HERKES AHLAKSIZLIKTAN ŞİKAYETÇİ DE…
Ahlak, Arapçadan dilimize geçmiş. ‘’İnsanda bulunan ruhi ve zihni haller. İyilik etmek ve fenalıktan çekinmek için takibi lazım gelen usul ve kaideleri öğreten ilim’’ diye tanımlamış Ferit Develioğlu.
TDK ‘’Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları’’ diyerek karşılamış.
Ahlak felsefesinin özel kavramları olduğunu da biliyorsunuz. İyilik, kötülük, erdem, vicdan, sorumluluk, özgürlük, mutluluk, ahlak yasası vb. gibi.
Farabi, ahlakı en üst noktada mutluluk olarak düşünür. Çünkü ona göre insan davranışlarının amacı en üst iyiye ulaşmaktır. En üst iyiyse mutluluktur.
Ancak mutluluk tek başına zihinsel bir faaliyet değildir. Hatalardan ders çıkaran uyanık bir vicdan olması da bir zorunluluktur.
Bir örnekle açalım. Yalan söylemek mutluluğa engel midir? Evet. Fakat yalandan sonra birey, yaşadığı iç sıkıntı nedeniyle bir daha yalan söylemiyor ve bundan da mutlu oluyorsa; bu mutluluğu, vicdanın baskısından doğan mutsuzluk var etmiştir.
Yiğitlik, adalet, cesaret olarak tanımlayabileceğimiz erdem de, aristokratik beğenisini edilgenlik, zalimlik, korkaklık gibi kendi antitezlerinden alır örneğin.
Mutsuzluk vicdanın iç depremidir. Ancak depreme sebep olan negatif düşünceler kemikleşirse vicdan susar ve yukarıdaki örneğin tersi bir halle hallenir birey.
Kendi ülkesinin, kendisine bahşettiği belediye başkanlığı makamının veya parti genel başkanlığının, Türkiye düşmanı PKK/YPG terör örgütleri lehine, ülkenin dış düşmanlarına şikayet amacıyla kullanılması, vicdanı bypass ettiği için bize göre nankörlüktür ve ahlaki paradigmanın dışındadır. Böyle bir davranış, bireyde alkol bağımlısı bir insanın sarhoşken kendisini mutlu hissettiği hale benzer bir mutluluk yaşatabilir ama vicdan uyanınca mutluluk sona erer. Ya uyanmazsa sorusu konumuzun dışındadır.
Şu satırları bir Hristiyan kaynaktan aldım : ’’Ahlak konusunda Tanrı’nın standartları net ve belirgindir. Bunları esnek bir hale getirerek sulandırmak ve sağından solundan kırpmak bizi ahlaksızlığa götürür.’’ Yazı şehvet peşinden gitmemek, eşini aldatmamak ve tek evlilikle yetinmek gibi öğütlerle devam ediyor.
Hristiyanlıktan bir örnek verince sessizleşen ama bu kurallar Kur’an ve sünnet tarafından sistematik hale getirilmiştir ve devlet fuhşu önlemek için gerekli tedbirleri almak zorundadır dediğiniz zaman laiklik elden gidiyor diye bağıran adamın, vicdanı, kendi ön yargıları nedeniyle devreden çıktığı için bu tutumu bizce evet, ahlakdışılıktır. Çünkü ‘’özgürlük,ama herkes için’’ diyebilmek de vicdanın ( veya ahlakın )bir parçasıdır.
Kendisi sahte çekler verdiği halde, kendisine gelen karşılıksız çeklere isyan eden esnafın ruh sağlığından emin değilim.
LGBT ye alkış tutan el, faizi meşru gören gönül, hain, yalancı ve de inkarcı ama dua eden siyasetçi, görevini savsaklayan işçi, memur, başkalarını kandırmaktan utanmayan tüccar nasıl bir ahlak istiyor anlamak zor.
Çek yazmadan önce bireye kendini çek ettirmeyen vicdanın, ahlaki sermayesi de yoktur. Selamlar.