Ağlayan Kaya’da ...
Geçtiğimiz hafta Pamukkale, Kumluca ve Antalya’yı da içine alan bir seyahatte bulundum. Eşsiz güzellikte ormanlarından, çam kokulu dağlarından, etrafına hayat veren akarsularından gönlüme sağlık, afiyet, huzur devşirdim memleketimin; güzelliğini, bereketini, kıymetini bir kere daha gördüm, gurur duydum. Bütün bunları aşan duyguları ise Pamukkale dağlarında dolaşırken uğradığımız Ağlayan Kaya’da yaşadım. Kayalardan akıp gelen şelalesi, etrafına ikame edilmiş restoran ve kamelyalara kurulan sofralar ve orada burada dolaşan insanlar tarifsiz duygular uyandırdı bende. Kaya yarıklarından akan sular gerçekten de bir gözyaşı gibi inip geliyor, dağın yanaklarından dökülen gözyaşları adeta sular. İnsanın içine işliyor. Bu manzaranın içinde en yapay duran nesne ise, maalesef insanlar. Orada olmanın mutluluğundan çok, orada olmanın belgelenmesi daha önemli hale gelmiş. Herkes en güzel pozu bulmak için en sahte gülüşlerle fotoğraf karelerinin içinde yer almanın peşinde. En mühim şey bu... Ne oranın havası ne etraflarındaki diğer insanlar umurlarında değil, ne yazık.
Bütün bu manzarayı bırakıp, ben yine kayanın ağıtına dalıp gittim. Dört yıl önce geldiğimde ne ise yine o idi... Belki de asırlardır bu şekilde ağlayıp duruyordu orada... Kendini yaratanın kendine biçtiği rolü, yüklediği görevi yerine getiriyor, (eğer insanlar bir yerini bozmamışsa) o kendini hiç bozmuyor, aynı iştiyakla, aynı biçimde akıp duruyordu. Neden bilmiyorum, ona içimi dökme isteği uyandı birden. Sanki o anda onu, oradaki dağın bağrında değil de kendi içimdeymiş gibi hissettim. Onun matemini kendi ağıtıma dahil ettim. Onun gözyaşlarını kendi gözyaşlarıma karıştırdım. Birden taş kesildi yüreğim, ıslak, yosun tutmuş, dokunsalar dağılacak bir taş... Aşkın güzelliği bir ay gibi dururken, ayrılığın karanlığını delmeye çalışan yıldızlar gibi göründü gözüme sularındaki ışıltılar.
Umut etmeyi, hayatla irtibatın asla kopmaması gerekliliğini, sevginin hep yaşamasının elzemliğini gördüm onun inatla akışında... kayalarda baş gösteren yeşil bitkilerden anladım hayatın ısrar etmek olduğunu... Derde, kedere, çileye rağmen inadına uyanmanın sabahlara ne kadar önemli olduğunu keşfettim... Yosun tutmuş taşlarda gördüm can taşımanın ne demek olduğunu. Akıp giden sulardan anladım gidenlerin ardından devam edebilmenin mümkün olduğunu. Ve Üstat Attila İlhan’nın “ayrılıklar da sevdaya dahil” dizelerini söylerken ne kadar haklı olduğunu bir kere daha gördüm.
Eğildim sularına şunları sordum, şunları anlattım ona:
SÖYLE AĞLAYAN KAYA
Hangi dertten doğdun?
Kimin gözünün yaşısın sen?
Ne zamandır kaynar bu çile?
Nasıl bir gamdır bu vurulan suya?
Nedir ağlatan böyle seni
Söyle Ağlayan kaya?
Kimin gözünün yaşısın sen?
Ne zamandır kaynar bu çile?
Nasıl bir gamdır bu vurulan suya?
Nedir ağlatan böyle seni
Söyle Ağlayan kaya?
Bir dert de ben getirdim sana
İstersen yıka sularında
İstersen götür uzaklara
Yıllarca taşıdım içimde duya duya
Ya ben nereye dökeyim gözümün yaşını
Söyle Ağlayan Kaya?
İstersen yıka sularında
İstersen götür uzaklara
Yıllarca taşıdım içimde duya duya
Ya ben nereye dökeyim gözümün yaşını
Söyle Ağlayan Kaya?
Öyle bir dert ki bu
Belki de dertlerin en alası
Ayrılık belası...
Al götür dağların böğrüne daya
Dayanabilir mi dağlar buna
Söyle Ağlayan Kaya?
Belki de dertlerin en alası
Ayrılık belası...
Al götür dağların böğrüne daya
Dayanabilir mi dağlar buna
Söyle Ağlayan Kaya?
Senin suların gibi akar durur içerimde
Sabahla tutuşur yangınım
Gündüz güneşi yakar
Gece keder olur aya
Su sesiyle besteler misin ağıtımı
Söyle Ağlayan Kaya?
Sabahla tutuşur yangınım
Gündüz güneşi yakar
Gece keder olur aya
Su sesiyle besteler misin ağıtımı
Söyle Ağlayan Kaya?
Taştan taşa vurup başını
Akıp gidiyorsun bir meçhule
Unutmak varsa gittiğin yerde
Beni de götür oraya
Müebbet mi yedi benim yüreğim
Söyle Ağlayan Kaya?
Akıp gidiyorsun bir meçhule
Unutmak varsa gittiğin yerde
Beni de götür oraya
Müebbet mi yedi benim yüreğim
Söyle Ağlayan Kaya?
Tıpkı hayatın benim yanımda aktığı gibi
Gelip geçiyor insanlar da senin kıyılarından
Kimi yemek derdinde
Kimi keyif ekliyor çaya
Nasıl bir dünya bu böyle
Söyle Ağlayan Kaya?
Gelip geçiyor insanlar da senin kıyılarından
Kimi yemek derdinde
Kimi keyif ekliyor çaya
Nasıl bir dünya bu böyle
Söyle Ağlayan Kaya?
Gel dökelim içimizi birbirimize
Dertlinin halinden dertli anlar diyelim
Belki çivi çiviyi söker
Belki iyi gelir yara yaraya
Azık karışmak istemez misin
Söyle Ağlayan Kaya?
Dertlinin halinden dertli anlar diyelim
Belki çivi çiviyi söker
Belki iyi gelir yara yaraya
Azık karışmak istemez misin
Söyle Ağlayan Kaya?
Sevgiyle kalın.