Bir seher vakti
Bazı seherler vardır günü allar, pullar; “Al yaşa!” Diye seriverir önünüze. O vakit zaman mihmandarınız olur, mekân sizi ağırlar kutlu otağında. O mübarek ve muhteşem mekândan kısmetinize düşeni nasiplenmek için, seher denen zaman diliminin bir zerresini dahi boşa geçirmek istemezsiniz. Kâbe ile karşılaşmak ve oradaki muhteşem atmosferi teneffüs etmek kelimelerle anlatılacak gibi değildir. Zira yaşadığınız atmosferde kelimeler kifayetsiz kalır, dil susar; gözyaşınız anlatır aşkınızı, coşkunuzu ve ruh halinizi. Bakmışsınız Hak divanesi olmuş, çoktan dönmeye(tavafa) başlamışsınızdır bile.
2019 yılında yayınlanan bu minvaldeki; “Yüreğim Kâbe’de Kaldı” adlı hatırat kitabımdan, birkaç paragrafı buraya taşımak ve güzel gönlünüze ithaf etmek isterim izniniz olursa:
Gökyüzünü kaplayan kızıllık seher vaktini müjdeliyordu. Dilimde dua, içimde eşsiz bir huzur vardı. Yüreğimde bayramlığını yeni giymiş bir çocuğun sevinci; ruhumda adeta uçmayı yeni öğrenen bir kuş yavrusunun heyecanı hüküm sürüyordu. Böyle bir duyguyu ilk kez yaşıyordum. Vakit seher vaktiydi ve ben Kâbe-i Muazzama ile yan yanaydım. Bu ne büyük bir lütuftu benim ve burada bulunma şerefine nail olan diğer müminler için. Gözyaşlarım yanağımı ıslattığı anda dilime dolanan heceler dize olup dudaklarımdan dökülüverdi; Seher ruhuma su taşıyan ark/Seher Rahmana nurdan basamak/Seher kerem seher sonsuz sevgidir/Seherde kırılır kırılmaz zincir. Başımı gökyüzüne kaldırıp bütün iştiyakımla dua etmeye başlamıştım. Seher vaktinin nur sağanağı gönül bahçeme yağmış, gönlüme yeni dikilen seher gülleri can suyuna kavuşmuştu. Ölümü öldürmüştüm. Ruhum artık ölümsüzlüğün sonsuz deryasında yüzen balık misali olabildiğince özgür ve olabildiğince mutluydu.
Gün ağarmış, sonsuzluk yolunun ilk eşiği belirmeye başlamıştı. Ancak kalp gözüyle görülebilen ilahi atmosfer, ruhların derinliğine kadar nüfus edip onları kirlerinden arındırmış ve gönülleri gül bahçesine çevirmişti. Burada bulunan mahşeri kalabalık Kâbe-i Muazzama ya kavuşmanın mutluluğunu gönülden hissetmekte; sanki galaksi etrafındaki yıldızlar gibi durmadan, dinlenmeden aşk ile Kâbe-i Muazzama etrafında tavaf etmekteydi.
Yıllardır binlerce kilometre uzaktan yöneldiğim Kâbe, şimdi tam karşımdaydı. Artık Kâbe-i Muazzama ile aramdaki mesafe kalkmış, hasret bitmiş vuslat gerçekleşmişti. Şu an içimde seyri sülük yolculuğuna çıkmanın tatlı telaşı vardı. Kâbe-i Muazzam’a ya nazar etmek beni transa geçirmiş, vücudumdaki tüm hücreler ilahi aşkın yörüngesinde dönmeye başlamıştı. Kâbe-i Muazzam’a ya her bakışımda ömrümüm bir rüyadan ibaret olduğunu hatırlamakta, Hz. Ömer’in (r.a) “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” Sözü kulaklarımda yankılanmaktaydı. Şimdi bilerek ve bilmeyerek işlediğim günahların affı için dua zamanıydı. Buradaki tüm Müslümanlar gibi ellerimi semaya kaldırıp O’na teslim olmanın huzuruyla hamt ve dua ediyor ve O’ndan af ve mağfiret diliyordum.
Selam ve dualarımla..