar mutlu olmana ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.”
Uçurtma Avcısı – Khaled Hosseini
Günümüzü düşündüğümüz zaman bu vehim boşuna değil. Hayal satıyorlar, özgürlük vaat ediyorlar ve renkli bir dünyanın rüyasını gösteriyorlar insanlara. Öncelikle ve özellikle hedef kitle olarak gençleri seçiyorlar. Sonra da beyinlerine girip, enerjilerini sömürüyorlar ve gençliklerini ellerinden alıyorlar. Sadece bunlar değil tabi aldıkları, kişilikleri, inançları, hayalleri yozlaştırılıp nemli bir duvar gibi çökertiliyor. Eğer kafanız sekülerleşmediyse ne demek istediğimi, çevrenize birazcık göz gezdirerek rahatça anlayabilirsiniz.
“Umutlarının öyle fazla coşmasına izin vermezsen, hayal kırıklığına uğramazsın.”
Gazap Üzümleri – John Steinbeck
Evet, umut insanı ayakta tutar, umut güzel şeydir, ama umutlarımızın kontrolsüz bir şekilde büyümesine izin verirsek, gerçekleşmediği zaman yaşadığımız hayal kırıklığı da o denli büyük olur. İşte çağın insanı bu olmayacak duanın aminlerinde yorulup yok oluyor. Umudun gerçekle bir akrabalığı vardır. Eğer biz insanlar bu bağı gözetmeden umudun üstüne atlarsak aslında gerçek umutla alakası olmadığını gördüğümüzde ağır bir fatura ile karşılaşırız. Hayat belli bir inancın üzerinde yeşertilmeli ve o bahara ait olmayan gülleri derme peşinde koşmamalıdır. Makul olan, doğru olan ve helal olan şeylerin hayalini kurup, gerçeğini aramamız bizi mutlu kılmaya yetecektir ve başka emellerin peşinde koşanların oyuncağı olmaktan böylece kurtulacağız.
“Eski çağ insanları, yaşadıkları dünyayı iki yarı halinde düşünürdü, erkek ve dişi. Erkek ile dişi dengelendiğinde dünyaya ahenk gelirdi. Dengesizlik olduğunda kargaşa olurdu.”
Da Vinci Şifresi – Dan Brown
İşte günümüzün bozulan ahengi budur. Kadın ve erkeğin dengesi, üstelik de özgürlükler ve eşitlikler söz konusu edilerek bozuldu. Bir gemiye iki kaptan tayin eden büyük patronlar, bütün gemilerde kargaşa çıkararak denizin sahibi olmanın planlarını yapıyorlar. Kadının annelik vasfını arka plana iterek kapitalizmin dişlileri arasında, sadece kadınları değil bütün bir insanlığı öğütmenin peşindeler ve maalesef çok büyük bir yol kat ettiler. Önce evlerimizdeki yangını söndürmeliyiz. Çocuklarımızın gündüz yetimliğini giderip kadınlarımızın üstünden yükleri almalıyız. Çok para kazanmanın yerine helal para kazanmayı öncelemeliyiz. Harcamalarımızı azaltıp kanaat ekonomisine geçiş yapmalıyız. Hayatın sonsuz olmadığını, toprağın altında bizi neyin beklediğini ve gücümüzün sınırlı olduğunu unutmamalıyız.
“ Bir sıkıntının geçeceğine duyulan güven, ona dayanmanın tek çaresiydi.”
Nar Ağacı – Nazan Bekiroğlu
Bu dünya hepten dert olsa da geçici bir dünya, nasılsa bitecek. Ancak gideceğimiz yer sonsuz bir zamana açılacak, oraya iyi gitmeliyiz.
Sevgiyle kalın.