Uzaya gitmek, ruha inmek...
Son yirmi yılda hayal bile edemeyeceğimiz bir ilerleme kaydettik ülke olarak. Yollar, köprüler, alt geçitler, hızlı trenler, Marmaraylar, ihracatta yapılan atılımlar, üretim artışında alınan önemli yollar... Bu liste uzar gider. Şehirlerimizin değişen, gelişen yüzü. Maden alanında gerçekleştirilen milli duruş ve enerji sahasında geliştirilen yenilikler ile Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezervleri de altı çizilmesi gereken gelişmeler. Esas savunma sanayimizde gelişen teknoloji ve askeri sistemimizdeki profesyonellik ile yurt savunmamızı sınır ötesine taşımamız, üzerinde durulması gereken bir konu. Bunların yanında Ayasofya Camii’nin ibadete açılması, Kıbrıs’ta Maraş’a yeni statü getirilmesi, başörtüsü konusunda gereksiz yasakların ve bu konunun ülkenin enerjisini tüketen tartışmaların önünün kesilmesi, bu yirmi yıllık kalkınmanın önemli hamleleri olarak görülebilir.
Şimdi de uzaya gitmek için başlatılan çalışmalar gündemimizde. Bu gerçekten çok önemli bir adım. Artık değişen bir dünya var karşımızda. Bu dünyanın yeni şartlarına ayak uyduramayan ülkelerin gelecekleri olamaz. Bütün bu kalkınma hamlelerine sevindiğim kadar, üzüldüğüm bir konu var, o da Türkiye’ye yakışmayan bir muhalefetin Meclis’imizde mevcut bulunması. Yapılan her işe karşı çıkan, proje geliştirmek şöyle dursun, bütün projeleri eleştiren bir muhalefet! Yazık. “Uyuşturucu kaçakçılarından ve kumar oynatanlardan vergi al!” diyen bir muhalefet, ülkemizi terörize edenlerle dirsek teması kurmaktan çekinmeyen, “biz geldiğimizde bu yapılanları yıkacağız” deme gafletinde bulunan bir muhalefet... Yazık ki hem de ne yazık.
Bu köşeyi takip edenler bilir, ben siyaset yazan bir yazar değilim. Siyaset yapmayı, konuşmayı, tartışmayı da sevmem. Ama bu ülke bizim. Bu ülkeye yapılan hizmetin yanında yer almak herkes gibi benim de görevim. Bu ülkeye zarar verenlerin, vermek isteyenlerin karşına çıkmak da ayrı bir görevdir benim için. O yüzden son uzay tartışmalarında sığ konuşmaları, tartışmaları görünce bu yazıyı yazmak istedim.
Biraz konuyu yumuşatalım ve uzay konusunda fikir jimnastiği yapalım. Biliyorsunuz, uzaya bir de insan gönderilmesi söz konusu olunca, gidecek olan insana milli bir isim bulmak için herkes bir öneride bulunuyor. Bir de uzaya gitmek ister miydiniz? Sorusuna cevaplar aranıyor. Bu konuda da önemli bir külliyat ortaya konuyor sosyal medyada.
Uzaya gidecek insana isim önerisinde bulunmak istemem, zira bu önerilen isimler öyle çok ki bir isimler sözlüğü bile çıkabilir. Uzaya gider misin? Sorusuna gelince bir cevabım var elbet. Çiçeğin açmadığı, kelebeğin uçmadığı, kuşların cıvıldamadığı bir yere gitmek istemem doğrusu. Bunu peşinen söyleyeyim. Hayır kimse gitmesin demem, elbette gidilmesi gerekiyorsa, ki öyle, gidilecek o zaman. Duygusal bir insanım, bana dünyada olmak yeter. Keşke geliştirilen teknoloji insanların duygularına paralel geliştirilse, bu kadar silah, bu kadar savaş, bu kadar insan kıyımına yönelinmese. Doğa korunsa, kutuplardaki buzdağları erimese, ozon tabakası delinmese, hayvanların yaşam alanlarına girilmese, dağlar delinmese, denizler kirletilmese... insana sağlanan konforun, başka insanların sömürülmesi üzerine geliştirilen dünya siyasetini kabul etmek mümkün değil benim için. Ama düşmanın silahıyla silahlanın diyen bir inancın mensubu olarak gerekli adımların atılmasından da geri duramayız.
Ülkemizin gelişiminin devam etmesi için her doğru hamlenin yanında olmalıyız. Dünya aya giderken biz yaya kalmamalıyız. Ben Türk insanının zeki ve becerikli olduğuna her zaman inanmışımdır. Bizde bugüne kadar olmayan tek şey organizasyon disiplini idi. Bunu birçok alanda müşahede etmişizdir. Çağlar boyu askerimizin disiplini dışında pek çok alanda, yeteneğimize güvenip çalışma disiplininde zafiyet göstermişiz. Mesela sporda bu çok açık bir şekilde görülebilir. Ben bununda değişmekte olduğuna inanmak istiyorum. Çalışma kültürümüz de artık gelişiyor diye düşünüyorum. Yalnız eğitim sistemimizin istikrar kazanması ve insan yetiştirme kabiliyetinin güçlendirilmesi gerektiğini görüyorum. Yirmi yılda ülkenin pek çok alanda gelişmesini sağlayan hükümetimize teşekkür ederken bu konularda da yeni hamleler ve doğru adımlar atılmasını tavsiye ediyorum.
Başbakanların, zenginlerin uçağıyla yurt dışına çıktığı bir Türkiye’den uzaya gitme hayalini gerçekleştirebilecek bir Türkiye’ye geçmiş bulunuyoruz. Bu güzel bir şey. Benim gibi duygusal insanlar için ise gelişmenin bu tarafı kadar sanatta, kültürde ve insan ruhunda yepyeni ufukların açılması, en az uzaya gitmek kadar önem arz eder. İnşallah bu da gerçekleşir.
Sevgiyle kalın.