Esra Akyol
Esra Akyol Toplumdaki gizli tehlike

Toplumdaki gizli tehlike

Son yıllarda gittikçe artan, toplumda bir yara haline gelen kadın cinayetleri çok tartışılmaya devam ediyor. Ancak bu tartışmalar kadın cinayetlerinin neden bu kadar arttığı ile ilgili değil de olaylar yaşandıktan sonra alınan cezalar ile ilgili oluyor.

Sorunun kökenine inip çözmeye çalışmak yerine cinnet geçiren kocanın boşanmak isteyen eşini öldürdükten sonra ne kadar ceza alacağı merak konusu oluyor. Cezalar caydırıcı olursa suç oranları da azalır diye bir inanış var ama bu inanış kadın cinayetleri için geçerli değil.

Çünkü koca zaten o anda akli melekesini yitirmiş, cinnet geçirmiş, hiç ne kadar ceza alacağını düşünür mü? Kocası tarafından öldürülen kadın büyük çoğunlukla boşanmak isteyen kadın oluyor. Peki, kadınlar neden bu kadar çok boşanmak istiyor? Annelerimiz, ninelerimiz nasıl 50-60 yıl evli kalabildiler? Ailede birliği nasıl sağladılar? Biz neden sağlayamıyoruz?

Bu soruların cevabı aslında çok basit. Günümüzde kadına “Sen özgürsün evde oturma, çocuk bakma, eşine hizmet etme, git dışarıda çalış, çalışan kadın ol, kendi ayaklarının üzerinde dur mesajları sıkça veriliyor. Kanunlarımız da buna var gücüyle destek veriyor.

Hani şu Avrupa Birliği’ne uyum yasalarımız var ya işte onlar bizi Avrupa’ya uydurmaya çalışıyor. Müslümanlıkla ile alakası olmayan, Hristiyan olan Avrupa’ya... Dinimizi, örf ve adetlerimizi değiştiren, yozlaştıran, bizi biz olmaktan çıkaran bu AB uyum yasaları toplumumuzu her geçen gün zehirlemeye devam ediyor. Kadın istihdamı kadının gücü, kadının parası diye diye kadınları evine, eşine, çocuklarına tahammül edemeyen ama iş hayatında her türlü eziyetine katlanan ya da yüzlerce kişiye sesini çıkarmadan hizmet eden bir varlığa dönüştürdüler.

Tabi burada öğretmen, doktor, hemşire, avukat gibi bazı meslekleri istisna tutmak lazım. Sözünü ettiğimiz kadınlar, özellikle özel sektörde çok cüzi rakamlarla çalışan, evinde kraliçeyken fabrikada işçi olup aslında daha çok ezilen kadınlar… Zaten son yıllarda yapılan kadın istihdamları da bu yönde. Kadına iş alanı açıp, kadın çalışsın diye kreş yardımı ve daha pek çok konuda yardım yapan bakanlığımız AB’ye uyum yasalarını gerçekleştirebilmek için var gücüyle çalışıyor. İşte bu istihdamdan yararlanmak isteyen kadınlar çalışmak istiyor.

Çalışınca da ben nasıl olsa kendi ayaklarımın üstünde duruyorum, neden bu adama katlanayım deyip boşanmak istiyor. Bunu kabullenemeyen koca maalesef çareyi şiddette buluyor. Bu da eşin çalışmasını engellemeyince evde bozulan huzur, uzaklaştırma cezaları derken artık sağlıklı düşünemeyen ruhsal bozuklukları olan bir adam çıkıyor ortaya. İlk fırsatta bir cinnet anında eşini, çocuklarının annesini öldürüyor. Öksüz kalan çocuklar toplumda yeni bir yara açıyor.

Annesinin katili babası olan bir çocuktan nasıl sağlıklı bir birey olması beklenebilir ki? Tabi bu olayın sadece bir yönünü gözler önüne seriyor. Şüphesiz sadece çalışan ya da boşanmak isteyen kadınlar cinayete kurban gitmiyor ülkemizde. Bu cinayetlerin sebepleri saymakla bitiremeyiz.

Erkek çocuklarımızı büyütürken hep onları yücelten hiçbir şeyden onları sorumlu tutmayan “erkektir yapar” mantığı bizi sonuçta maalesef erkek şiddetine ulaştırır. Burada yapılacak şey, psikolojik sorunları olan, öfke kontrolünü sağlayamayan erkeklerin ya da kadınların yardım almasını sağlamak. Bakanlık, kadın istihdamı için harcadığı enerjiyi toplumun bozulan ruh sağlığını düzeltmek için harcasa, ortada kadına şiddet ve kadın cinayetleri diye bir şey kalmaz. Bunun için her ilde ücretsiz hizmet veren psikologlar çalışabilir.

Boşanmak üzere olan, şiddet baş gösteren aileler tespit edilip sorun çözülene kadar ücretsiz psikolojik destek ve danışmanlık verilebilir. Toplumun yapısını bozan, çocukları öksüz bırakan bu üzücü olayların yaşanmaması için artık çözüme yönelik bir şeyler yapılmalı. Bakanlık ve sivil toplum kuruluşları elini taşın altına koymalı…         

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Akyol Arşivi