Provakatörler Kimin Düdüğü?
Türkiye son bir aydır Rize, Artvin ve Van'da meydana gelen seller, güney bölgelerimizde ve Ege'de ve diğer illerimizde çıkarılan büyük çaplı orman yangınları, Konya'da aynı aileden 7 kişinin adi bir cani tarafından katledilmesini provoke ederek ırkçı çatışmaya zemin hazırlama provakasyonları, Altındağ'da meydana gelen meş'um hadisede bir gencimizin cinayete kurban gitmesinin akabinde Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı provokatif saldırılar, Afgan mültecilerin Türkiye'ye kanalize edilmesi, Kastamonu, Sinop, Bartın'da meydana gelen seller, iki tane sarhoşun İstanbul'da Ali Baba Sultan Cemevine camı kırarak girip sabahlaması, kadın cinayetleri gibi gündemlerle meşgul oluyor veya ediliyor. Covid-19 salgını ve aşı tartışmaları zaten birinci gündem maddesi.
Kamuoyunun dikkati, "önce can, sonra canan" anlayışı gereği tamamen ülke sınırları içerisine dönmüş durumda. Ülke kamuoyu bu hadiselerle uğraşırken, bu tür hadiseler üzerinden provakasyon çıkarıp bulanık ortamdan rant elde etmeye çalışan azgın azınlığın yalan ve iftiralarıyla da algı operasyonu çekilerek toplum manipüle edilmeye çalışılıyor. Bu haberlerin arasında gözümüzden kaçan farklı gelişmeler de olmuyor değil. İçerisinde yaşamış olduğumuz dönem, yeni bir dünya planlamasının, Kapitalist Siyonist Küreselci Akıl tarafından en yoğun olarak yapıldığı bir dönem. Ellerini çabuk tutmak istiyorlar. Zira makyaj akmaya başladı, boyalar döküldü. Birçok noktada, oyuncular piyonların dışındaki farklı taşları da hareket ettirme cesaretini kendilerinde görmeye başladılar. Artık yeni dünyada jeopolitikten daha ziyade teopolitiğin, jeostratejiden daha ziyade teostratejinin belirleyici olduğu ya da olacağı bir dönemin kapıları açılıyor.
Türkiye, ekonomi, toplum ve devlet yapısı olarak güçlendikçe, teostratejik açıdan etkin bir güç haline geliyor. Belirleyici, sorumluluk alan, bir oyuncuya dönüşüyor. Türkiye'nin, Karabağ'ın 26 yıllık işgalden kurtulmasıyla sonuçlanan Azerbaycan-Ermenistan Savaşı'ndaki belirleyici rolü, Libya'da yürütmüş olduğu strateji, bununla beraber Sudan ile gelişen işbirliği, her ne kadar Türkiye kamuoyu tarafından ehemmiyeti anlaşılmasa bile, satranç tahtasının diğer ucunda duran Siyonist Küreselci Lobiler tarafından dikkatle izleniyor ve bir sonraki hamlenin ne tür taşları yerinden oynatacağına dair öngörüler yapılıyor. Türkiye'nin Irak ve Suriye'de varlığı, Katar ile iki dost devletin arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkilerin ötesindeki ilişkileri, Kıbrıs, Lübnan, Bosna Hersek, Kosova ve Arnavutluk gibi ülkelerle pergelin ayağını açarak yapmış olduğu teostratejik işbirliği; dünyayı, tek dinli, tek kutuplu, tek kültürlü bir saha haline getirmeye çalışan küresel gücün birtakım planlarının ertelenmesine veya suya düşmesine sebep oldu. Olmaya da devam edeceğe benziyor.
İç gündemin sürekli provoke edilmesi, iç çatışmalara zemin hazırlanılmaya; en ufak bir bireysel sürtüşmeden, sel gibi doğal afetlerden, orman yangınları gibi terörize faaliyetlerden iç karışıklık ayaklanma ve alt kimlikler kullanılarak sınıfsal çatışma çıkarılmaya çalışılmasının temel sebebi, Türkiye'nin bilinçli ya da konjonktür gereği yapmış olduğu teostratejik faaliyetleri engelleme, Türkiye'yi tekrar içine kapanık, kendi problemleri ile uğraşmaktan kafasını kaldıramayan aciz bir piyon haline getirme çalışmasıdır. Bunu da maalesef içimizdeki fonlanmış ve beyinleri klonlanmış işbirlikçi provakatörler aracılığıyla yapmaktadırlar.
Afganistan'daki gelişmeleri mazeret göstererek Afganlıların Türkiye'ye ilticasını planlayan ve bu konuda İran'ın, Afganistan ve Türkiye sınırlarını açarak adeta bir mülteci otobanı, göçmen koridoru gibi kullanılmasının temel sebebi; Türkiye'yi Azerbaycan'a ve Azerbaycan üzerinden de Orta Asya Müslüman/Türk devletlerine bağlayacak olan Zengezur Koridorunun açılıyor olmasının rövanşı olabileceğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Zengezur Koridoru Türkiye açısından çok mühim ve sonuçları itibariyle Dünya ekonomi-politiğini etkileyecek bir koridor.
Son olarak Cezayir'in Türkiye ile yakınlaşması, Gine'nin, Somali'nin diğer bir takım Afrika ülkelerinin hatta Venezüella'nın Türkiye ile köprü kurmaya çalışması, Türkiye kamuoyunun dikkatini çekmese de oyun kurucuların, satranç tahtasını devirmek isteyenlerin çok ciddi anlamda dikkatini çekiyor ve içerideki işbirlikçi düdüklerine: "provakasyona devam!" emrini veriyorlar.
Bu coğrafyada tesadüflere, plansızlığa, gaflete, vurdumduymazlığa yer olmadığını, biz hariç tüm dünya gayet iyi biliyor. Gündemi bir de böyle okumak gerekiyor.