Hasan Ukdem
Hasan Ukdem Ahmet Arif'ten ilginç notlar

Ahmet Arif'ten ilginç notlar

Bu hafta sizlere şiir dünyamızın adından çok bahsedilen ünlü şair Ahmet Arif’in hayatından ilginç notlar ve onun hakkında konuşanlardan bazılarını yazacağım.  Çok şiir yazmamasına rağmen büyük bir şöhrete ulaşan şairimizin en ünlü şiiri, Hasretinden Prangalar Eskittim’dir. Çoğunlukla duygusal olan şairler içinde o da bu konuda çok dikkat çekici bir ruha sahiptir. 12 Aralık 1972’de oğlu Filinta dünyaya gelir. Baba olmasıyla ilgili duygularını Milliyet Sanat Dergisi’nde şöyle anlatır:
                                                    
 
“Yaşamımda en büyük sevinci baba olduğum gün duydum. İnanır mısınız, tam iki yıl oğlumun nüfus cüzdanını cebimde taşıdım. Cebimdeki, sanki dünyanın en zengin cüzdanıydı. Oğlum olmuştu… Oğlum, dünyanın en güzel güvercini… Dünyanın en güçlü silahıdır”
 
Oğlu Filinta Önal’ın babası hakkında anlattıkları da onun ne kadar sevgi dolu olduğunu gösterir:
 
“Babam dedeme çok düşkündü. Hep erken kaybettim, derdi. Babamın gerçek adı Ahmet Hamdi Önal’dır. Mahlas olarak kullandığı Arif, dedemin adıdır. Pek çok işi kendisi yapardı, yapmayı da severdi. Doğal olarak dışarıda, esnafla iç içeydi, bütün mahallenin Ahmet Abisi idi. “Ölürsem beni, cenazemi Hacı Bayram’dan kaldırın” demişti. Orası daha garibanların gittiği bir yer. Maltepe daha şehirli insanların gittiği bir yer. Fakat öldüğünde Hacı Bayram’da restorasyon vardı mümkün değildi. Maltepe’den kalktı.”
 
Parası yok, ev geçindirmek zor; bu nedenle, yaklaşık 40’lı yaşların başında evlenir. 45’inde de baba olur. 1967’de evlendiği Aynur Hanım “Güzel bir babaydı, güzel bir eşti. Güzelliklerle anıyoruz onu. Çok erken kaybettik.” der.
 
 
Ülkü Tamer’in, Ahmet Arif’le ilgili çok güzel bir anısı:
 
“Ahmet Arif en sevdiğim şairlerden biri. İnsan olarak da inanılmaz derecede sıcak bir dosttu. Muzaffer Erdost’la bazı geceler 12’den sonra bir karpuz alıp onu gece sekreteri olarak çalıştığı gazetede ziyarete gider, saatlerce çene çalardık. Kahkahalar atarak sık sık anlattığı bir olayı hiç unutmadım.
 
Diyarbakır’dan Ankara’ya gitmiş. Annesi memlekette. Komşu kadınlar boyuna övünürmüş. Benim oğlum İstanbul’a gitti, memur oldu. Benim oğlum İzmir’e gitti, bankacı oldu. Ahmed Arif’in annesi durur mu, o da başlarmış övünmeye. Benim oğlum da Ankara’ya gitti, komünist oldu. “Ne bilsin anam!” derdi Ahmet Arif. “Komünistliği de mühendislik, doktorluk gibi meslek sanıyor.”
 
Ülkü Tamer’in bu anısından sonra 1977’de Leyla Erbil’e yazdığı son mektuptan bir pasaj şöyledir: “Leylim, İngiltere’ye gittiğini gazetede okudum. Eski Sevgili’yi roman boyutlarında ele alabilirdin. Adını bana danışsaydın. Eski yerine ölümsüz ya da sonsuz olmasını isterdim. Neyse, bu konuda fırsat bulunca konuşuruz. Yahut yazışırız. Filinta, beşini sürüyor. Bazen boynu bükük ve sonsuz mahzun, bazen şimşek gibi çakıp gürleyen bir çocuk. Fatoş ablasını (Erbil’in kızı) ve seni öper. Ben de güzellik, sağlık ve mutluluğunun sonsuz olmasını dilerim. Fatoş’un gözlerinden öperim. Selam ve sevgiler.” 
 
Her insanın bir ömrü vardır, 2 Haziran 1991’de bu usta şairimiz de dünya serüvenini tamamladı. 
 
 
MERHABA / Ahmet Arif
 
 
Gün açar,
Karın verir yağmurlu toprak.
İncesu Deresi, merhaba.
Saçakta serçeler daha çılgındır,
Bulutlarda kartal,
Daha çalımlı.
Koparır göğsünden bir düğme daha,
Tezkere bekliyen biri.
İncesu Deresi, merhaba.
 
 
 
Genç bayraklar vardır,
Barış düşünür,
Kuyularda işçi mavilikleri.
Ben hepsini düşünürüm,
Yirmidört saat
Ve seni düşünürüm,
Karanlık, hırslı...
Seni, cihanların aziz meyvası
İlan-ı aşk makamından bir mısra,
Yeşerip, kımıldar içimde,
Düşer aklıma gözlerin...
 
 
Oysa murad alamam.
Oysa akdan-karadan
Bilirim, payım bu kadar...
Unutmuş gülmeyi gözbebeklerim.
Unutmuş dudaklarım öpmeyi.
İncesu Deresi, merhaba...
 
 
Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi