Şeyda Tekelioğlu
Şeyda Tekelioğlu Bir şeyler eksik kalacak

Bir şeyler eksik kalacak

Evladıma son bakışım, bardakta çayım, dolapta torunum gelir diye hazır ettiğim kocaman bir yaş pasta… Taşınmayı beklediğim ev, gitmeyi planladığım seyahat, görmediğim şehirler, tanışmadığım insanlar, okumadığım kitaplar, pazartesi başlayacağım diyet… Tuvalde bir resim, bilgisayarımda son yazım, koltukta bir örgü, tezgâhta 3 yumurta… Eşime söyleyeceğim günaydınlar veya dört duvara anlatacağım hatıralar… Kiminde daha az kiminde daha çok… Fakat bir şeyler eksik kalacak o kesin. Ölüme bağlarız hep eksik kalmayı. Fakat her son, her yeni başlangıç bir şeyleri eksik bırakır. Doğduğunda anne karnı sıcaklığı en tatlı yerinde, yarıda kalmadı mı? Torununu kucağına alan herkes için çocukları “ne ara anne/baba oldu?”, öyle değil mi?

Sınavlar da öyledir. Hep yarım kalır hazırlıklar. Yetmez, yetişmez. Şu an yetişmeyeceğini hissediyorsun ya o son gün de yetişmedi diyeceksin. Bir şeyler eksik kalacak. Konu olmasa bile soru çözümü, son kez bakılacaklar, hafızaya atılacaklar. Her şey tam olsa bile bir hafta daha olsaydı diyeceksin. Sınava gitmek üzere evden çıkarken 1 saat daha olsa diyeceksin. Sınav salonuna giderken 10 dakika daha, sınav saatinde bir nefes daha alsaydım diyeceksin. Sınav bitiminde belki dönüp tekrar çözmek isteyeceğin bir soru daha olacak. Üzülme bu süreçteki hiçbir eksiklik sana özgü değil. Hep bir şey eksik.

İnsan hep aciz. Haddini bil. Elinden geleni yapmalısın. Öte yandan en fazla, sadece elinden geleni yapabilirsin. “Şey” kelimesi, dil yetersizliğinden kullanılır fakat bazen ihtiyaçtır. Kıymetli söz üstadı Hayati İnanç kullandığı için gönül rahatlığıyla kullanıyorum “Fazla da şey yapmamak lazım!”. Elinden geleni yapmak konusunda gayret gösteren herkes için, müjdeler vardır muhakkak. İki hal lazım bize. Aynı bedende iki hal. İlki her sorunun üstesinden gelme kudretine sahipmiş gibi çalışmak ve gayretli olmak. İkincisi rüzgârın önünde uçuşan yaprak kadar soğukkanlı ve teslim olmak. Önemli olan bu iki halin dengede olması.

DENGE

Rahman Suresi’nin ışık tuttuğu üzere, evren bir hesap ve ölçü üzere yaratılmıştır. Şüphesiz ki varlığın devamı denge ile mümkündür. Tökezlese dünya, gece ve gündüz birbirini takip etmese veya kadın ve erkek farklı güçlü yönleriyle bir bütüne hizmet etmese ne olurdu acaba?

Varoluşun temeli dengedir. Tüm bilim bu dengeyi anlamak veya sağlamak üzere hareket eder. Arz ve zerre bu dengeyi sağlamak üzere hareket ederken, insanın bundan muaf olduğu düşünülemez. Denge insan haklarının temelidir. Olduğunca muamele görmek, kaldırabileceğinden fazlası ile sorumlu tutulmamak, hak ettiğini almak, sınırlarının ihlal edilmemesinin temelinde hep denge vardır. Denge hem sorumluluk hem mükafattır. Dengeyi bozmamak ile yükümlüsün ve dengenin bozulmamasını herkes ve her güçten talep edebilirsin.

Sınava hazırlık döneminde denge ilk andan sınavın son dakikasına kadar soğukkanlı ve motive olabilmektir. Ateş ve suyun dansı gibi. Belirli periyotlarda kendimize soralım: “Dengede miyim? Dengeli miyim?”. İster bir konuya çalışmak için ayıracağınız vakti belirlerken, ister sizi üzecek bir hadise yaşandığında sorgulayalım. “Bu kadar eder mi?” Size bir soru fazla çözdürecek konuya bir ay vakit kaybetmemek lazım. Sınavın ilk 30 dakikası stresimizi yenmek için ayıramayız. Karakterimizin bir parçası haline gelmeli dengede olmak. Sadece sınav döneminde değil, tüm hayatınızda öz kontrolünüzü sağlamak ve kimsenin emin olmadığı “doğru”yu bulmak için ii bir anahtar bu soru. Bu nedenle şimdi başlayın ve sık sık, gerekirse günlük alarmlar, haftalık hatırlatıcılarla sorun bu soruyu kendinize. Cevaba göre tekrar konumlandırın kendinizi. Kâinat sizi dengeye savurmadan, siz kendi koşullarınızda ve kendi beklentilerinize uygun bir yere konumlanın.

Haftaya “Sınav Döneminde Denge” başlığını hem sizlerle uzaktan hem de KTO Karatay Üniversitesi kampüsünde kamp programına katılan öğrencilerle yüz yüze konuşacağız. O güne dek dengede kalın.

NE YAPMALI? Dengeli olmalı, dengede kalmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şeyda Tekelioğlu Arşivi