O eski halimizden eser yok şimdi...
Son günlerde sosyal medyada bir 20'li yaş challenge'tır gidiyor. Ünlüsünden ünsüzüne, siyasetçisinden eğitimcisine, gencinden yaşlısına herkes 20'li yaşlardaki fotoğrafını paylaşıyor sosyal medyada. Ve tabii ki sonuçta beğeni almak da herkesin hoşuna gidiyor. Yirmili yaşlardaki fotoğrafların altına yapılan yorumlar genelde 'hala çok güzelsin, hala aynısın hiç değişmemişsin' şeklinde oluyor. Millet olarak birbirimizi kandırmaya bayılıyoruz. Yıllar insanı mutlaka değiştiriyor. İnsan 20 yıl önceki haliyla nasıl aynı olabilir?
Bu akıma katılan, fotoğrafın altına da '20li yaş challenge' yazan çoğu insan 'challenge' ne demek bilmez. Amaç ne yaptığımızı bilmeden herkes yapmış biz de yapalım olduğu için ne anlama geldiği çok da önemli değil. 'Challenge' meydan okuma demek. Hani şu sosyal medya fenomenleri arasında çok meşhur olan tabir. 20 yaşındaki fotoğrafımızı paylaşarak kime, neye meydan okuyoruz? Yıllara mı? Yoksa insanlığın doğal sonucu olan yaşlanmaya mı?
Bizim masumane katıldığımız bu akım ilk değil büyük bir ihtimalle son da olmayacak. Tüm dünya genelinde yayılan Selfie, Ice Bucket Challenge, Kiki Dansı ve Falling Stars gibi akımlar tıpkı bu akım gibi büyük ilgi gördü. Adeta bir virüs gibi yayılan bu akımlar önce eğlence amaçlı başlayan ama aslında neye hizmet ettiğini bilmediğimiz amaçsızca yapılan hareketlere dönüşüyor.
Özellikle son günlerde 20’li yaşlara ait fotoğraflar paylaşma akımına ünlülerin de dâhil olması sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Zira son iki günde Türkiye’de bu akıma dâhil olan kullanıcı sayısı 30 milyonun üzerine çıkmış durumda.
Uzmanlar hızla yayılan bu akımlar konusunda kullanıcıları uyarıyor. Zararsız bir eğlence gibi görünen bu akımlara katılmadan, hatta çocuklarımızın katılmasına izin vermeden önce, biraz düşünmemiz gerekiyor. Teknolojinin ne kadar geliştiğini ve ileride daha ne kadar gelişeceğini düşünürsek bugün sanal alemde attığımız her adıma ne kadar dikkat etmemiz gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.
Sosyal medyada paylaştığımız fotoğraflar, kişisel verilerimiz sanal alemde kopyalanabiliyor. Bunu zaten biliyoruz. Hatta milyonlarca kullanıcıya sahip olan WatsApp tarafından kullanıcıların bilgilerinin kopyalandığı ifşa olmuştu geçtiğimiz aylarda. WatsApp kısa sürede bu konuda geri adım atsa da bir çok kullanıcısını alternatif yerli programlara kaptırmıştı.
Kullanıcı bilgilerinden daha tehlikeli olan ise yüzümüzün tanınması. Paylaşılan fotoğraflar birçok farklı şirketin yüz tanıma yazılım programları tarafından taranıyor. 20 yaşındayken yüzünüzün nasıl olduğunu inceleyip 50 yaşındayken nasıl olacağını tahmin etmeye çalışan yapay zekanın gelecekte bunu nasıl kullanacığını bilemeyiz. Ama iyi bir amaç için kullanmayacağı kesin. Yani sosyal medyadaki bu akımlara katılarak aslında gelecekteki yapay zeka araştırmalarına gönüllü denekler oluyoruz. Ama ne için ve nasıl kullanılacağımızı bilmeden.
Fotoğraflarımızı paylaştığımız zaman bu yapay zeka programları bizi etiketliyor, bilgilerimizi inceliyor ve kişisel hesabımızda bilgi oluşturuyor. Sosyal medyada arkadaşlarımzla fotoğraf paylaşmak beğeni ve yorumlar almak eğlenceli olabilir, ancak gizlilik ayarlarını ve bu verileri kimlerle paylaştığınızı bilmek çok önemli.
Bütün bu akımlara katılma her anını sosyal medyadan paylaşma davranışının altında aslında insanın her yaşta beklediği beğenilme arzusu yatıyor. Beğenilme arzusunun bağımlılık yapabileceğini biliyor muydunuz? Beğeni beynimize endorfin salgılar ve bizi bir şeylere katılma ve daha fazlasını başarmaya yönelik bir arayışa iter. Bazı kişilerin sosyal medyada gördükleri olumlu ilgi, onları tekrar tekrar paylaşım yapmaya zorlar. Demek ki özellikle gençlerde görülen 'like çılgınlığı' buradan geliyor.
İnsanın aklıyla oynayan yapay zeka bizim 20 yaşımızdaki fotoğrafımızı ne yapsın? Sonuçta biz ünlü değiliz, siyasetçi değiliz nasıl kullanabilir ki yüzümüzü dediğinizi duyar gibiyim.
Bunu da basitçe şöyle açıklayabiliriz: İnsanın 20 yıl öncesi ve 20 yıl sonrası arasında büyük farklılıklar vardır. Bu farklılıkları bilmek yapay zekanın insanlarda yaş ilerlemesini daha iyi öğrenmesine yardımcı olur. Ve yaşa göre içerik üretmek için bu veriler kullanılır ama kişinin izni ve bilgisi olmadan bunun yapılması en büyük sorundur.
Gelecekte yüz tanıma sistemleriyle kapıların açılacağını düşünürsek, yüzümüzü başkasına vermenin ev adresimizi ve anahtarımızı vermekle aynı şey olduğunu söyleyebiliriz.