Z Raporu
Değişimin çok hızlı olduğu dünyamızda aile yapısı, toplumsal değerler, çalışma hayatı ve kuşaklar arasındaki farklılıklar da çaresizce ayak uydurmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca, her nesil bir önceki nesile göre daha fazla bilgi ve beceriye sahip olduğu için hızlı ilerleme kaydetmiş ve daha iyi şartlarda yaşamıştır. İnsanın yaradılışı gereği çıkarları, amaçları, duyguları ve ihtiyaçları zaman ve şartlara göre hızla değiştiği için nesiller arası farklılıklar da değişikliğe uğramıştır.
Dijital teknolojilerin her alanda hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldiği günümüz şartlarında bu teknolojileri faal ve karışık bir biçimde kullanan kuşak olan Z kuşağı olarak adlandırılan kuşakta da görmekteyiz. Bu gelişmenin sonucu olarak, dijital ortamda doğan ve teknolojiden etkilenerek büyüyen çocukların da kendilerinden önceki kuşaklardan farklılaşması doğaldır. Z kuşağı denen ve bazı kaynaklarda 1995 yılından sonra doğanlar, bazılarında ise 2000 yılı ve sonrası kuşak olarak nitelendirilen nesil özelliklerini belirlemekle beraber, istihdamları konusunda işletmelerin, kurumların, firmaların vb. kuruluşların takınacakları ve takınmaları gereken tavırlarını ve işletme politikalarını ortaya koymaktır.
21. Yüzyılın yönetici çalışan ve üreten kesimini oluşturacak imar ve inşasında önemli bir yer tutacak olan Z kuşağı çocuk ve gençlerini gelecekte nasıl görmek isteriz. Ya da çalışma ve iş hayatına yönelik olarak onların beklentilerini karşılamaya ve onları anlamaya hazır mıyız? Çalışma hayatından beklentileri nelerdir? Bu ve benzeri sorulara cevap aramak ve sağlıklı bir dünyada sağlıklı kararlar verebilmek için Z kuşağı Y kuşağını, Y ise X kuşakları karşılıklı olarak anlamak ve dinlemek dorumundadır.
Z kuşağını diğer kuşaklardan ayıran en önemli özelliği dijital yüksek teknolojinin yaygın olarak kullanıldığı bir zaman diliminde dünyaya gelmeleridir. Dijital ve yüksek teknolojinin günlük hayatımıza yön verdiği sosyal medyanın hayatımızın her alanını etkilediği bir dönemde bu teknolojinin faydalı bir şekilde kullanmanın yollarını öğrenme ve öğretme görevi önem kazanmaktadır. Bu görevi kim ya da kimlerin devralacağı ve nasıl bir program dâhilinde kullanılacağı çok önemlidir.
Bu görev ebetteki ülkenin yönetim ve eğitim kademelerinde yer alan yöneticiler, eğitimciler ve akademisyenler tarafından yapılmalıdır.
Bilgisayarı ve dijital teknolojiyi çok yoğun kullanan Z kuşağı metinleri konuşmaya, bilgisayarı okumaya tercih etmektedirler. Bu kuşağın bireyleri dışarıda çok zaman harcamazlar, çevrimiçi iletişim kurarlar, bilgisayarsız veya cep telefonsuz bir hayatı hayal bile edemezler. Teknolojisiz bir yaşamdan haberdar değildirler. Ekonomik depresyon yaşayarak büyüyen bu kuşak büyük bir ekonomik baskı altında iş hayatına adım atacaktır. İş dünyası da, Z kuşağını, iyi eğitimli ve kendini sürekli geliştiren bir nesil olarak değerlendirmektedir.
Detaylarda kaybolmadıkları ve nokta atışı yapabildikleri için şirketlerin verimli çalışması ve başarılı olmasında büyük rol oynayabiliyorlar. Z kuşağının sağlayacağı bu tür faydalarla öne çıktığını söyleyebiliriz. Ancak, aidiyet duygularının az ve sebatsız olmaları da işletmelerin standart sistemlerinde bu kişileri bünyelerinde tutmalarını zorlaştırır. Z kuşağı, takım çalışması yerine daha çok bireysel hareket etmeyi seven ve kendilerini ifade edebilecekleri alanlar oluşturabilen kuşak olarak kabul ediliyor. Bu kuşak için para kazanmanın yanında, iş tatmini de önemlidir. Bilginin ve zamanın hızına anında adapte olabilme özelliği taşırlar ve bu bireyler, çalışırken eğlenmenin ve sürekli öğrenmenin peşindedirler. Özellikle teknolojinin büyük etkisiyle yeteneklerini hızla geliştirebilme imkânına ve işletmelerin geleceklerini belirleyecek çoğunluğa sahip olmalarından dolayı, bu kuşak, işletmelerin ihtiyaç duyduğu en önemli varlık haline gelmiştir.
Çalışma hayatındaki pozisyonlarla uyum sağlandığında, işletmeler açısından fark oluşturacak olan bir kuşak, Z kuşağı. Sınırsız kariyer anlayışı ve zayıf örgütsel bağlılık gibi farklılıklarından dolayı bu bireyleri işletmeye çekmek, onlara gereken değeri vermek, onları kariyer açısından geliştirmek ve işletmede tutabilmek için işetmeler artık geleneksel insan kaynakları uygulamalarından yetenek yönetimi anlayışına geçmelidirler.
Sonuç olarak
Toplumun en genç ve dinamik kuşağı olan Z kuşağı, 5 yıl önce İstanbul nüfusunun % 23’ünü oluştururken, bugün bu oran % 30’a yaklaşmış durumda. Geleneksel kuşak ve X kuşağının oranı giderek azalıyor, Y kuşağı ise varlığını koruyor. Bu durum özellikle çalışma yaşamını tamamlayanların İstanbul’u terk etmeye başladığını, iş gücünün büyük kısmını oluşturan Y kuşağının İstanbul’da yaşamaya devam ettiğini ve hızlıca gelen Z kuşağının giderek şehrin hâkimi olmaya başlayacağını gösteriyor.