Panzehir dünde
Bugünkü gençler neleri konuşuyor? Gündemleri, yarına dair düşünceleri ne? Geleceği tasarlarken hangi düşünceden yola çıkıyorlar ve kimleri rol model olarak benimsiyorlar? Bu soruların cevabını biliyoruz aslında ve bu cevaptan hiç de memnun olamıyoruz. Kıyafetlerinden, dövmelerinden, takılarından ve konuştukları konulardan da anlaşılacağı gibi; artistler, aktörler, şarkıcılar, futbolcular gençlerin idolleri klasmanında başı çekiyor. Mankenler, film kahramanları ve son zamanlarda zuhur eden sosyal medya fenomenlerini de bunlara rahatlıkla ekleyebiliriz. Peki, bu olumsuz bir şey midir? Elbette olumsuz bir şeydir. Bu hal, bizi biz olmaktan çıkaran ve ahlaki olarak, kültürel olarak ve manevi değerler olarak dejenere eden bir etki meydana getiriyor.
Bizi bu topraklarda güçlü kılan şey sadece kazandığımız savaşlar, fethettiğimiz topraklar değildi. Bizler dünyaya bir yaşam tarzı sunmuş, gönüller kazanmıştık ve bunu da gönül erleriyle başarmıştık. Dede Korkut’tan Karacaoğlana, Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya, Hacı Bektaş Veli’den Yunus Emre’ye, Nasrettin Hoca’dan Ahi Evren’e kadar nice kudema bize bir medeniyetin rotasını çizmiş, ufuklar, menziller göstermişlerdi. Tarihi öyle bir kurguladılar ki her birimiz, bir gecede hısımı akrabası ölmüş kimsesiz gariplere döndük. Mevlana bir düşünür, Yunus bir şair, Nasrettin Hoca bir mizah figürü oluverdi her nedense!
Son zamanlarda dikkatimi çeken bir şey var. Özellikle Nasrettin Hoca fıkraları konusunda bir yanlış anlamayı dile getirmek isterim. Artık bu fıkralar anlatılmıyor, ya da sadece ciddiyetten uzak mevzulara meze yapılıyor. İçinde nükteler taşıyan, dersler bulunan ve büyük bir ahlakın nüvesini taşıyan fıkralar, şimdilerde birer slogana dönüştürülmeye çalışılıyor sanki. Mesela o fıkrada geçen “Parayı veren düdüğü çalar!” sözünü, bugün paylaşmak istemeyenler, dünyayı kendi mülkleri sananlar, insanları sömürenler kullanıyor çoğunlukla. Oysa o fıkradaki bu söz, hak sahiplerine hakkını teslim etmeyi, çalışıp bir şeyler kazanmaya teşviki ve umduğun şeyleri elde etmek için karşılığında çaba sarf etmeyi öğütler. Tembelliği önlemek, ham hayallere kapılmamak ve alın terinin gereğini anlatmak içindir o sözün maksadı.
Bir de “Ye kürküm, ye” nüktesini bugünün kapitalist sistemine uyarlayanlar var. Aslında bu esprinin o günkü muhataplarını ters yüz etmektedir bugünkü muhatapları. Orada bir ders veren bu kinayeyi bugünün insanı “Güzel giyinmek, içindeki cevherden daha evladır.” olarak yorumlamaktadır. Oysa Nasrettin Hoca bu sözüyle insanlara sadece zenginliğine, kılık kıyafetinin gösterişine göre değer verenlerin yanlışını ortaya koymak istemiştir.
Aslında bu örnekleri bu mecrada çoğaltabiliriz, ancak buna gerek olduğunu sanmıyorum. Asıl söylemek istediğim şey, düne bakışımızın şaşı olduğunu, düne bakarken kendi kafamızla değil, baskın kültürün belirlediği parametreleri kullandığımızı belirtmektir. Bu bakış açısı bizi garip bir hayatın içine getirip bırakıverdi ve kimse bundan şikâyet etmiyor. Az sayıdaki itirazları da kimse kale almıyor. Bu yüzden de imzamızı attığımız eğitim sistemimiz, yerli düşünen bir gençliğimiz ve yarına damgamızı vuracak bir kadromuz oluşamıyor. Hep baskın güçlerin yancısı pozisyonunda kalıyoruz ve hep ofsayta düşüyoruz.
Her yerde “ânı yaşa” sloganı geçerli. “Düne bakma, yarını düşünme” düşüncesi bütün dünyaya salgın bir hastalık gibi yayılmış durumda ve bizim geleceğimizi de tehdit etmekte. Ekonomiyi düşündüğümüzün yarısı kadar bile bu konulara kafa yormuyoruz. Kuru siyasetin peşinde koştuğumuzun çeyreği kadar bu sorunun üstüne yürümüyoruz. Futbola ayırdığımız zamanın yüzde onunu bile bunun için ayırmıyoruz. “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” diyen Kızılderili atasözünde olduğu gibi son fırsatlar da elimizden kaçtığında anlayacağız bu durumun vahametini korkarım.
Dikiz aynası olmayan bir araba sağlıklı bir şekilde trafikte yol alamaz. Geçip geldiğimiz yollar bize gideceğimiz güzergâhın koordinatlarını verir. Hafıza çok önemli bir avantajdır insana. Hafıza sadece insan için değil, toplumlar için de önemli bir argümandır. Geçmişi en temiz milletlerin başında gelen milletiz. Neden düne küs gibi yaşıyoruz? Adaleti temin etmeye en mahir bizim toplumumuzdur. Huzuru ikmal edebilecek kabiliyet bizdedir. Yeter ki bir karar verelim, silkinelim, kendimize gelelim.
Dünümüz bir hazine gibi ışıl ışıl parlıyor ardımızda. Bi dönüp bakabilsek, her şey yeniden başlayacak.
Sevgiyle kalın.