Çocukları Küçük Kurşunla Öldürürler Değil mi Anne?
"Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın! Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır!" diyordu, yaşadığı tüm zorluklara, acılara rağmen, halkına bağımsız bir Bosna-Hersek devleti bırakmayı başaran bilge insan Aliya İzzetbegoviç.
Bu cümle 11 temmuz 1995'te Avrupa'nın ve insanlığın gözü önünde Müslüman bir halka yapılmış soykırım sonrası insanlığa bir vasiyet niteliğindeydi. Srebrenitsa katliamının soykırımının 26. ve 15 Temmuz Darbesinin 5. sene-i devriyyesini yaşadığımız şu günlerde 28 Şubat davasında ceza alan 14 sanığın hapis cezalarının onandığı haberi de ulaştı. Yargıtay 3. ceza dairesi 28 Şubat davasına ilişkin temyiz incelemesini tamamladı ve 28 Şubat 1997'de azgın azınlığın temsilcileri tarafından, mütedeyyin insanlara karşı işlenen postmodern darbe suçunun faillerinin cezası onaylanmış oldu.
"Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür." diye çok isabetli bir söz var. İnsanlığın hafızası çok çabuk unutabiliyor ve bu unutmalarının cezasını daha ağır bedeller ödeyerek çekiyor. Tarih ilmi, insan hafızasının unutmaması adına, "sâdırda kalmaz satırda kalır!" anlayışının bir neticesidir. Ancak tarih, doğru yazıldığı ve doğru aktarıldığı zaman, insanlığın nisyan illetine deva olabilir. Yoksa tarih sadece algı, manipülasyon ve gerçekleri unutturma olarak yazılır ve değerlendirilirse; o zaman tarihte yaşanmış bir takım acılar, insanlığın zihninde sadece ve sadece bir masaldan ve bir heyuladan ibaret kalır. Bilge insan Aliya İzzetbegoviç'in "unutulan soykırımlar tekrarlanır" ifadesini her bir Müslüman çocuğunun zihnine kazımak durumundayız. Zira bugün Z kuşağı diye adlandırılan yokluk, yoksulluk görmemiş, ekonomik ve hukûki özgürlük mücadelesi vermemiş, belirli bir hayat standardı içerisinde dünyaya gelmiş ve konformist bir hayat süren kuşaklar dünyayı sadece kendi müşahede ettikleri dünya olarak algılayıp sahip oldukları konfor ve imkânın hangi mücadeleler üzerine, ne tür acılar yaşanarak, hangi bedeller ödenerek inşa edildiğini bilmedikleri için; sorumsuz, hissiz ve duygusuz davranabiliyorlar.
Bırakın 26 yıl önce yaşanan Srebrenitsa Soykırımını ya da 24 yıl önce yaşanan 28 Şubat Postmodern Darbesi ve akabinde 26 bankanın batırılarak Türkiye'nin 291 milyar dolar zarara uğratıldığını, gayri safi milli hasılanın üçte birinin buharlaştırıldığını, ikna odalarını, başörtüsü sebebiyle okullarından atılan, mezun edilmeyen, kazandıkları dereceler diplomalar verilmeyip baskı, zulüm, engelleme ve polis zoruyla okullarından uzaklaştırılanları anlamalarını; daha üzerinden 5 yıl geçen 15 Temmuz darbesini bile yaşamamış gibi davranıyorlar. Bugün ümmet ölçeğinde Srebrenitsa Soykırımını, Filistin'de, Irak'ta, Myanmar'da, Afganistan'da, Çeçenistan'da yaşananları unuttuğumuz için Müslüman coğrafyalarda soykırımlar ve katliamlar tekrarlanıyor, sıradanlaştırılarak yok sayılmaya mahkum ediliyorsa; unuttuğumuz takdirde de millet ölçeğinde de 28 Şubatlar, 15 Temmuzlar, 12 Eylüller, 27 Mayıslar, tek parti dönemleri tekrar kendisine alan ve saha bulacaktır.
Onun için tarih, özellikle yakın tarih sebepleri sonuçları itibariyle doğru anlatılmalı ve hafıza-i beşerde yaşatılmalıdır. Cennet mekan Abdülhamid Han Hazretlerine atfedilen: "Bu millet iyidir yalnız bir kusuru var. Çabuk unutur!" tespitini toplum olarak tekrar tekrar haklı çıkaran bir süreç yaşıyoruz. Sadece 2000'li yılların başında doğan ve Z kuşağı diye adlandırılan gençlerimiz değil y-x ve daha önceki kuşaklar da bu ülkede yaşanan zulümleri, baskıları, ekonomik krizleri, dayatmaları, insanlık dışı muameleleri çabucak unutmuş durumda. Bu zaafımız kullanılarak üzerimizde oynanan çok boyutlu, bir büyük plan var. Terör örgütlerinin kendilerine eleman devşirmek için uyguladıkları, "şimdiki zamanın gözden düşürülerek hayali bir gelecek tasavvuru oluşturması" stratejisi, toplumumuz üzerinde manipülasyon yapan ve algı yönetimi oluşturanlar, şimdiki zamanı ve sahip olunan konformist hayatı gözlem düşürerek, hayali bir gelecek tasavvuru oluşturmaya çalışıyorlar. Halbuki şimdiki zamanı gözden düşürmeye çalışarak, tüm olumlu kazanımları inkar edenler, darbe dönemlerinde ve tek parti döneminde bu milletin ekonomik refahını sömürmüş, açlığa, yokluğa, yoksulluğa mahkum etmiş, dini hassasiyeti olan insanları tabiri caizse insan olarak bile görmeyip her türlü eza, cefa, işkence ve hak mahrumiyetine mahkum etmiş kimselerdir.
Ancak toplum hafızası yaşanılan bu süreçleri unuttuğu ya da yalan yanlış tarih anlatıcılığı ile hezimetler zafer, hainler kahraman, zulüm ve mahrumiyetler başarı ve refah gibi gösterildiği için çok çabuk kandırılabiliyor.
Bütün insanlığın vicdanını yaralayan, Bosnalı bir çocuğun: "Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?" sorusunun tekrarlanmaması adına, ismi x-y-z fark etmez, hangi kuşak olursa olsun, milletimizin ve ümmetin bütün çocuklarına tarihi ve tarihte Müslümanlara zulmedenleri, onların işbirlikçilerini iyi tanıtmak, doğru anlatmak durumundayız. Medeniyetin kendi köklerinde olduğunun şuurunda nesiller yetiştirmenin mücadelesini vermek durumundayız. Yoksa celladına aşık kuşaklar yetişebilir. Aliya İzzetbegoviç'in insanlık tarihine not düşen sözü ile başladığımız yazımızı yine bütün insanlığın kulağına küpe olacak şu sözü ile bitirmek gerekir. "Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman medeni olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."