Sevda Rüzgârı
Nereden bindim sevda rüzgârının yelesine. Böyle yapma! Esip durma! Dedikçe o inadına yapıyor sanki. Estikçe esiyor ve beni fırlatıp atıyor, bir tepeden diğerine. Bu rüzgâr hep böyle midir? Hep böyle mi yapar yelesine bindiklerine? Anlamadım gitti. Beni oradan oraya savurmasına alıştım da içimde henüz filizlenen hayallerime dokunmasa bari. Çünkü tek dayanağım hayallerim ve içimdeki ümit kırıntısı. Onlarda olmazsa ne yaparım, nasıl yaşarım ben? Nasıl baş ederim bu hırçın rüzgârla. Yine de ne olur ne olmaz deyip tedbirimi aldım kendimce. Korkularımı ruhumun derinliğindeki mahzene kilitledim ve bir kuş misali çırpınan yüreğime korkma! Dedim usulca.
Sevda rüzgârı benim gibi nicelerini bindirmiştir yelesine. Bu hırçın rüzgârdan kimi korkmuş, kimi usanmış, kimi perişan olmuştur. Kiminin dermanı kesilmiş ve dayanma gücü kalmamış, hatta aklı ve izanı kaybolmuştur. Kimi de bedbaht bir hayatın içinde bulmuştur kendini. “İllallah!” diyerek ondan kaçan ve onun kamçıladığı bulutlardan dökülecek birkaç damlaya dahi tahammülü olmayan vardır belki de.
Mahallenin birinde, iki odalı şirin mi şirin bir kulübede yaşarken; o güne kadar hiç görmediğim rüzgârlarla karşılaşmış ve hayretler içinde kalmıştım. İlk günlerde yağmurun müjdecisidir deyip geçiştirdiğim o uğultu silsilesi, yağmur geçip gittiği halde bir türlü uzaklaşmadı yakınımdan, yöremden. “Bu mevsimde böyle rüzgâr mı olur?” Diye söylenirken, nur yüzlü anam; “Evladım rüzgârın zamanı mı olurmuş, rüzgâra değil sen onu gönderene bak!” Dedi ders verircesine. Mevsimler değişse de, iklimimiz ılımandı ve böyle rüzgârlara pek rastlanmazdı buralarda. Uzunca bir zaman esip gürleyen sonrada ortalıktan kaybolan rüzgârı, o gece rüyama giren güzel bir kızın saçlarını savururken gördüm. O gün esmeye yeniden başladı rüzgâr. Ertesi gün ve daha sonraki günlerde de esmeye devam etti aralıksız. Bende geceler boyunca rüyamda gördüm o kızı. Gönlüme kor düşüren bu kız kimdi? İç sesim durup dinlenmeden mutlaka bulmalısın o kızı diye ağıtlar yaktı. Tatlı bir tesadüf sonucu öğrendim; meğer o kız sokağımızın başında oturan komşunun kızıymış. İlk görüşmemizde rüzgârdan bahsettim ona. Sonra da rüyamı çıtlattım utana, sıkıla. Suratı kıpkırmızı oldu. İkinci görüşmemizde onun gönlünün de bende olduğunu anladım. Annem kızı görmek ve ailesiyle tanışmak için evlerine gittiğinde, ailenin birkaç gün önce mahalleden taşındığını öğrendik. Bu haber adeta bir mavzer kurşunu gibi saplandı yüreğime.
Onu bulmak için yollara düştüm. Gece rüyamda gördüğüm kızın saçlarını savuran rüzgârın adı sevda rüzgârıydı. Beni alıp daldan dala, dağdan bayıra atsa da; huysuz bir at misali ikide bir yerlerde sürükleyip bana eza ve cefa etse de, ancak onun sayesinde bulabilirdim o kızı.
Hoşluk içinde olunuz, hoşça kalınız.