Mehmet Toker
Mehmet Toker Uzaktaki Yakın Komşu Moğolistan (6)

Uzaktaki Yakın Komşu Moğolistan (6)

Tolgoit, Bilge Tonyukuk Yazıtları, Nalayh...

 

Bir önceki yazımızda Moğolistan hatıralarımızı yazmaya devam edeceğimizi ifade ederek yazımı bitirmiştim. Moğolistan Milli Üniversitesi'ndeki derslerimizi tamamladıktan sonra, çarşamba günü sabahına Moğolistan'da faaliyette bulunan STK'lar ile karşılıklı görüş alışverişinde bulunmak ve Türkiye'deki sivil STK'ların tecrübelerini, Moğolistan'daki STK'lara aktarak bir anlamda karşılıklı işbirliğini geliştirmek amacıyla güzide bir salonda Tolgoit, Nalayh ve Ulan Batur'da faaliyet gösteren 20 civarında sivil toplum kuruluşu ile bir araya geliyoruz.

 

Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş hocamızın "STK'larda Yönetim, Kurumsallaşma, Süreklilik" konulu sunumu, Dr. Alpaslan Durmuş hocamızın "STK'larda Eğitim ve STK ların Yönetime Etkisi" konulu sunumları ve son olarak da Mevlüt Yıldırım ağabeyin "Sosyal Yardım Alanında Faaliyet Gösteren STK'lar; Dost Eli Derneği Örneği" başlıklı sunumlarıyla güzel bir işbirliği programını gerçekleştirmiş oluyoruz.  Salonda bulunan 20 civarındaki Moğol STK'nun yetkililerinin ilgisi, alakası ve "Türkiye'den STK hususunda öğrenecekleri daha çok şeyleri olduğunu" ifade etmeleri bu günümüzün ikindiye kadar olan bölümünü dolu dolu geçirdiğimiz anlamına geliyor.  Moğolistan da faaliyet gösteren Moğol  sivil toplum kuruluşları ile programınızı tamamladıktan sonra ülkemizin yurtdışındaki temsilcisi durumunda olan ve Türkiye'nin tanıtımı noktasında çok ciddi faaliyetlere imza atan TİKA'mızın, Moğolistan koordinasyon merkezini ziyaret ediyoruz. TİKA kordinatörümüz Emrah Ustaömer Bey, TİKA'nın Moğolistan'daki çalışmaları ile ilgili kısaca bir bilgi veriyor. TİKA'da görevli koordinatör ve uzmanlarımıza başarılar dileyip, akşam yemeği için Ulan Batur merkezde yer alan Turkish Ankara Restaurant'a tekrar gidiyoruz.

 

Planlandığı üzere Moğolistan Milli Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü hocaları ile beraber bir değerlendirme toplantısı, akşam yemeği eşliğinde planlanmış.  Yemekte bölüm hocalarına pazartesi ve salı günü icra etmiş olduğumuz dersler ile alakalı, öğrencilerden geri dönüş alıp almadıklarını soruyoruz ve kendi değerlendirmelerini  öğrenmek istiyoruz.  Hocaların ortak görüşü;  derslerin çok verimli ve başarılı olduğu, bunun kendileri adına, MUİS adına büyük bir kazanım olduğunu ifade ediyorlar.

 

Perşembe sabahında daha önceden planlandığı ücre Moğolistan Büyükelçimiz Sayın Muhittin Ahmet Yazal Beyefendi ekibimizi kabul ediyor.  Sayın Büyükelçimizle karşılıklı görüş alışverişinde bulunup, Moğolistan Milli Üniversitesi'nde yapmış olduğumuz derslerin içeriği ile alakalı bilgiler veriyoruz.  "Bu proje kapsamında Moğolistan'da bulunmamızın çok değerli olduğunu ve Moğolistan-Türkiye ilişkilerinin, özellikle üniversiteler noktasında ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri noktasında öncü bir proje ve faaliyet olduğunu" Sayın Büyükelçimizden duymak ta bizleri onurlandırıyor.

 

Büyükelçiliğimizi ziyaretimizi tamamladıktan sonra, Moğolistan Teknik Üniversitesi'ne gidiyoruz. Moğolistan Teknik Üniversitesinde ekibimize kısa bir brifingle üniversite tanıtıldıktan sonra, üniversitenin özellikle Türkiye'deki teknik üniversitelerden farkını görmemiz açısından kısa bir iş atölyeleri ziyareti yapıyoruz.  Her ne kadar, ismi teknik üniversite olsa da; buraya öğrenciler, diğer üniversite öğrencileri gibi liseden sonra değil, ilkokuldan sonra ortaokul çağında alınıyor.  Girmiş oldukları bölümlerde tabiri caizse çıraklıktan başlayarak, kalfalık, ustalık dönemlerini teorik eğitimle birleştirerek, eğitim öğretimlerine devam ediyorlar. Şayet öğrenci üniversiteye doğru giden yolda teorik eğitimde başarılı olamazsa, ortaokuldan sonra veya liseden sonra ayrılmak suretiyle aldığı pratik eğitimsayesinde, iş kollarında ara eleman olarak, işçi olarak, çalışmaya devam ediyor. Ancak hem teorik noktada, hem beceri, kabiliyet noktasında başarılı olan çocuklar seçilerek üniversiteye yükseliyor.  Ve üniversiteyi de bitirip daha sonra mühendis olarak yada tercihine göre akademisyen olarak hayatına devam edebiliyor.  İnşaat bölümü uygulama atölyesine girdiğimizde, ortaokul veya lise çağındaki çocukların, bildiğiniz  inşaat çubuk demiri bağlamayı öğrendiklerini, yani ellerinde kerpeten ve telle, tablo beton dökülmek için ızgara inşaat demirleri bağladıklarını görmek bizleri şaşırtıyor. Elektrik mühendisliği bölümünde, yine ortaokul çağındaki çocukların ellerinde tornavida, pense, kontrol kalemleri ile elektrik devreleri bağladıklarını ve bir anlamda pratik uygulamanın içerisinde, yaparak, yaşayarak öğrendiklerine şahit oluyoruz. Diğer bölümleri zaman kıtlığından dolayı, tabiri caizse koşaradım tamamlayarak teknik üniversitedeki ziyaretimizi de bu şekilde neticelendiriyoruz. Teknik Üniversiteden ayrılıp, hemen Ulan Batur'un merkez ilçesi gibi değerlendirebileceğimiz Tolgoit'e doğru yola çıkıyoruz. Ancak Tolgoit'teki görüntü ile Ulan Batur'daki şehir görüntüsü tamamen birbirinin zıttı. Ulan Batur, yüksek modern binalardan, geniş caddelerden oluşan bir şehirken hemen kenar mahallesi veya merkez ilçesi diyebileceğimiz Tolgoit, genellikle tıpkı Karakurum da olduğu gibi tahta çitlerle çevrilmiş, 200-300 metrekarelik avluların içerisinde, tek katlı, renkli çatılı, tuğla veya biriketten inşaa edilmiş evler ama her avluda bir veya iki tane "GER"  Moğol çadırının yer aldığı, kaldırımsız  toprak sokakları ile ulaşımın sağlanmış olduğu bir yerleşim yeri. Ulan Batur ile Tolgoit arasında veya Tolgoit'in hemen kenarında yer alan ve Ulan Batur'un yılboyu elektrik ve sıcak su ihtiyacını, kışları da ısınma ihtiyacını karşılayan iki tane kömürle çalışan devasa termik elektrik santrali, hem Tolgoit'in, hem de  Ulan Batur'un havasını kirletiyor.  Termik santraller bu  kenar mahalleyi gelir seviyesi düşük insanların yaşamak zorunda kaldığı bir yer haline getiriyor. Tolgoit'e geliş amacımız, burada Dost Eli Derneğimiz tarafından inşa edilen, daha sonra TİKA tarafından kapsamlı tamiratı yapılan, Tolgoit  Kültür Merkezini ziyaret. Tolgoit Kültür Merkezi, 2011 yılında Konya'mızın medar-ı iftiharı olan Dost Eli Derneği tarafından inşa edilmiş.  Ancak ahşap iskeletli, kubbeli çatısı, Moğolistan'ın kış şartlarına elverişli olmadığından dolayı, 2015 yılında TİKA tarafından kapsamlı bir tamiratla yeniden Tolgoit'te yaşayan Moğol halkına armağan edilmiş. Tolgoit Kültür Merkezi'nin özelliği şu: alt katta kütüphane, yönetim odası, toplantı salonu, misafirhane olarak değerlendirilen odalar mevcut.  Üst katı ise Tolgoit'te yaşayan Müslümanların ibadetini yapabileceği bir cami olarak inşa edilmiş. Beyaz boyası  ve beyaz minaresiyle Tolgoit'in silüetinde müstesna bir yer ediniyor.  Caminin minareli yapısını dışarıdan gördüğümüz zaman o  sıcaklığı, samimiyeti içimize çekiyoruz. Kültür merkezinin ikamesini Türkiye'de öğrenim görmüş Moğolistan'a dönmüş olan dostlarımızın kurmuş olduğu El Birliği Derneği devam ettiriyor.

 

Tolgoit ziyaretimizin akabinde akşam yemeği için River Side Golf Kulübü'nün restaurantına gidiyoruz.  Restaurant girişindeki ahşap oymacılığının nadide eserleri sayılabilecek, özellikle Budist figürler içeren ahşap sehpa ve koltuklar dikkatimizi çekiyor. Yemekten sonra istirahata çekiliyoruz. Böylelikle Moğolistan'daki bir günümüzü daha  tamamlamış oluyoruz.

 

Cuma sabahı erkenden Ulan Batur'dan hareket edip, Ulan Batur'un normalde 55 kilometre kadar dışında olan, ancak 40 kilometrelik yol, bozuk olduğundan dolayı dolanarak gittiğimiz için, 100 kilometre mesafedeki Cengizhan'ın meşhur heykeline doğru yola çıkıyoruz. Tıpkı, Karakurum'a giderken olduğu gibi, yol kenarındaki manzaralar değişmiyor. Hafif engebeli göz alabildiğine uzanan meralar, meraların üzerinde at, inek, koyun, keçi sürüleri bizleri karşılıyor.  Nalayh'a yaklaşırken yolun kenarında yamaçta kurulmuş olan mezarlık dikkatimizi çekiyor.  Moğolistan'da mezarlıklar genellikle şehirlerin çok dışına, uzak yerlere yapılıyor. Tabii, hâlâ Moğolistan'da, cenazelerin dağ başlarında, akbabaların hizmetine sunulması adetinin de devam ettiğini öğreniyoruz. Mezarlığın başındaki büyük Buda heykeli buranın bir Budist mezarlığı olduğunu gösteriyor.  Cengiz Han heykeli Nalayh'ı yaklaşık 15 kilometre geçtikten sonra yolun sol tarafında bulunuyor.  Heykelin kaidesi gibi inşaa edilen binada iki katlı bir müze yer alıyor. Giriş katında Moğolistan tarihini anlatan kitaplar, Moğolistan'a özgü hediyelik eşyaların satılmış olduğu butikler var. Giriş katta sizi 6 metre ayak uzunluğu, 9 metre saya (gonç) uzunluğu olan devasa bir çizme karşılıyor. Bu çizmenin, Cengiz Han'ın çizmesinden esinlenerek, onun çizmesinin devasa boyutlarda yapıldığını, rehber bize İngilizce olarak anlatıyor. Çizmenin hemen yanında, giriş kapısının tam karşısında, bu heykelin oraya yapılma sebebi olarak gösterilen, Cengiz Han'ın  kamçısının yine devasa boyutta bir örneğini görüyoruz.  Yaklaşık 3 metre uzunluğunda, 50 santimetre çapında bir kamçı.  Sapından daha da uzun meşinden yapılmış kırbaç kısmı var. Bunlarla ilgili bilgi aldıktan sonra, girişin alt katında bulunan ve Moğol tarihini canlandıran, Moğol çadırlarının, tarihten günümüze gelişiminin çok güzel örneklerle sunulduğu kısma iniyoruz. Moğol tarihindeki günlük yaşamın, çadırlarla ve eşyalarla, çadırların önünde bulunan deve, yak, kurt, at, ren geyiği, koyun, keçi, köpek tahnitleri ile çok güzel canlandırıldığını görüyoruz. Moğol tarihi ile ilgili bölümü gezdikten sonra, 40 metre yüksekliğindeki 25 metre genişliğindeki, at üzerinde, elinde kırbacı ile tasvir edilen Cengiz Han heykeline çıkıyoruz. Atın yele kısmına, atın başının üst kısmına içeriden çıkarılabiliyor. Etrafı buradan izledikten sonra iniyoruz. 

 

Cengiz Han heykelinden ayrılıp,  Moğolistan'da atalarımızın bırakmış olduğu izlerden bir tanesi olan Bilge Tonyukuk yazıtlarına doğru yola çıkıyoruz. Bilge Tonyukuk yazıtları,  Cengiz Han heykeli ile Nalayh arasında, yoldan 11 kilometre içeride yer alan ve dört tarafı yazılı, 2 tane dikme taştan oluşan bir yazıt. Ve bu yazılı taşların etrafında, balbal olarak kabul edilen taşlar var.  Ayrıca Tonyukuk kitabelerinin önünden başlayıp, düzgün tek sıra halinde yaklaşık 2-3 metrelik aralıklarla dikilmiş ve ufka doğru uzayıp giden balbal  silsilesi var. Tabii ki, 1200 yıldır bu balbalların ve kitabelerin, nasıl el değmeden korunabildiğini, elbette ki herkes merak ediyor. Bunun sebebi Moğolistan'da hüküm süren Şamanist inancın bir yansıması. Çünkü, özellikle dikilmiş taşlar, kutsallık kazandığından dolayı, bu taşlara dokunmanın uğursuzluk getireceği inancı, taşların günümüze kadar bozulmadan ilk dünkü dikildiği şekli ile ulaşmasını sağlıyor. Bilge Tonyukuk yazıtlarını  ziyaret ettikten sonra Nalayh'ta bulunan  Kültür Merkezine doğru yola çıkıyoruz. Kültür Merkezi, Dost Eli Derneğimizin girişimleri ile TİKA tarafından inşa edilmiş bir kompleks. Adının Konya Kültür Merkezi olması, bizleri Konyalı olarak onurlandırıyor. Nalayh Konya Kültür Merkezi yine Tolgoit'teki gibi alt katı misafirhane, yönetim odası, toplantı odalarından oluşuyor. Üst katı kubbeli ve minareli bir cami olan bir merkez. Camii'nin hemen ön kısmında erkek öğrenci yurdu, erkek öğrenci yurdunun arka kısmında da kız öğrenci yurdu bulunuyor.  Buranın ikamesini de yine Tolgoit'te olduğu gibi Moğolistan El Birliği Derneği yürütüyor.  Cuma namazımızı burada kılıyoruz.  Namazdan sonra İmam Musa'nın, İmam Musa'nın babasının, diğer cemaatin Türkiye'den gelen bir heyeti aralarında görmekten duydukları sevinç yüzlerine yansıyor. Cuma namazından sonra Nalayh'ta Kazak asıllı Müslüman, İbrahim amcamızın Ger'ine misafir oluyoruz. Kazak mutfağına özgü ikramı yedikten sonra ve Kazaklara özgü başlık supaktuka ve cübbemsi bir giysi olan çapanları giyip fotoğraf çekiliyoruz.

 

Cuma namazında camideki cemaatin yaklaşımı hâl diliyle söylüyor ki; aramızda uzun mesafeler olsada Moğolistan bize hiç de uzak değil. Moğolistan'da bizleri ağırlayan Kaan Bey, Jenisbek Bey, Yestai Bey, Kanat Bey, Din Hizmetleri Müşavirimiz, Din Görevlilerimiz, Diyanet Yurtlarımızdaki Öğrencilerimiz, Büyükelçimiz, TİKA Koordinatörümüz,  Moğolistan Milli Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü hocaları, El Birliği Derneğinin Üyeleri bizleri misafirperverliğin zirvesi bir ağırlama ile ağırladılar. Onların bu samimiyeti ve yakınlığı,  bir hafta süren Moğolistan gezimizi, hayatımızda unutamayacağımız bir hatıraya dönüştürüyor. Cumartesi sabah Ulan Batur Cengiz Han havaalanından ülkemize dönmek için hareket ediyoruz.  İstanbul'dan uçakla 10 saatte gidilip, 12 saatte dönülüyor olsa bile Moğolistan; bizim hemen yanı başımızda, yüreğimizde, gönlümüzde yaşıyorsun.  Moğolistan bize uzak bir coğrafya değil, tarihi ile, kültürü ile, misafirperverliği ile çok yakın bir komşu. Artık atayurttan anayurda dönme zamanı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi