Hasan Ukdem
Hasan Ukdem Seval Bakkaliyesi -1-

Seval Bakkaliyesi -1-

Çocukluğumun Araplar Mahallesi. Ebusuud Sokağının başı, iki katlı kerpiç evin Büyük Sinan Caddesi’ne bakan cephesinde samanlıktan çevrilmiş bir bakkal dükkanının önü. Ters döndürülmüş bir sebze kasasının üzerine atılmış bir şilte ve onun da üzerinde ben. Dokuz on yaşlarındayım. Ve bir tiyatro sahnesi gibi yaşamaya başlayan mahalle. Karşıda Desti sokağının ağzında iki taraflı konmuş oturma taşları, bir tarafta Gödenelilerin Fadim abla bir tarafta torunlarını etrafına toplamış Elmas nine. Okula giden mavi önlüklü, beyaz yakalı çocuklar. Oyun oynayan koşuşan başka çocuklar. Arada bir geçen kömür, kavak kabuğu, talaş, un gibi yükleri taşıyan at arabaları. Çok seyrek de olsa homurdanarak yol alan stayer, gomer, bmc marka kamyonlar ve Murat taksiler. Hatta saman yüklü kağnılar. Hepsi bizim mahalle bakkalımızın önünde cereyan eden bir temaşa.
 
Bakkalın ismi Seval. Babam 1966’da açmış bu mütevazı dükkânı. Müşterisi yoldan geçenler ve komşularımız. Öğle saatlerinde gelen fabrika işçileri, resmi yerlerde çalışan memurlar, mahalleye gelen seyyar satıcılar. Leğende helvalar, kıvırcık zeytinler, soğan kabuğu ile renklendirilmiş pişmiş yumurtalar, köpüklü helvalar, yaz helvaları, çeşit çeşit reçeller, balık konserveleri, mevsimine göre domates, salatalık vs. Bu öğle yemeğinde en çok satılan yiyecekler. Kimi yayan, kimi bisikletlerle, kimi de çalıştıkları yere ait steyjen türü araçlarla gelir bunları alır giderlerdi. Ekmek arabaları dükkânın önüne durduğunda bütün mahalleyi saran bir sıcak ekmek kokusu olurdu ki kelimeler kifayetsiz kalır anlatmaya. 
 
Seval Bakkaliyesinin müşterilerine ve komşularımıza bir bakalım. Önce karşı sokağa girelim, Gödeneli Fadim ablanın kızı ve damadı Ahmet ve Melahat varlı ve çocukları Ali, Fadimanım ve Kamuran. Onların yanında İsmail Dede ve Aydınlı Zehra Nine. Karşılarında Kara Tahirlerin Fatma abla ve eşi İhsan Beyazbenli ve oğulları Tahir abi ve kızları Zehra. Sokağın dibinde iki ev yan yana biri Elmas nine ile Hüseyin amcanın oğulları, gelinleri ve torunlarından oluşan geniş bir aile. Onların hemen yanında Alhan ailesi, Nevzat abi ile Fatma abla ve iki oğlu Nevzat ile Mehmet. Bu sokak küçük olduğu için bütün aileleri saydım, Ebusuut sokağı sakinlerini de biraz geniş anlatacağım. Sokağın başında bulunan dükkânın aksine evimizin kapısı caddeye değil sokağa açılırdı, burada mahalle bakkalı babam ve ailesi olarak bizler yaşardık. Annemin ismi Nuriye.  Ben ailenin ilk çocuğuydum, kardeşim Bilal ve onun küçüğü Veyis sırayla dünyaya gelmişlerdi, en küçüğümüz ise biricik kız kardeşim Havva idi. Karşımızda Ahmet koyuncu ve Nazmiye ablalar ve çocukları, Ayşehanım, Hasan, Mehmet, Mustafa ve İsa’dan oluşan aile vardı. Bizim hemen yanımızda annemin amcası Mustafa emmi ile mine yenge ve oğulları, gelinleri ve torunları vardı. Emminin gelinlerinden biri benim teyzem Ayşehanımdı, diğer gelinleri iki hatice ve Şefika’ydı. Servet eniştem abisi Muzaffer ve küçükleri Veli abi ve İbrahim abi Mustafa emminin ailesini oluşturuyorlardı. Onların karşısında da Nuriye hala ve Mustafa eniştenin ailesi vardı, Mehmet, Hakkı, Şerife, Ahmet ve Zekeriya bu ailenin çocuklarıydı. Ve maalesef Şerife ve Zekeriya’nın haricinde üç kardeş görme engellilerdi. Ebusuut Sokağı biraz büyük bir çıkmaz sokak olduğu için diğer sakinlerini lakapları ve köyleriyle anacağım. Tutuplular, Aygırların İbrahim ağa ve ailesi, Veyseller, Halil Karabayır ve ailesi, Çaldereli Ali ağanın ailesi, Almanyalı Hasan ağa ve ailesi, İhsan Koç ve ailesi, Çoban Mehmet ağa ve ailesi, Şeker Mehmetlerin Fadim abla, Galaklı Emine abla ve birkaç kiralık ev vardı, buralardan da sayısız kiracı komşularımız geldi geçti.
 
Mahalle genişti ve daha önceki yazılarımda isim isim yazdığım bu komşularımız Seval Bakkaliyesinden alışveriş ederlerdi. O zamanlar maaşlı işlerde çalışan insan sayısı azdı mahallede. Kimi keçeci, kunduracı, kimi çiftçi bağ bostan sahibiydi. Haliyle veresiye çalışanların ödeme günleri belli değildi. Emekliler üç ayda bir, çiftçiler harmandan harmana, esnaf ise işinin durumuna göre hesap ödeme günlerinde borçlarını eda ederlerdi. 
 
 
 
Bir de yakın köylerden gelip tolu alışveriş eden müşterilerimiz vardı ki, onların gelişlerinde sıcacık muhabbetler gelişir, alışveriş maddiyatın ötesinde manevi bir boyut kazanırdı. Ve yıllar geçti ben o şilte üzerinden bakkalın kasasına terfi ettim. Bir gün onlardan da söz ederim.
 
 
Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi