Çok geç olmadan
Her yer toz duman. Hışımla esen rüzgâr, nerede çerçöp varsa önüne katmış ha bire zıplatıp duruyor. Cami önünde sohbet eden üç, beş ihtiyar şiddetle esen rüzgârın yüzlerine çarptığı şamara aldırmadan sohbetlerine devam ediyorlar. İçlerinden biri; “Yağmur yağacak herhalde.” Diye söyleniyor. Bir diğeri; “İnşallah” Diyor belli belirsizce. Biraz sonra rüzgâr diniyor, hava iyiden iyiye kapanıyor. Lakin beklenen yağmurdan ses, seda yok! Eskiden böyle değildi, bol rahmet yağardı.” Diyen ihtiyara, yanındaki; ”Kabahat bizim değil mi mirim? Diye soruyor.” O da; “ Evet, bizim kabahatimiz çok, hangi birini anlatsam ki!” Diye cevap veriyor.
Onlar sohbet ederken ezan okunmaya başlıyor. Bastonlarına yüklenen sevimli ihtiyarlar cami kapısına yöneliyor. Takkesi gibi ak saçlı biri cemaatin ön safında imamın hemen arkasında namaza duruyor. Camiden çıkan cemaat heyecanla ak takkeli adamın etrafında kümeleniyorlar. İlk defa gördükleri bu adama sorgu sual başlıyor. Kendisini, “Adım Cemal, ziraat mühendisiyim.” Diye takdim eden yabancı, köylülerle birlikte cami avlusundaki ahşap sedirde ve şaşkın bakışlar arasında konuşmasına başlıyor:
“ Yağmur yağacak veya tarla sulanacak ki tohum çimlensin ve toprağın bağrına tutunuversin. Gerisi Rahmanın ”Ol!” Demesine bakar. Çimlenen dane evrelerini tamamlayıp toprağın üzerinde arzı endam eder ve “Ben doğdum” Dercesine kendini gösterir sallanarak. Minik bir danenin gizemli yolculuğu bir bereket muştusuyla tamamlanır bir zaman sonra. İlahi emir gereği yeni oluşan onlarca dane, başak denen yuvanın içine sıralanır boylu boyunca.
Danenin(tohum)’in çimlenme evresiyle başlayan yolculuğu başak denen kapsülde onlarca daneye dönüşerek son bulur. Danenin bundan sonraki yolculuğu doyumu sağlamak adına canlıların sofralarında yer almaktan ibarettir. Hiç düşündünüz mü? Ya daneyi elde edemez, mahsul kaldıramazsak halimiz nice olur?
Dikkat ettiyseniz sözüme yağmur yağacak veya tarla sulanacak ki diye başladım. Bu bölgeye yeteri kadar yağmur yağmadığını hepimiz biliyoruz. Ayrıca bu bölgedeki yeraltı su kaynakları da oldukça azalmış vaziyette. Böyle olmasına rağmen tarlasında su kuyusu olanlar suyu hesapsızca kullanıyor. Pekiyi ya su kuyusu olmayanlar ne yapsın? Yağmurun az yağdığı bir yerde su kaynaklarının dikkatli kullanılması biraz daha önem kazanıyor. Tarlasında su kuyusu olanlar; “vahşi sulama” dediğimiz yanlış sulama yöntemini bıraksınlar artık. Sırf bu yüzden hem kendi tarlasının hem de komşu tarlaların yer altı kaynaklarını heba ediyorlar bilmem farkındalar mı? Suyun adaletli bölüşümü ve kıraç tarlaların da suya kavuşumu için yeni bir strateji üzerinde çalışıyoruz. Bundan böyle sizleri daha çok ziyaret edip, sorunlarınızı yerinde çözmeye çalışacağız.” Diyerek sözünü tamamlıyor.
Orada bulunanlar Celal beyin elini sıkıp teşekkür ediyorlar. Bazıları burun kıvırıp sessizce uzaklaşmayı yeğliyor. Uzun boylu genç bir adam Celal beye; “stratejiymiş, planlamaymış; bırakın bu palavraları.” Diye gürlüyor. Bir başkası ise; “neredeydiniz şimdiye kadar, her yer kaçak su kuyusu dolu.” Diyerek isyanını dile getiriyor. Celal bey derinlere dalıyor. İçinden, çalışmaya geç başlamak hiç başlamamaktan daha iyidir diyor yavaşça.
Esenlik dileklerimle.