Haddini Bilememe
*10 Haziran 2022 tarihindeki yazımda özellikle medya için bu hafta medyanın haddini bilmemesi konumuz diye bir yazı yazmışım. Sonuç kısmı olarak ise Mevlana’ya sormuşlar; O kadar okursun, yazarsın, söylersin de, ne bilirsin? Mevlana’nın cevabı, gündeme ışık tutar; Haddimi bilirim. Kısaca her şeyi bilmene gerek yok, haddini bil, yeter diyor diyerek bitirmişim. Cümlenin tamamı sadece aptala söylenir.
**Yöneticilerimiz konuşmalarında kişileri haddini bilmeli diyerek uyarır, bunu yaparak makamın sağladığı gücü kullanacaklarını ima ederler. Kişinin haddini bilmesi kendi yetenek ve değerini bilmesi anlamına gelmekte. Haddini bilmenin 3 çeşidi vardır. Mevlana’ya sormuşlar o kadar yazarsın, o kadar okursun ne bilirsin? Mevlana şu yanıtı vermiş. Haddimi bilirim. İşte haddini bilmenin 1. si kendini bilmektir. Burada kişinin kendi değer ve sınırlarını bilmesi gerekliliği anlaşılmakta. Kişinin kendini bilmesi yönetici, çalışan ve diğer bir deyişle herkes için geçerli ve gereklidir. 2. Boyutu yönetim kademesinde üst kademedeki yöneticilerin çalışana değer ve sınır belirlemesi konusudur. Yöneticiler verdikleri değer ve belirledikleri sınırlara göre yetki devri, sorumluluk ve inisiyatif vermektedirler. Yönetici çalışanını yetenek ve sınırlarını tespit edebilmelidirler. Yönetici çalışanını tanımalıdır, bu tanıma kapsamında onun yetenek ve sınırlarını ve kuruma yapabileceği katkıları anlayabilmelidir. 3. sü ise kişinin toplum içinde değer alması ve toplumun ona verdiği değer ve sınırlamaları göstermektedir. Mevlana bu konuda şöyle demektedir. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol kişi göründüğü ve eylemleri ile toplumda değer elde etmekte ve gücünün sınırlarını belirlemektedir. Yönetici ya da çalışan söyledikleri ile değil eylemleri ile toplumda değer ve statü elde etmektedir. Çevrende kimler senin yaptığın doğru işlerini ve davranışlarını görüyorsa, görenler için eylemlerin ve davranışların senin değerini ortaya koyar. Davranışların ve eylemlerin ana bağlı olduğundan, senin kişiliğini yansıtır demektedir. Yansıtılan ve gösterilen andaki kişilik ise o anda, yani yaşanan süreçteki gözlenen gerçekliktir. Şişmiş ego kişinin kendini bilmesini engeller ve büyük egoya sahip yöneticiler kendilerini tanımazlar ve egonun yarattığı körlük içinde kendilerini tanımak içinde çaba sarf etmezler. Öz benliğini tanımayanların özgüven problemi ile karşılaşması yaygın olarak görülmektedir. Özgüven eksikliği kişinin yeteneklerini saklamasına ve iş hayatında geride durma çabasına neden olmaktadır. Özgüven noksanlığı olduğu halde aileden, paradan, makamdan aldığı güçle egosunu besleyen ve bunu dışarı özgüven olarak yansıtan kişileri çevremizde görmekteyiz. Bu kişiler genel olarak kendilerine güç sağlayan ortamda öne çıkmaktadırlar, çevre değiştirdiklerinde ise farklı bir kişi olmaktadırlar. Para, ailenin gücü, makamın gücü gibi etkenler nedeni ile şişmiş egosu olan yöneticilerimiz had bildirmeyi ve çalışanları sindirmeyi çok severler, çok sık yaparlar. Haddini bilmek demek, yanı sınırını değerini bilmek her şeyde sınır koymak ve çalışanı yöneteni hep sınırlama ve engelleme, durdurmak mı demektir.
***Akıl insanın düşünme, anlama ve tedbir alma yetisidir. Günümüzde bilim ve teknolojinin tüm alanlarında ve günlük yaşamda insan ancak düşünerek, değerlendirerek karar vermektedir. İşte bu insanların aklı kullanarak karar verme sürecinde kullandığı muhakeme yeteneği çok önemlidir. Muhakeme yeteneği ve yaratıcı düşünce ile ortaya konacak fikirlerde sınır konulmamalıdır, çünkü toplumun ve insanlığın gelişimi yeni fikirlerin ortaya konulması ile sağlanmaktadır. Mevlana Akıl da, tedbir de, fikir de sana kuldur. Böyle iken sen neden kendini ucuza satıyorsun demektedir. Açıkçası akıl ve fikir en etkin şekilde kullanılmalı ve değersizleştirilmemelidir. Bilgi ve bilimde sınırlama konulması gelişmenin sınırlanması anlamına geleceğinden topluma ve insanlığa faydalı olacak çalışmaların yapılması için sınırlama yapılmaması uygundur. Yunus Emre'ye göre ilim için önce kendini bilmek gerekir. Kişilerin gurur ve onurlarına verdikleri değer, önem kişiye bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle kişilerin gurur ve onurlarına verdikleri değerler için sınırlama konulamaz. Her insanın yönetim sürecinde kendilerine söz söylenme biçimine göre tepkileri veya tolerans seviyeleri farklıdır.
****Kendini bilmek, haddini bilmektedir, yönetimde kendini bilmenin yönetimin başarısına etkilerini, muhtemel sonuçları ise kendini bilmeyen yönetici doğal olarak çalışanlarını tanımayacağından yönetimden kaynaklanan bir başarısızlık söz konusu olacak. Yönetici kendini bilmiyorsa, doğal olarak çalışanlarını tanımamaktadır, bununla birlikte kendini tanıyan çalışan yöneticisini de tanıyacağından, başarı olasılığı vardır, bu ise çalışanın yöneticisini yönlendirmesi veya yönetmesine bağlıdır. Bu ise belirsizlik doğuracağından yönetimin başarı veya başarısızlığı konusunda belirsizlik söz konusudur. Yöneticinin kendini tanıması durumunda çalışanlarını da tanıdığı kabul edilmiştir, Çalışanın kendini tanımaması durumunda, yöneticinin iş yükü artmakla birlikte, etkin yönetim ile başarı ile elde edilebilir. Fakat yöneticinin sınırlarını bilmesi ve yönetim sürecinde tüm yükü üzerine alması ile başarının her şartta elde edileceğinin bir garantisi yoktur. Bununla birlikte başarı elde edilme olasılığı yüksektir. Yönetici ve çalışanların kendilerini bilmeleri durumu, en ideal yönetim şartlarını oluşturur ve başarı elde edilebilir.
*****Sonuç olarak, haddini bilememe yani kendini tanıyamama ciddi bir problem. Kendini tanımaya vakit ayırmayan herkes için tehlikeli bir durum olur. Sonuçlara bakıldığı zaman ciddi kayıp yaşar. Kendi değerini, sınırını ve yeteneklerini bilmeyen insanın yönetimde, sanatta, politika da hayatın her aşamasında başarılı olması ihtimali düşüktür, başarılı olması ise başkalarının başarısızlığına, torpillere veya şans faktörüne bağlıdır. Başkasının yardımı ile tırmananlar çok hızlı düşerler. Düştükten sonra ise esemeleri anılmaz. Bize verilen süreyi yaşayıp; kimimiz genç, kimimiz ihtiyar, kimimiz de sıcak yatağında öyle ya da böyle bir şekilde ölüyoruz. Biz öldükten sonra bizden kalacak şey ne olacak? Birkaç parça kemik, yok yok daha önemlisi geride bırakılan miras. Ölümden yüzyıllar sonra bile bahsettirecek bir miras, bu dünyada kalıcı bir iz bırakmak yani... Bâki ne demiş Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş yani; yüksek sesini bu âleme Davut gibi sal, çünkü bu gök kubbede bâki kalan ancak hoş bir seda imiş...