Mehmet Toker
Mehmet Toker İnsanlar mı robotlaşıyor, robotlar mı insanlaşıyor?

İnsanlar mı robotlaşıyor, robotlar mı insanlaşıyor?

Son dönemlerde en az kullandığımız tanımlamalar "el emeği göz nuru, alın teri, ustalık ürünü, maharet..." tanımlamaları oldu. Bunların yerini, "el değmeden üretilmiş, tam otomasyonda üretilmiş, yapay zeka ürünü, insansız üretim..." vb. yeni tanımlamalar aldı.

İnsansız hava, kara, deniz araçları derken, sürücüsüz otobüsler, metrolar, tramvaylar, otomobiller, işçisiz fabrikalar, çiftçisiz tarlalar, ustasız fırınlar, aşçısız lokantalar, garsonsuz kafeler, topraksız tarım, vb. tanımlamaları sıklıkla duyar olduk. Yapay zekaya sahip robotlar hayatın bütün aşamalarında insanın yerini almaya başladı. 3D yazıcılar ile imal edilmiş evler veya mobilya ürünleri, diğer birçok alet ve edevat artık bilgiye, maharete, bilgeliğe, ustalığa, tecrübeye, el emeğine, göz nuruna, alın terine yaşam hakkı tanımaz hale geldi.
Sanayi Devrimi ile başlayan ve buhar gücü ile çalışan makinalar, seri üretim fabrikalar, ilerleyen zaman içerisinde yerini petrol ürünleri ve türevleri ile çalışan makine ve fabrikalara daha sonra da elektrikli makinelere, fabrikalara bıraktı. Sanayii Devrimin ilk başlarında fabrikalar seri üretim için çok daha fazla işçiye ihtiyaç duyuyor, üretim bantlarının her aşamasındaki iş ve işlemler insan emeği ile gerçekleşiyordu. Sanayii Devriminin başladığı dönemlerden son 15-20 yıla gelinceye kadar insan emeği ve minimize bir alanda insanın ustalık ve maharetini gerektiren bir üretim anlayışı söz konusu idi. Ancak dijital çağ diye adlandırılan içerisinde yaşamış olduğumuz bu dönemde elektrik-elektronik teknolojisinin, bilgisayar teknolojisinin ve nihayetinde yapay zekanın devreye girmesi ile artık o minimize alanlarda dahi insana ihtiyaç duyulmamaya başlandı.
İnsanın el emeği, alın teri, ustalık, maharet üretim bandının dışına itildi. Yüz yıl önce insanoğlu ekmeği elde edebilmek için; çiftçinin tarlasını ekmesine ve çiftçinin, ırgatların o tarlayı beden gücü ve alın teri ile sulayıp, bakımını yapıp, buğdayı hasat etmesine, değirmencinin o buğdayı öğütüp un etmesine, bunları fırıncıların yoğurup şekillendirip ekmek pişirmesine muhtaçtı. Bugün yapay zeka destekli sürücüsüz otonom traktörlerce tarlalar sürülüyor, insansız hava araçları ile ilaçlanıyor, yapay zeka kontrollü otomatik sulama sistemleriyle sulanarak yetiştirilen buğdaylar, sürücüsüz tarım makinelerince hasat edilip, ekmek fabrikalarına ulaştırıyor bir uçtan buğday olarak giren ürün tam otomatik makinalarda insan eli değmeden diğer uçtan ekmek olarak çıkıyor. Bu zincir pek çok ambalajlı gıda ürünlerinde de diğer tüketim ürünlerinde de benzer şekilde gerçekleştiriliyor artık. Bütün sektörlerde, bütün üretim alanlarında üretim buna doğru gidiyor.
İnsan emeğinin olmadığı, maharet, ustalık, bilgi, emek, alın teri, göz nuru gibi kavramların hayatımızdan toplum hayatından dışlandığı bir sürece gidiyoruz. Yapay zeka bugün sadece makinaları, üretim bantlarını, üretim aşamalarını kontrol ediyor gibi gözükse de esasen yarının dünyasında yapay zekanın insanı insanlığı kontrol etmesinden bahsediliyor. Bu durum insanları bir anlamda robotlaştırırken robotları da insanlaştırmanın yolunu açıyor. Duygusuz, düşüncesiz, idealsiz, sırf yaşamış olmak için yaşayan bir insanlık anlayışına doğru dönüştürülüyoruz. İnsanı insan yapan, sevinç, üzüntü, heyecan, korku, endişe, mutluluk vb. kavramların yavaş yavaş el etek çektiği sosyolojik bir handikapa doğru büyük bir hızla sürükleniyoruz. İnançsız, duygusuz ve sırf tüketici olarak kodlanmış cyborg insanlık...
İnsansız dünya kuramı, insanlığı yok edilmiş bir toplumu yavaş yavaş ama emin adımlarla inşa ediyor. Bir anlamda insanlık kendi kıyametini kendisi hazırlıyor. Yapay zekanın amacı insanların yerini almak değil, insanların yeteneklerini belirgin bir şekilde geliştirmek ve bunlara katkıda bulunmak olarak değerlendirilip ticari bir varlık gibi sunulsa da; yapay zekaya, üst seviye işleme sahip insan benzeri robotların dünyayı ele geçirmesine, insana hükmetmesine doğru gidiyor. İnsanoğlunun madde perestliği, menfaatine ve çıkarına tapıcılığının artık dijital güce ve yapay zekaya tapçılığa doğru dönüştürüldüğünü söyleyebiliriz.
Bu, aynı zamanda insanın insana muhtaçlığını ortadan kaldıran bir husus olması sebebiyle insanın insana tahammülsüzlüğünü, düşmanlığını ve insanın insan olarak değersizleştirilmesini de beraberinde getiriyor. İnsanların insanlara tahammülsüzlüğü bugün net bir şekilde de kendisini hissettirmeye başladı. Dünya'daki insan nüfusunun fazla olduğunu iddia edip, yaşanılası bir dünya için nüfusun bir milyarlara kadar indirilmesi gerektiği düşüncesinin açıkça dillendiriliyor olması, yapay, sûni pandemiler ile nüfusun azaltılması ve kontrol edilmesi arayışları yapay zekanın, yatay zekayı ele geçirdiğini ve "insanın insana ihtiyaç duymadığı bir dünya kurması gerektiğini" telkin ettiği dönemleri yaşıyoruz.
Tabii ki böyle bir dünya algısında ahlâki erdem, îsar, tevazu, merhamet, infak, cömertlik, ihsan, kanaat, hamd, şükür vb. insanı insan yapan duygulara, anlayışlara ve davranışlara yer yok. İnsan hazzının, zevkinin, şehvetinin, heva ve hevesinin yaşama gayesi edinildiği ve neticede yapay zekaya/dijital güce tapan köleleştirilmiş, doyumsuz insan oluşturulmaya çalışılıyor. İnsansız dünya bizim anladığımız manada vahiy ürünü olan bir dine ve o dinin insanlığa kazandırmış olduğu haslet ve faziletlere yer vermeyen, gücü ilahlaştıran hedonizmi temel ahlak kabul eden sûni, mekanik, doyumsuz bir hayat algılamasını da beraberinde getiriyor. İnsanlık tıpkı cahiliye dönemi toplumlarında elleriyle yonttukları taşlara, ağaçlara ilahlık payesi verip düşünmeden akletmeden tapındığı gibi; günümüzde de kendi aklı ve zekasıyla ürettiği dijitale, yapay zekaya ve insanlaştırılmış robotlara tapar hale geldi. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği, aklı ve duyguları iken; bugün aklını ve duygularını hayatın dışına iten ve ekonomik, teknolojik güce sahip olmayı üstünlük olarak görüp, şuursuzca güç sahibi olma yarışı, maalesef insanlığı büyük bir felakete belki de kıyamete sürüklüyor.
"İnsanların kendi elleriyle işledikleri sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Vazgeçmeleri için Allah yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını dünyada onlara tattıracaktır."
Kontrolsüz güç, güç değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi