Esra Akyol
Esra Akyol Normalleşebilecek miyiz?

Normalleşebilecek miyiz?

Ülke olarak çok farklı bir tecrübe yaşıyoruz. Sağlığımız için iki aydır zorunlu olmadıkça evden çıkmıyoruz. Başta evden çıkmama fikri çok zor gelse de zamanla alıştık bu duruma. Yeter ki salgın bitsin, şu illetten kurtulalım da gerekirse iki ay daha evden çıkmayız diyenlerin sayısı az değildir herhalde. Hastalığın seyri iyiye gidiyor, can kaybı ve vaka sayısı azalıyor diye sevinirken ve tam evde kalmaya iyice alışmışken şimdi yeni bir durum çıktı ortaya.

Normalleşme süreci...

Normalin kelime anlamı alışılagelen, olağan kurallar demek. Fakat artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. En azından uzun bir süre böyle olacak. Hatta bu süreçle birlikte yeni normallerimiz ortaya çıktı. Maske, eldiven, sosyal mesafe, hijyen gibi.

Alışveriş merkezleri, kuaförler çok kurallı bir şekilde açıldı. Ancak gevşetilen hiçbir önlem, eski hayata tamamen dönme anlamı taşımıyor. Kurallara uymak bizim elimizde tabii ama durum bu kadar iyiye giderken hastalığın seyrini riske atmak ne kadar doğru. Bu duruma zaten alışmıştık biraz daha sabredebilirdik. Tabi ekonominin durumu da önemli ama sağlık olmayınca hiçbir şeyin öneminin olmadığını son iki aydır hep birlikte yaşadık, gördük. Bu zamana kadar batmayan Avm’ler, kuaförler bir ay daha kapalı kalsa batmazdı herhalde. Tabi Bilim Kurulu’nun, yetkililerin öngördüğü şeyler vardır bu kararları alırken. Ama yine de biz vatandaş olarak korkuyoruz hastalık yeniden artarsa diye.

Bu süreçte Türkiye’nin koronavirüsle mücadelesi tüm Dünya’ya örnek oldu. Tedavi yöntemleri, aldığı önlemler, sağlık sistemi tüm o gelişmiş Avrupa ülkelerine adeta parmak ısırttı. Vaka sayısında en tepeyi gören ve hızlı bir düşüşe geçen ülkemizde normalleşme süreci de bu salgın döneminin bir parçası olduğuna göre hastalığı bitirmede de tüm Dünya’ya örnek olacağımız günler yakında.

Ülkemizde şu ana kadar ölüm sayısı 4 bine yaklaştı. 100 bin nüfus başına ölüm oranımız 4,43. Bu oran Belçika’da Türkiye’nin 17 katı, İspanya’da 12 ve İngiltere’de 10 katı. Ülkemizde her 100 vakanın sadece 3’ü vefat ederken, mesela Fransa’da her 100 vakanın 18’i vefat etti. Yani tüm Avrupa ülkelerinden daha iyi durumdayız.

Ülkemizin elde ettiği tüm bu başarının sürüp sürmeyeceğini ise yine toplumumuzun tedbirlere uyma derecesi belirleyecek. Salgının bittiği algısına kapılıp yeni normlara uyum sağlamazsak bütün bu kazanılan başarı boşa gider.

Maske kullanmadan rahatça dışarı çıkabileceğimiz, ihtiyaçlarımızı giderebileceğimiz, sevdiklerimizle buluşabileceğimiz zamanların özlemini çekiyoruz, bir an önce eski günlere dönebilmek için sabırsızlanıyoruz. Zorunlu sokağa çıkma yasakları dışında Ramazan ayının beklenenden daha hareketli geçmesi bu sabırsızlığın bir göstergesi.

Bayramda ise çok daha fazla hareketlilikle karşılaşılabilir. O yüzden çok tedbirli olmalı kendi normalleşme sürecimizi kendimiz ayarlamalıyız.

Bu sürecin bir parçası olan 65 yaş üstü ve 20 yaş altına verilen sokağa çıkma izinleri biraz nefes aldırdı. Mesafeli bir şekilde parklarda buluşmak gelecek güzel günlerin bir provası gibiydi.

Eğer bu yeni normlara uyum sağlayabilirsek, yaşlılarımızın elini öpebileceğimiz daha çok Ramazanlara erişebileceğiz. Çocuklarımız okullarına, parklara, sokaklara kavuşabilecek. Bütün bu emeklerin boşa gitmemesi için toplum olarak herkes üzerine düşeni yapmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Akyol Arşivi