Araplar’da bir susuz çeşme
Sabah namazından sonra kuşların tenha caddeye indiği saatler. Her günkü gibi erkenden açılır Seval Bakkaliyesi. Beş yolun ağzında günü uyandıran kepenk sesi ve kapının önünde sürekli duran, süzekli geniş güğüm, o tarihi çeşmeden dolup kapı önünün sulanma merasimi. Rahmetli babam bakkal Mehmet, kardeşlerim Bilal, Veyis ve ben. Muhteşem zaman dilimleri... Şimdi yıkıldı o kerpiç evin odadan bozma dükkânı. Küçük bir çarşıydı oysa Ak Cami’nin köşe... Karşılıklı iki bakkal, manav, berber, orloncu, bisikletçi, ayakkabı tamircisi, buzdolapçı, tüpçü... Bir bir kalkan kepenkler... Kimi çay suyu doldurur, kimi havlu yıkar, kimi kapı önünü sulamak için dolar kabını... Sonra mahallenin çoluğu çocuğu, kadını kızı gelip su tedarik ederler o çeşmeden. Rezzak’ın rızık dağıttığı en çok baş vurulan yerlerden biri o günün Araplar Mahallesi için o çeşme.
Şimdi mahzun bırakılmış, gölgesinden kuşların bile nazlanarak uçtuğu, asfalt yolların arasında bir garip, bir susuz çeşme... Eski günleri ancak, o mahallenin eski sakinlerini görünce hatırlayan, taşlarına sinmiş eski sesleri bir tek aşina olduğu insanlara fısıldayan, kuru kurnasını gösterip “hani eskiden su doldurup götürürdünüz ya buradan” dercesine bakan çeşme. Araplar’a gittiğimde beni o günlere götüren bir o susuz çeşme bir de Ak Cami olmasa bilmem hatırlayabilir miyim çocukluğumu, gençliğimi? Hemen biraz ilerisine yapılan, her yerde görebileceğimiz hazır betondan ruhsuz bir çeşmeye akıtılmış suyuna hayıfla bakıp durmakta şimdilerde...
Elbette suyunun kesilmesinin bir sebebi var. Etrafındaki evler yıkılıp, yenileriyle mesafe açılınca yolun ortasında kalakaldı ve güvenlik nedeniyle suyunu keserek diğer çeşmeye verdiler. Ama bunun başka bir çözümü olmalı ve o çeşme yeniden suyuna kavuşmalı ve yeni nesillere ruhundan akıttığı sularını ulaştırmalı. Başka yerlerde uygulanan, o bölgede bir yer belirlenerek ve taşlarını numaralandırılıp aynı şekilde, taşınma işlemi yapılabilir. Tarihi bir çeşme olduğu için bunu belediyeler yapamıyor. Bu vakıfların işi sanırım. Bu yazımız bir dilekçe olsun ve bütün yetkililere müracaatımız sayılsın, çeşmemiz layık olduğu suyuna kavuşsun inşallah.
Bu çeşmenin 148 yıllık olduğu söyleniyor. Ben ne kitabesinde yazanlara ne de mimari özelliklerine girmedim. 2013 yılında tarihçi yazar Ali Işık tarafından redakte edilen ve Koski Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Konya'nın Tarihi Çeşmeleri isimli kitabın 45.sayfasında yer alan bilgilerde bu çeşme anlatıldı. Merak edenler bu kitaptan öğrenebilir. Benim yazımın amacı çeşmenin yansıttığı hatıraları, o günlerde yaşanan hayatı bir kesitiyle de olsa anlatmaktı. Ve tabi ki bir farkındalık oluşması için bir çabadır bu aynı zamanda. Buradan bu konuyu gündeme getiren sevgili Ömer Tokgöz beye teşekkür etmek istiyorum. Kendisi de bir eski Araplarlı olarak bizim duygularımızı yaşıyor ve oradan geçtiği zamanlar bir hüzne kapılıyorlar.
Yazımın kalan kısmını şiire bırakıyorum. Bu çeşme gündeme gelince bende uyanan duygularla, özlemle, hayıfla bu şiiri yazdım. Hem eski Araplarlılar hem de bizim gibi eski mahallelerden çıkan kardeşlerimiz bu duygularla o günlere gidip geleceklerdir. Gençlerimize de bunu okumalarını ve kültürümüzün bir parçası olan bu manzarayı bir hayal etmelerini rica ediyorum, belki o zaman babalarını, annelerini, dedelerini, ninelerini daha kolay anlarlar.
KÖR TAPALI ÇEŞMEYE AĞIT
Çocukluğumda
Ağzımı dayayıp su içtiğim çeşme
Gençliğimde
Sevdiğimi görme ümidim...
Hani su verirdin sen
Kurnana uzanan her kaba?
Kaynağını mı kuruttular senin?
Nerden çıktı bu kör tapa?
Ağzımı dayayıp su içtiğim çeşme
Gençliğimde
Sevdiğimi görme ümidim...
Hani su verirdin sen
Kurnana uzanan her kaba?
Kaynağını mı kuruttular senin?
Nerden çıktı bu kör tapa?
Çelen kuşları inerdi
Sularınla şenlenen ayakucuna
Bayram ilan edilirdi eteklerinde
Kanat seslerine karışırdı şırıltıların
Oyundan susamış çocuklar koşardı
Ellerini çırpa çırpa
Kim getirdi sana bu çölü?
Nerden çıktı bu kör tapa?
Sularınla şenlenen ayakucuna
Bayram ilan edilirdi eteklerinde
Kanat seslerine karışırdı şırıltıların
Oyundan susamış çocuklar koşardı
Ellerini çırpa çırpa
Kim getirdi sana bu çölü?
Nerden çıktı bu kör tapa?
Radyodan maçları dinlerdik arkadaşlarla
Çoğumuz Fenerli, Cimbomlu, Beşiktaşlıydı
Ama hepimiz Konyasporlu
Kaç galibiyet sevinci sindi taş duvarlarına
Etrafında kaç şampiyonluk turu attık
Kazandık kaç kupa
Neden gözlerim kurnandan ıslak bugün?
Nerden çıktı bu kör tapa?
Çoğumuz Fenerli, Cimbomlu, Beşiktaşlıydı
Ama hepimiz Konyasporlu
Kaç galibiyet sevinci sindi taş duvarlarına
Etrafında kaç şampiyonluk turu attık
Kazandık kaç kupa
Neden gözlerim kurnandan ıslak bugün?
Nerden çıktı bu kör tapa?
Esnaflar çay demlerdi suyundan
Çevrene kurulurdu muhabbet halkası
Su sesinden kam alırdı yaşlısı genci
Köylü amcalar dinlenirdi taşında
Çarşıdan aldıkları tarım aletleri,
Yaslanırdı bögrüne, beldenat, yaba
O günler aksın ne olur lülenden
Nerden çıktı bu kör tapa
Çevrene kurulurdu muhabbet halkası
Su sesinden kam alırdı yaşlısı genci
Köylü amcalar dinlenirdi taşında
Çarşıdan aldıkları tarım aletleri,
Yaslanırdı bögrüne, beldenat, yaba
O günler aksın ne olur lülenden
Nerden çıktı bu kör tapa
Sığırlar giderdi yanındaki yoldan
Koca bir sürü halinde Aslım'a
Mayıs toplayan kadınlar
Ellerini yıkardı sularında
Temizlerdin sokağın kirini pasını
Alicenaplıkta kimse ermedi o çapa
Bir pranga gibi
Nerden çıktı bu kör tapa
Koca bir sürü halinde Aslım'a
Mayıs toplayan kadınlar
Ellerini yıkardı sularında
Temizlerdin sokağın kirini pasını
Alicenaplıkta kimse ermedi o çapa
Bir pranga gibi
Nerden çıktı bu kör tapa
Arabacı emmiler atlarını sulardı
Kepekçi Mevlüt amcadan arpa alırken
İkindin vakti gölgene çekip arabalarını
Ak Cami'ye namaza koşarlardı
Hayat gibi akardın Büyük Sinan Caddesi'nde
Kimse diyemez yoluna sapa
Gönlümde çağlayan bir pınarsın sen
Nerden çıktı bu kör tapa?
Kepekçi Mevlüt amcadan arpa alırken
İkindin vakti gölgene çekip arabalarını
Ak Cami'ye namaza koşarlardı
Hayat gibi akardın Büyük Sinan Caddesi'nde
Kimse diyemez yoluna sapa
Gönlümde çağlayan bir pınarsın sen
Nerden çıktı bu kör tapa?
Sevgiyle kalın.