Esra Akyol
Esra Akyol İkinci dalga kapıda mı?

İkinci dalga kapıda mı?

Geçtiğimiz hafta sonu sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi tüm yurtta adeta bayram sevinciyle karşılandı. Millet evde kalmaktan o kadar bunalmış ki parklar, sokaklar doldu taştı. Piknikçiler, mangalcılar aylardır özledikleri temiz havanın, güneşin tadını çıkardılar. Uzun zamandır akraba ziyaretleri yapamayanlar sanki yıllardır birbirini görmüyormuş gibi akın akın yollara düştüler. 

Şehirlerarası seyahat kısıtlamasının kaldırılmasıyla özellikle İstanbul’daki vatandaşlar memleketlerine gitmeye başladılar. Virüsün İstanbul’daki etki alanını düşününce oradakilerin diğer şehirlere dağılmasının ne kadar olumsuz sonuçlar doğuracağını tahmin etmek zor değil.

Nitekim öyle de oldu. “İstanbul'dan gelen kişi akrabalarına da korona bulaştırdı” diye yurttan bir bir haberler geliyor. Tamam cana yakın, samimi bir milletiz. Geliş gidiş yapmadan duramayız. Gezmeyi severiz. Ama söz konusu sağlık olunca, mecbur kalınca üç aydır hiçbir yere gitmeden evde durabiliyorduk. Keşke bir ay daha evde dursaydık. Seyahat serbest oldu yasak kalktı diye düşüncesizce yollara düşmeseydik.

Tabii tehlike sadece İstanbul’da değil. Gaziantep’te vatandaşın virüs bitti diye rehavete kapılması, maskesiz sokağa çıkması sonucu vaka sayısı hızla artıyor. Diyarbakır’da da durum farklı değil. Vaka sayısı o kadar hızlı artıyor ki ikinci dalga endişesi yaşanıyor. Tam virüsün gücü azalıyor, iyileşen sayısı artıyor derken bu küçük artışlar büyük sonuçlar doğurmasın, aylardır harcanan onca emek, onca çaba boşa gitmesin diye ümit etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Keşke tedbirler hemen gevşetilmeseydi. Normalleşme süreci yaramadı bizim millete. Zaten evde zor duran insanlar süreci yaşamadan direkt normale döndü. Bu, aylardır evde kalmak zorunda olan, hala sokağa çıkması yasak olan çocuklarımıza, artık evde kalmaktan bunalıp hastalanan yaşlılarımıza haksızlık değil mi? 

Bakan Koca, “tedbirlere dikkat edersek ikinci dalgayı beklemiyoruz” dedi. Bu açıklamada tedbirlere dikkat etme kısmı çok önemli. Ama ülkemizin şu anki durumuna baktığımızda millet çoktan rehavete kapıldı bile. Böyle giderse maalesef ikinci dalganın gelmesi kaçınılmaz olacak.

Dünya’da ve Türkiye'de bilim adamları hastalığın aşısını bulmak için uğraşıyorlar. Bazı uzmanlar, her şey iyiye gitse bile sonbaharda ikinci dalganın geleceğini söylüyorlar. İkinci dalgaya kadar aşı ya da ilaç bulunur mu, bulunursa da bu dalga engellenebilir mi bilinmez. Ama yaz aylarında virüsün biraz daha güç kaybedeceği aşikâr. Hava sıcaklıklarından dolayı yazı biraz daha rahat geçirebiliriz. Ama virüs dünyadan yok olana kadar tedbirli davranmak zorundayız.

Bu süreçte bütün zorluğu çeken sağlık çalışanları artık çok yoruldular. Allah korusun, ikinci dalga yaşanırsa en çok onları etkileyecek. Onlar aylardır ailelerini görmüyorlar, hiç durmadan canları tehlike altında çalışıyorlar. Seyahat serbestliği oldu diye düşüncesizce memleket yollarına düşenler bir de sağlık çalışanlarını düşünsün bakalım. Aynı şehirde olup da ailesini, çocuklarını görememek acaba nasıl bir duygu?

Dünyada zaman zaman salgın hastalıklar yaşanıyor. Bu ilk değil daha önce de daha büyükleri yaşandı ve atlatıldı. Üstelik o zamanlar bilim ve teknoloji bu kadar gelişmiş değildi. Bugünkü teknoloji bu hastalığı yenebilecek düzeyde. Sağlık sistemimiz, hastanelerimiz, teknolojimiz bu hastalığı alt edebilecek seviyede. Yani er ya da geç biz bu hastalığı yeneceğiz ama önemli olan en az ölüm oranı, en az hasarla yenebilmek. Bunun için herkes tedbirlere uymalı ve üzerine düşeni yapmalı. Gerekirse sıkı tedbirler yeniden getirilmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Akyol Arşivi