Tarihe Sığmayanlar
Geçtiğimiz Perşembe günü Türk milletinin tarihinde çok önemli bir zaferi kutladık. Bundan 105 yıl önce kazanılan bir zafer ve hala ilk günki coşkuyla kutlanan göğüsleri kabartan milli bir gurur sebebi Çanakkale Zaferi. Onu destanlaştıran imkansızlıklar içinde ama inançla ve imanla kazanılması.
Bir asrı aşkın zaman olmuş bu zaferi kazanalı. Yıllarca uğruna şiirler yazılmış, türküler söylenmiş. 100 değil 200 yıl geçse de o kutlu zafer için söylenecek sözler hiçbir zaman bitmez.
O halde o yıllarda ne olmuştu bir hatırlayalım. Hatırlayalım ki çocuklarımıza da anlatalım. Gelecek nesiller de bu şanlı zaferi unutmasın.
Osmanlı Devleti son demlerini yaşıyordu. Asırlar boyunca dünyaya hükmetmiş koca çınar yorulmuş, yaşlanmış ve yok olmak üzereydi. Üst üste kaybedilen savaşlar Osmanlıyı yıkılma noktasına getirmişti. Bu şartlar altında teknolojik olarak çok üstün olan İtilaf Devletleri Çanakkaler Boğazı'na dayanmıştı. Boğazı geçip Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'u işgal edip Osmanlı'yı sömürge bir devlet yapmak istiyorlardı.
Üst üste kaybedilen savaşlardan yorgun ve bitkin düşmüş Türk milleti ne pahasına olursa olsun vatanına düşmanın ayak basmasına engel olacaktı. Boğaza dayanan, çağının en modern donanmasına varıyla yoğuyla karşı koyuyordu Türk askeri. Düşmanın yoğun bombardımanı karşısında toprağı kanıyla suluyordu. Mevzide kalan son asker canını verene kadar, kimse görev yerini terk etmiyor, tüm gayretiyle karşılık veriyordu. Boğazı geçeceğinden emin olan donanma bir bir gemilerini kaybediyordu. Düşman, hiç beklemediği insan üstü bir direnişle filosunun büyük bir kısmını boğazın derin sularında bırakıp, geri çekilmek zorunda kalıyordu. Denizden geçişin imkansız olduğunu anlayan düşman kuvvetleri bu sefer onlarca milletten topladıkları yüzbinlerce askerle Gelibolu'yu karadan ele geçirmek için saldırıyorlardı.
Mehmetçik düşmana geçit vermemek için canını hiçe sayıyor, gözünü kırpmadan şehadete koşuyordu. Ölsem de düşmana geçit vermem diyordu. Binler Çanakkale'ye akıyordu. Analar evlatlarını, genç kızlar sevdiklerini, mektepler öğrencilerini bir bir cepheye uğurluyorlardı. Giden dönmüyordu bir daha. Liseler mezun vermiyordu o sene. Hepsi kanla yazılmış kaderlerini yaşıyorlardı. Ancak vatanını milletini korumak için hiç çekinmeden canlarını feda ediyorlardı.
Çanakkaler zaferi sadece kazanılmış sıradan bir zafer değildir. Kanla yazılmış bir destandir. Milletinin geleceği için kendi geleceğinden vazgeçmiş, kendi kaderine boyun eğmiş ama vatanının kaderine boyun eğmemiş mehmetçiğin sessiz çığlığıdır. Vatan sevgisini kendinden, anne babasından, sevdiğinden üstün tutmuş yüzbinlerin zaferidir Çanakkale.
Kanını dökmüş, kolunu bacağını kaybetmiş, iyileşip kalan parçalarını da feda etmeye hazır mehmetçiğin inancıdır. Bir mezar taşı bile olmadan kaybolup gitmiş isimsiz kahramanların ağıtlarıdır. Bağımsızlık için canını feda etmiş yüzbinlerin sesidir Çanakkale.
Boğazından geçen bir lokma kuru ekmeğe razı olmuş, bir tas sıcak yemeğin kokusunu bile unutmuş bir yudum suya hasret askerlerin tükenmeyen sabrıdır Çanakkale. Tüm yokluklara ve imkansızlıklara rağmen düşmanın modern silahlarına göğsünü siper etmiş kahramanların hikayesidir Çanakkale.
Kendini yenilmez sanan, mehmetçiğe binlerce bomba yağdıran devletlerin, boğazın derin sularına, Gelibolu'nun uçsuz bucaksız siperlerine gömüldüğü; Türk askerinin gücünü, imanını iliklerine kadar hissettirdiği, milletin bir bütün olarak dünyaya meydan okuduğu muharebedir Çanakkale.
Tarihin seyrinin değiştiği yerdir. Türkün esarete baş kaldırışıdır. Bağımsızlık uğruna verilen mücadele ile tüm dünyaya örnek olan bir destandir Çanakkale.
Vatan için canını feda etmiş şanlı Türk askeri ve milletine sevgi, saygı ve minnetle.