Ailemize sahip çıkalım…
Dünya küresel bir köydür sözünü çoğumuz duymuşuzdur. Koskoca Dünya nasıl küçük bir köye benzetilir, insanın aklı almıyor ilk bakışta. Bundan yaklaşık otuz yıl önce Kanadalı iletişimci Marshall McLuhan otuz yıl sonra Dünya’nın küçük bir köy haline geleceğini söylemiş. Bugün dünya olarak yaşadıklarımıza baktığımızda McLuhan'ın hiç de haksız olmadığını anlıyoruz. Teknoloji sayesinde dünyanın öbür ucuyla iletişim kurabiliyoruz. Dünyanın her yerinden haber alabiliyoruz. Gittikçe küçülen dünya her şeyi olduğu gibi artık acıları ve hastalıkları da ortak yaşıyor. Tam da şimdi olduğu gibi. Küresel bir salgın yüzünden tüm Dünya aynı anda eve kapandı. Şu an ülke fark etmeden herkes aynı acıları, aynı sorunları yaşıyor, aynı kaygıları taşıyor. Pandemi nedeniyle değişen hayat düzeni insanlar arasındaki ilişkileri de benzer şekillerde etkiliyor.
Dünyanın küçük bir köye benzemesinde çok büyük bir payı olan sosyal medya evde kalan, çalışamayan, gezemeyen insanların sanal da olsa sosyalleşme alanı oldu. Köylerde herkesin herkesten haberi vardır ve herkes birbirini tanır. İşte sosyal medya sayesinde yüz yüze görüşmesek de herkesten haberimiz var, herkesi tanıyoruz tıpkı küçük bir köy gibi. Bunlar salgın yüzünden sosyalleşemeyen insanların sosyal medyayı iyi yönde kullanmaları için masum sebepler. Ama maalesef sosyal medyanın bir de kötü yönleri var. Daha doğrusu insanların kötüye çevirdiği yönleri. İşe gidemeyen, sürekli evde oturan, sürekli evdekilerin yüzünü görmek zorunda olan insanlar, sabahtan akşama kadar ellerinde telefon sosyal medyada gezinip duruyorlar. Karşılarına çıkan kişilerle belki can sıkıntılarını gidermek için başlayan sohbetler çok daha ileriye gidip maalesef eşlerini aldatmaya kadar gidebiliyor. Yapılan araştırmalar salgın döneminde aldatmaya bağlı boşanma oranlarının büyük ölçüde arttığını gösteriyor. Evde sıkıldıkça yeni heyecan arayanlar kendilerini dağılmış bir ailenin ve sorunların ortasında buluyorlar. Tabii boşanmalar sadece aldatmaya bağlı değil daha birçok sebeple arttı.
Pandemi ve karantina zaten istenmeyen bir rutin ve zorunluluklar olarak girdi hepimizin hayatına. Bu zorunluluklar başlarda olmasa da süreç ve belirsizlik uzadıkça kişilerde tahammülsüzlüğü artırdı. Tahammülün azalmasıyla, öfke daha bastırılamaz hale geldi ve tartışmalar artmaya başladı. Çiftlerin birbirlerinin o zamana kadar görmezden geldikleri kusurları artık daha fazla rahatsız eder oldu. Pandemi öncesi ilişkileri sağlam temellere oturmayan çiftler için, sorunlar daha şiddetli hissedildi. Ev içerisinde yeterli bireysel alanlara sahip olunamaması tartışmaların şiddetini gereğinden fazla artırdı. Tabii bir de en önemli sebep olan ekonomik sıkıntılar var. Kısıtlamalar nedeniyle çalışamayan iş yerleri kapanan insanların yetersizlik duygusu ile öfkeleri kat kat arttı. Bu da eşler arasındaki ilişkileri yıprattı. Nasıl bir salgın ki neresinden tutsak elimizde kalıyor. Tabi hep kötü olacak değil ya ilişkisi sağlam temellere oturan çiftler içinse durum daha iyi oldu. Birbirlerine anlayış ve sevgi göstererek bu zor dönemi iyi atlatanlar da çok fazla. Salgın daha uzun bir zaman hayatımızda olacak gibi görünüyor. Ne olursa olsun ne kadar sıkıntı yaşanırsa yaşansın bu süreçte herkes ailesine sahip çıkmalı.
Kimse gün olup, salgın bitip hayat normale döndüğünde pişman olacağı şeyler yapmamalı. Tüm aile üyelerinin hayatını olumsuz etkileyen bu süreçte aile fertleri birbirine daha fazla destek olmalı.