Osman Uzunkaya
Osman Uzunkaya Bir zamanlar mektup vardı

Bir zamanlar mektup vardı

Eskiden haberleşme ihtiyacını gidermenin yegâne aracı mektuptu. Mektup dediğimiz yazılı metinde; duygu, düşünce ve arzular dile gelirdi. Bir kâğıda yazılan birkaç satır muhatabının ya neşesini artırır, ya da onu hüzne boğardı. Gönüller arasındaki mesafe yakın olsa da, fiziki anlamdaki mesafe kolay kat edilemezdi. Yollar kısıtlıydı. Olanı da dar, engebeli ve bozuk satha sahipti. Durum böyle olunca bir yerden bir yere gitmek gayet meşakkatliydi. Yola koyuldunuz mu dağlar karşınıza dikilir, engebeler, engeller; “Buradan geçemezsin” diye avazı çıktığı kadar bağırırdı. İmkânlar kıt, yoksulluk diz boyuydu. Elektriğe, telefona, içme ve kullanma suyuna ulaşabilmek pek kolay değildi. Çünkü o dönemin Türkiye’sinde yeterince ne alt yapı, ne de üst yapı vardı. Telekomünikasyon teknolojisi dediğimiz şeyin adı sanı duyulmamıştı. Bu yüzden insanların birbirleriyle olan iletişiminde en iyi yöntem mektupla haberleşmekti.

Bilindiği gibi mektubun edebiyatımızda önemli bir yeri vardır. Bunun yanında mektup vasıtasıyla haberleşme, ticari ve siyasi hayatta, devlet yönetiminde ve devletlerarası ilişkilerde hali hazırda kullanılmakta, yapılan yazışmalara ilişkin kaleme alınan metinler, çoğu zaman belge niteliği taşımaktadır.

Mektup yazmak, yazanı da muhatabını da doyumsuz bir heyecana sevk eder. O heyecan farklıdır, anlamak için yaşamak gerekir. Satırlar okundukça duygular coşar, mektup gözyaşlarıyla ıslanır, baştan bir defa daha okunur. Belki onlarca kez okunur ve hatırlanınca yine okunmaya devam eder. Mektup bir gül gibidir, sevgilinin kokusunu aksettirir. Mektubun mahremiyeti vardır. Bazen, “kişiye özel” yazılır. Bazen metni, “sır küpü” nü andıran gizli bilgileri içerir. Mektup öyle ulu orta bir yerde tutulmaz kıymetlidir, saklanır. Sandıklara, kilitli dolaplara, kitap ve çeyizliklerin arasına ve buna benzer daha birçok yere özenle konulur. Sevgili özlendikçe ilk akla onun size yazdığı mektup gelir. Okudukça onunla görüşmüşsünüz, ellerini tutup, gözlerinin içine bakmışsınız gibi bir his doğar içinize.

Askerlik görevinizi ifa ederken aldığınız mektupların gönül ve zihin dünyanızdaki yeri ayrıdır kuşkusuz. Kanımca bu mektuplar emsalsiz derecede bir sevinç ve mutluluk yaşatmıştır size. Bendeniz, 1975-1977 yılları arasında yaptığım askerlik esnasında şahsıma gönderilen yüzlerce mektubu hala saklarım. Askerliğim aklıma geldikçe arada bir okur, o günleri hatırlarım.

Sizin için seçtiğim mektuplardan birinde yakınım duygularını şöyle dile getirmiş: “Nasıl haber bekliyor kim bilir şimdi bizden/Gurbetlerde olmak zor üzülür gecikirsen/Cevap hemen geri gel aynı yollardan koşup/Ağabeyimden getir haber seni göreyim mektup. “Yine yakınlarımdan bir diğeri ise mektubun hitap kısmına şunları yazmış: “Ey benim kalbimin en derin köşesinde mesken tutup şafak yıldızı gibi parlayan…” Bildiğiniz gibi mektup haberleşme aracı olmanın yanında, edebiyatımızda edebi mektup olarak yerini almıştır.

Her alanda gelişen ve değişen teknolojik yenilikler; mektuplaşma yoluyla haberleşme ihtiyacını gidermenin sonunu getirmiştir. Şimdilerde mektup yazmak artık hatıralarda kaldı. İçinizden bu akıllı telefonlar varken kim uğraşacak mektup yazmakla dediğinizi duyar gibiyim. Söylediklerinizde haklısınız elbette. Teknoloji dediğimiz şey bir kapıyı açarken diğerini kapıyor. Devir bilgiye hızlıca erişme onu yine hızlı bir biçimde analiz etme ve sentezleme devri. Ancak bundan; yazarak ve okuyarak bir birimize olan duygularımızı dile getirme eylemi ile sanat ve edebiyat dediğimiz mecra çokta olumlu etkilenmiyor diye düşünüyorum. Neyse, hayırlısı diyelim.

Size esenlik dolu günler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi

Bitsin

29 Ağustos 2024 Perşembe 00:03