Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Atatürk’ün bitmeyen çilesi

Atatürk’ün bitmeyen çilesi

Ülke olarak belli bir çemberin etrafında dönüp duruyoruz. Bazı şeyleri nedense bir türlü aşamıyoruz. Sözde Atatürkçülerin her konuda bir şekilde Atatürk’ü işin içine dahil edip istismar etmelerinin modası nedense bir türlü geçmiyor. Bir cümlenin içerisinde Atatürk’ün ismi geçince cümlenin nasıl başladığı ya da nereye doğru ilerlediğinin pek bir önemi olmuyor. Son olarak Kara Harp Okulu’nun mezuniyet töreninde yapılan alternatif yemin gündem oldu. Alternatif yemini okuyan yeni mezun askerlerin bir kısmı kılıçlarını çekip, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” deyince yaptıkları şey kabul edilebilir gibi göründü. Hâlbuki askeri okulların belli kanunları, yönetmelikleri var. Disiplinin en fazla olması gereken yerde kimse kafasına göre adım atamaz. Olaya Atatürk karıştırılınca bir an da herkes yorum yapmaya başladı, konu bağlamından koptu.

İşin tuhaf tarafı işin içerisine Atatürk dahil edilince hükümet cephesinde de hep bir çekince oluşuyor. Konunun Atatürk ile ne alâkası var kardeşim demek varken sırf muhalif seçmeni ürkütmemek uğruna kem küm ederek geçiştirmeye çalışılıyor. Son olayda da aynen böyle oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili net bir mesaj veresiye kadar gerek hükümet cephesi gerekse de hükümete yakın basının büyük bir kısmı top çevirmekle meşgullerdi. Mesele ciddi, gençler bir anlık coşku ile bu işe kalkışmışlar demekle mevzu kapatılmamalı. Elbette kurunun yanında yaşta yanmamalı, iyi bir araştırma ile çözüm sağlanmalı. Bir daha 15 Temmuz benzeri bir kalkışma ile kimse uğraşmak istemez. Görev hükümete düşüyor, işin başında gerekli önlemler alınmalı. Yemin metninin içeriği, kanunla belirlenmiş. Bir grup öğrencinin okuduğu korsan yemin metni ise 15 Temmuz kalkışmasının ardından yasaklanan metin. Yani ortada bir sıkıntı var. İşin içine Atatürk katılarak kapanacak bir mevzu değil.

Muhalif kesim için Atatürk deyince akan sular duruyor. Kim Atatürk derse haklı oluyor. İşin böyle olduğunu çok iyi bilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı İmamoğlu’da sosyal medyadan bu mevzuya balıklama atladı. Görevi İstanbul’a hizmet etmek ama bunun dışında her işe koşturuyor. Bir gün askeri öğrencilerle ilgili açıklama yapıyor, diğer gün CHP kongresinde CHP liderinden rol çalıyor. Bu arada sadece son bir hafta da İstanbul’da metrobüs kazasında bir kişi vefat etti, epey yaralanan oldu. Bir başka gün metrobüs yandı. Belediyenin inşaatına göz yumduğu boğaz manzaralı kaçak villayı ise bakanlık yıktı. Elbette bunlar kısa sürede unutuldu.

Atatürk’ün arkasına saklanmadan iş yapamıyorlar. Sürekli haklılar. Hükümeti destekleyen, muhafazakâr kesimi direk Atatürk düşmanlığı ile suçluyorlar. Ellerinde bir barometre var, kimin ne kadar Atatürk’ü sevdiğini ölçüp duruyorlar. Atatürk’ün icraatları ile ilgili en ufak eleştiriye karşılar. Çünkü ezberlerinin bozulmasını istemiyorlar. İnkılâp Tarihi dersinde öğrendikleri yetiyor. Yetmediği nokta da imdatlarına YOZDİL yetişiyor(!) Kaynakçası olmayan bir Atatürk kitabı sayesinde adam Bodrum’da villa sahibi oldu. Nutuk’u bile ancak sadeleştirilişmiş haliyle okuyabiliyorlar. Atatürk’ün yazdığını bile okumaktan acizler. Çoğu ilkokul öğrencileri için kısaltılmış Nutuk ile idare ediyor. Yine de en birinci Atatürkçü onlar. Murat Bardakçı’nın Atatürk’ün kız kardeşi hakkında yazdığı kitaptan bile rahatsız oldular. Çünkü ezberlerini daha doğrusu konforlarını bozuyor kitap.

Gerek hükümet cephesi, gerekse de basının bir kısmı net olmalı. Kimse sözde Atatürkçülere yaranmak zorunda değil. Atatürk’ü ne kadar sevip sevmediğini de ispat etmeye mecbur değil. Bizde Atatürk’ü seviyoruz deyince sanki muhalif kesim sizi kabul mü edecek? Burhan Altıntop gibi beni de alın aranıza demekle o iş olmaz. Sözde Atatürkçülüğün bir pazarı var. Pazarda ekmek yiyen çok. Kimse yeni rakip istemez. Hükümetin ve basının üzerine düşen her fırsatta bunların ipliğini pazara çıkarmak olmalı. Sözde Atatürkçülüğe şizofreni derecesinde bağlı olanlara da yapacak bir şey yok. Onlar sosyal medyadaki Atatürk’e benzeyen uyanığa para yollasınlar. Nutuk’u alıp birbirlerine hediye etsinler. Atatürk’ün sevdiği şarkılar, yemeklerle vakit geçirsinler. Çünkü bunları yaptıkları zaman kendilerini çağdaş falan zannediyorlar. Bize bulaşmadıkları sürece ne yapıyorlarsa yapsınlar.

Askeri okuldaki yemin olayının çözülmesi gerekiyor. Konunun üzeri kapatılmamalı. Hükümet kararlı olmalı. Her şeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan beklemek doğru değil. Atatürk ile insanları aldatmaya çalışanlara gereken ders verilmeli. Herkes kendi yaptığının hesabını ödemeli, Atatürk rahat bırakılmalı. Atatürk’ün sözde Atatürkçülerden korunması gerekiyor. Gerekirse Atatürk’ü sözde Atatürkçülerden koruma kanunu çıkarılsın. Atatürk’ün çektiği çile bitsin artık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi