Rüzgârlar, Rahmetin Müjdecileridir…
Rüzgârlar, rahmetin müjdecileridir: “Rüzgârları, rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur.” (Furkan 48) Rahmet, Yüce Allah’ın kullarına dönük iyilik ve ihsanlarıdır. Bu manada bereket kaynağı olan yağmur yağmadan önce rüzgâr onun kokusunu getirir. Rüzgâra cereyan da denir. Cereyan sözcüğü rüzgâr manasına geldiği gibi, fikir akımları manasına da kullanılır. Örneğin İslami akımlar, ilhadi/materyalist akımlar gibi. Bir kutsi hadiste: “Kalpler, Rahmanın iki parmağı arasındadır. Onları dilediği gibi çevirir” buyrulur. (Tirmizi “Kader” 7). İşte, rahmetin müjdecisi olan rüzgârlar, böyle bir değişim atmosferinde devreye girer. Furkan Suresi’nin 48. âyetinde geçen “rüzgarlar” içtimai fikri cereyanlara da tekabül eder. Toplumun yön haritası, iyiye ve güzele yönelik olduğu zaman bu rüzgârlar, toplumun bilumum katmanlarında esmeye başlar. Büyük sevinçlere vesile olan doğumların sancılı oluşu gibi, toplumsal değişimler de sancılı olur. Toplumsal değişimi tetikleyen ilahi rahmet de durgun havada gelmez. Mecazi anlamda dini, fikri, içtimai, kültürel ve siyasi tartışmalar şeklinde ortaya çıkan rüzgârlar, rahmeti kuşanacak bir toplumsal yapının oluşum müjdecileridir.
Bilindiği gibi içtimai sahada görüş farklılığı, durgun giden fikri yapının tartışmalarla hareketlenmesidir. Yerine göre, kötülük gibi görülen ve sancılı geçen sosyal değişmeler, sonunda kılık değiştirmiş iyilikler şeklinde tezahür edebilir. Nasıl ki yağmurun müjdecisi olan rüzgârlar tabiat için rahmetse, toplumun sosyal dokusunu kuvvetlendiren fikri cereyanlar da sorunların çözümünü kolaylaştırır ve hayatın her alanında yenileşmenin yollarını açar. Bu da toplum için rahmet vesilesi olur.
Bir başka açıdan insan fıtratına aykırı olan ilhadi cereyanlar bir kum fırtınasına benzer. Nasıl ki çölde rüzgârın etkisiyle kopan bir kum fırtınası, göz gözü göremez hale getirip fırtına dinince taşlar yerli yerine oturursa, toplumsal hareketler de belli bir olgunlaşma süreci yaşadıktan sonra sakinleşir ve mutlaka sağduyu bu fırtınanın içinden galip çıkar.
Rüzgârların birey ve toplumlar için sayılamayacak kadar da faydaları vardır. Yüce Allah bütün varlıkları çift yarattığı gibi bitkileri de çift yaratmıştır. Doğal ortamlarında bitkilerin üreyip çoğalmasında rüzgârlar aşılayıcı bir rol üslenirler. Nitekim bir âyette şöyle buyrulur: “Biz rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik.” (Hicr 22). Bahar aylarında ortaya çıkan polen denilen çiçek tozları, bitkilerin erkek tohumlarıdır. Bu tohumlar rüzgâr sayesinde dişi bitkilere taşınmak suretiyle aşılanır ve neticede bitkilerin ürünlerinin olmasını sağlarlar. Ayrıca günümüzde enerji üretiminde de rüzgârlardan istifade edilmektedir.
Sonuç olarak rüzgâr, Yüce Allah’ın yarattığı latif bir varlıktır. Gözle görülmez ama etkisini üzerimizde hissettirir. Bu bağlamda rüzgârlar, yerine göre azap, yerine göre rahmet vesilesidir. Aynı zamanda Yüce Allah’ın varlığının da en büyük delilidir. Bununla birlikte mecazi anlamda fikri cereyanlar, güç ve devlet manasına da kullanılır. Şu ayette geçen rüzgar “güç ve devlet” manasına gelir: “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46) Esas olan insanın Rabbimizin kendisine verdiği nimetleri keşfetmesi ve ondan istifade etmesini bilmesidir.