Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal ÖNCE DIŞSAL FAKTÖRLERE UYUM

ÖNCE DIŞSAL FAKTÖRLERE UYUM

Ülke kamuoyları, her gün açıklanan küresel, bölgesel ve ulusal ekonomi verilerini anlamak için büyük gayret göstermektedir. Global ekonomi pastasından önemli oranda pay alması nedeniyle, olumlu veya olumsuz diğer ülkeleri etkilemede yüksek çarpan değerli ABD, Çin, Japonya, Almanya gibi ülkelerin reel ve finans sektörlerindeki değişmelerinin takip edilmesinin, nerdeyse kendi ülke verilerinden daha önemli olduğu günleri yaşamaktayız. Küreselleşmenin özellikle 2000’li yıllardan itibaren tüm dünyayı kapsamasıyla birlikte, ülkeler iki dişlinin birbirine uyumlu olarak çalışmasını sağlamak zorunluluğu altına girdiler. Birinci dişli her ülke kendi dinamiklerini dikkate alarak ekonomi politikalarını dizayn etmeye çalışırken, ikinci dişli olan uluslararası piyasalarında yapısına uygun bir ekonomi modeli geliştirmek zorundadır. Çünkü gelişme yolundaki ülkeler başta olmak üzere hemen her ülke, ekonomik işleyiş bakımından az veya çok bir şekilde birbiriyle etkileşim halindedir. Üstelik söz konusu ülkeler ABD, Almanya, Japonya ve Çin gibi herkül ekonomilere sahip iseler, çok daha fazla dikkatle takip edilmesi zorunluluk arz etmektedir. Trump, Abe, Merkel, Jinping, Johnson, Putin gibi ülke başkanlarının sürekli gündemi dünya gündemini işgal etmesinin nedeni, şüphesiz ki karizmaları, görünüşleri ve konuşmaları değil, temsil ettikleri ülkelerinin iktisadi, siyasi ve askeri bakımdan güçlü olmalarıdır. Sayılan ülkelerin üretim ve finansal sektörlerinde ortaya çıkacak bir kriz, kendileri kadar diğer ülke ekonomilerini de ciddi düzeyde etkileyecektir. Yaptıkları ihracat, ithalat yanında finansal enstrümanların en önemli alıcısı ve satıcısı olan büyük hacimli ekonomili ülkelerdeki süreç,120 civarında gelişmekte ve yaklaşık 80 civarındaki geri kalmış ülkelerin kendi içsel değişmelerinden daha fazla etkili olmaktadır. Çünkü gelişmekte olan ülkelerden biri istediği kadar ihracatını artırmak istesin, örneğin ABD veya Almanya’nın gümrük ithalat tarifelerini yükselttiğinde, neredeyse malını satamayacak duruma düşebilmektedir. Yada ithalat ve ihracatın %50’den fazlasını Avrupa ile gerçekleştiren, bir başka deyişle en önemli dış ticaret partneri olan Türkiye açısından konuya bakıldığında, bu yıl ve 2020 yılı büyümesi IMF tarafından %1.4’e aşağıya doğru revize edilerek durgunluğa riskinin dile getirilmeye başlanması, ülkemizin ihracat hacmini kısıtlanmasına yol açacak en önemli faktördür. Trump’ın dünyayı karşısına alacak boyuttaki tehdit, uyarı ve salvolarının global ölçekte ses getirmesi ve ciddiye alınmasının sebebi, kerameti kendinden menkul değil, başında bulunduğu ABD’nin gücünden kaynaklanmasıdır.

Ülkelerin aldığı veya almadığı ekonomik kararların, elbette içsel ve dışsal yansıması ortaya çıkacaktır. Tabi ki her ülke yöneticileri, halkının refahını artırmak adına politikalar uygulayacaktır. Ancak sadece uygulamaya koyduğu politikalarını değil, diğer ülkelerdeki olası ekonomik, siyasi, sosyal ve jeopolitik gelişmeler gibi tüm alternatifleri de göz önüne almalı ve en sonunda karlı çıkmalıdır. Aksi halde, küresel arenadaki değişen ve gelişen koşullara direnmesi mümkün değildir.

Fitch’in ülkemizin notunu negatiften durağana çevirerek olumlu görüş bildirmesi, uzun yıllardır açık veren cari dengemizin neredeyse sıfırlanacak duruma gelmesi, Yi-ÜFE’nin yıllık %1.7’ye düşmesi, her ne kadar dünya ortalamasından (%3.5) bir hayli yüksek olsa da yılın sonunda TÜFE’yi %25’lerden aşağıya çekmeyi başararak %12’ler civarında gerçekleşeceğinin beklenmesi, ödeme gücü olan ancak geçici krize düşmüş şirketlerin tekrar ekonomiye kazandırılması amacıyla “Finansal Yeniden Yapılandırma” gibi uygulamaların hükümet tarafından devreye sokulması olumlu sonuçlar doğurması muhtemeldir. Ancak söz konusu uygulamalar ve politikalar ortaya konurken uluslararası ayak, her daim göz önünde bulundurulmalıdır. Sadece içsel veya dışsal gelişmelere gör alınan kararlardan, başarılı sonuçlar elde etme şansı, hiçbir ülke için olası değildir. Bu ülke ister ABD, Almanya, Japonya gibi gelişmiş, isterse Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin (BRIC), Türkiye gibi gelişmekte, isterse de Kenya, Liberya, Yemen, Gambiya, Togo gibi geri kalmış ülkeler olsun, fark etmez.  

 

Soru: c/1-c > 1/1-c midir? Neden?

Sözün Gözü: Kibir, acizliğin dışa vuran yansımasıdır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi