Necmettin Şimşek
Necmettin Şimşek İki Tür Tamamen

İki Tür Tamamen

*“Dünyada olabilecek her bir olay için misal aleminde sayısız ihtimal uyur. Siz ağzınızdan çıkardığınız sözlerle o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler söyleyin ki güzel ihtimaller uyansın. İnsanın kaderine müdahalesi buradadır. Bu yıl Mevlana yılı. Deprem her zaman için ani ve büyük bir afattır. Afat ile ilgili çok şey yazılabilir. Herkes bildiği kadar yazıyor. Bu konuda yazmayacağım. Bu hafta 2 çeşit düşünce sistemi ve bilimden neler kazanabiliriz diye yazacağım. Ortalık profesörden geçilmiyor ama…

**Bilgiyi üretmekte etkili olan birçok etken var. İnançlar, deneyimler, gözlemler ve efsaneler. Bunlarla üretilen bilgilere bilimsel bilgi demeyiz. Bilimsel bilgi, bilimsel araştırmalarla üretilen bilgidir. Bu araştırmaların temelinde de bilimsel yöntem yer almaktadır. Bilimsel yöntem, öznel görüşleri ve önyargıları gerçeklerden ayırmanın en etkili yoludur. Zamanımızda bilgi edinmek ve bilgiye ulaşmak en kolay şeydir. Sahip olduğumuz önyargılar ve hatalı düşünüş biçimleri vardır. Bu önyargıların üstesinden gelmeye ve dünya hakkındaki gerçeği her seferinde küçük bir adımla öğrenmeye yardımcı olacak bir dizi ilkeye sahibiz. Sırasıyla gözlem yapmak yani problemi fark etmek. Sorunu belirlemek. Hipotez kurmak. Ölçüm yapmak. Sonuç çıkarmak. Sonucu raporlamak. Toplam 6 aşamada iş bitmiş oluyor. Her aşama kendinden öncekini ve sonrakini bağlar. Bunu isterseniz depreme uyarlayabilirsiniz. Problem olan her işte bu sıralama hayatımızı kolaylaştırır. Teknoloji gibi. Teknoloji problemleri kolaylıkla çözmek içindir. Kendimize vakit ayırmak içindir. Her istatistik doğru değildir. Yorumladığımız kadarıyla bilgiliyiz. Mevlana fil hikayesi.

***İstatistik özellikle istatistik bilmeyenler için gerçekten kafa karıştırıcı bir iştir. Bir de sayılar ve sembollerle aranız iyi değilse bu çekilmez bir durumdur. İstatistik temelinde bir olasılık oyunudur. Bu oyun dikkatli oynanmalıdır. Çünkü hesaplamalarda ne kadar küçük olursa olsun her zaman yanılıyor olma ihtimali vardır. Bu bir çok farklı nedenlerden kaynaklanır. Kimi zaman neden sadece dikkatsizliktir. Ancak bazen de üzerinde çalışılan veriler hatalı olabilir. Bazen de hata bu verilerden yola çıkarak yapılan genellemelerdedir. Bu gibi hatalar nedeniyle istatistik ile uğraşırken çalışmaların istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığını dikkate almak zorundayız. İstatistiksel anlamlılık, ölçülen değişkenler arasında bir ilişki olup olmadığını anlamamızı sağlar. Gerçek boş hipotezi yanlış bir şekilde reddettiğinizde oluşur. Bu hatadır. Boş bir hipotez doğru veya yanlış olabilir, bunu asla bilemeyiz çünkü boş değer doğrudan test edilemez. Bir biçimde bu boş hipotezi reddetme ya da kabul etme durumunun seçmeniz gerekir. Bu durumda karşınıza 4 olası durum çıkar. Yapabileceğiniz başka bir tür hata daha vardır. Gerçekten yanlış olan bir boş hipotezi reddetmediğinde ortaya çıkar. Diğer bir deyişle, gerçekte bulgu iddiayı destekliyor olsa da, desteklemiyormuş gibi ileri sürme durumunda oluşur. İdeal olarak hem yanlışı savunmak hem de doğruyu inkâr etmek hataları ile iki türlü de hatalar sinsilesi oluşur. Bu durumu en aza indirmek isteriz, ancak bunu yapmak her zaman kolay veya kontrolünüz altında değildir. Yanlışa doğru demek ne ise doğruya yanlış demekte bir o kadar yanlıştır. İki çeşit tamamen hatalıdır.

****Sonuç olarak; Geçen haftanın devamı olarak felaketler karşısında duruşumuz bizi biz yapar. Hataları kabul etmek, çözüm üretmek bizim elimizde. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebiliyorsak iki çeşitte de tamamen doğruyuzdur. Güzel ve iyi şeyler konuşalım yazalım. Eleştiriyi kaldıramayanlar iş yapamazlar. Her konumda her zaman haklı olmak diye bir durum yoktur. Durumumuzu düzeltmek için sinsileyi disiplinle takip etmeliyiz. Sinsile durumu ve kötü olayları ardı arına özetleyen bir hikâye ile bitsin. Şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineği sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış. Şeytan, kadını izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu, az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış. Buzağı yerinde debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşemiş ve sonunda yular hepten çözülmüş. Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasına çarpmış ve bütün sütler yere dökülmüş. Sağdığı süt ziyan olunca siniri tepesine çıkan genç kadın, eline geçirdiği odunu buzağının kafasına vurmasıyla yavru kanlar içinde yere yığılmış. Yavrusuna saldırılmasına kayıtsız kalmayan anne inek bir tekmede kadını yere serip öldürmüş. Kadının kayınpederi, ineğin gelinini öldürdüğünü görüp, elindeki tüfekle ateş ederek ineği öldürmüş. Silah sesini duyan gelinin kocası koşup gelmiş. Karısını yerde cansız yatar, babasını da elinde tüfekle görünce, belinden silahını çekip babasını öldürmüş. Sonra gerçeği öğrenen genç adam bu kadar acıya dayanamayacağını düşünüp, bir kurşun da kendi kafasına sıkarak canına kıymış. Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan, ''Şimdi bu felaketi de bana yüklerler. Buzağının ipini gevşetmekten başka şimdi ben ne yaptım ki '' demiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Necmettin Şimşek Arşivi